Rahmetli Süleyman Demirel’in “Tencerenin değiştiremeyeceği iktidar yoktur” ifadesini söylediği günden beri biraz okuma yazması olan herkes “Enflasyon” tanımını daha iyi öğrenmenin kendileri önemli olduğunu biliyor, görüyor..

Bizde yedi çocuklu bir devlet memuru maaşı ile hayatını devam ettirmeye çalışan bireyler olarak hiç değilse hayatımızı devam ettirmeye yarayacak gıdaları almanın mücadelesini veriyor gıda dışındaki ihtiyaçları da olabildiğince ötelemeye çalışıyorduk.

O günlerde tüm sıkıntılara rağmen zaten az olan memur maaşından arttırılan paralar ile bir daire bir araba ve olabiliyorsa gelecek dönenlerde kullanılmak üzere bir arsa alınabiliyordu.

Hiç unutmuyoruz bizim gibi sekiz nüfuslu bir akrabamız çalıştığı bir sanayi kuruluşundan aldığı maaş ile ev halkının geçimini sağlarken diğer taraftan da aldığı arsanın üzerine alt tarafı işyeri olmak üzere 3 daire yapmayı başarabilmişti.

İnsanlar bugün içlerinde yaşadıkları evleri, yazın tatile gittikleri yazlıkları, en geç üç-dört yılda bir modelini yeniledikleri araçlarını hep sözünü ettiğimiz o zaman dilimi içerisinde edindiler.

Son dönemde dünyadaki bütün ülkeler ile birlikte bizimde kapımızı çalan pandemi sürecinde hepimizi şaşkınlık ve çaresizlik içerisinde yaşamaya başladık.

İnsanımız karşı karşıya kaldığı pandeminin sona ermesinden sonra hayatlarına kaldıkları yerden devam edebileceklerini düşünüyordu, Geçen 2 yıllık korkulu zaman dilimi sonrası pandemi hayatımızdan çıktı ancak bu seferde 84 milyonun tamamını inim inim inleten pahalılık ile karşı karşıya kaldı.

Görünen o ki bu aşamadan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, herkesi kasıp kavuran olağanüstü hayat pahalılığı dolayısı ile bundan önce bizi mutlu eden sahiplendiğimiz ne kadar alışkanlığımız varsa tamamı bir daha gelmemek üzere çekip gittiler.

İşin daha kötüsü bugün karşı karşıya kaldığımız bu çaresizliğin sona erip ermeyeceği de belli değil “Dalından kopan yaprağın akıbetini rüzgar tayin eder” misali sonumuzun nerede kalacağını hiç kimse bilmiyor.

Özellikle kamu kurumlarında, sanayi kuruluşlarında yada özel kurumlarda çalışanların tamamı böyle bir süreçte artık yatırım yapmaktan vazgeçip sadece ce sadece hayatta kalmanın mücadelesini veriyorlar, vermeye çalışıyorlar.

Bu durumun tezahürü de ülkemiz sınırları içerisinde yaşayan 84 milyon vatandaşımızın tamamının “ekonomist” olma yolunda çok büyük mesafeler aldıklarıdır, bir biri ardına gelen olağanüstü zam yağmuru karşısında ayın sonunu getirmek adına milyon türlü yol deneyen 84 milyon adeta üniversiteyi bitirdikten sonra doktora yapan bilim adamı seviyesine gelmiş durumdalar.

Dert söyletir” dedikleri de zaten bundan başka bir şey değildir.