Küresel,
Glasnost,
Perestroyka derken geldi çattı, kapıya dayandı
Kuraklık,
Isı artışı,
EKOLOJİNİN Bozulması,
Biz hala aklımıza başımıza almış değiliz,
Hala rant kavgası içinde bakıyoruz olaylara
Yarın ne olacak biliyor muyuz?
Elbet biliyoruz ama “BANA NE” deyip geçiyoruz
Gelecek nesiller bunun bedelini ağır ödeyecekler
Yani torunlarımız, belki torunlarımızın torunları.
Bilmem kaç yıl olmuş İklim şartı sözleşmesi meclis gündemine düşeli,
Ama
Yeni dank etmiş herhalde ki apar topar oy birliği ile MECLİSİMİZDE kabul gördü,
Ya Belediye Meclislerinde ne alemde,
Duyarlı kaç Belediyemiz var,
Hiç sanmam,
Üzgünüm
Ama ben küçücük bir aklımla 2007 yılından beri bu sorunu gündemde tutmaya çalıştım,
Ta ki AKÇED yönetimlerinde görevli iken BM ekoloji sistemleri incelememden bu yana
Dünyamızın en büyük sorunu KÜRESEL İklim değişikliği,
Daha da öteye SU Sorunu,,.
Özelde AKBÜK’ deki etkilerini dile getirmeye devam ettim, etmeye de devam edeceğim,
AKBÜK’ ün su sorunu Didim’den daha da kötü,
Ağzımızı yıkamaya bile zorlandığımız AKBÜK’ ün suyu,
10-15 bin nüfusa göre planlanmış bir sahil beldesi,
Ne yazık ki PANDEMİ dolayısıyla bu nüfus kalıcı olarak şuanda 30-40 bini geçmiş durumda,
Yaz nüfusu ise neredeyse 200 bin,
Hala rant kapısı kapatılmış değil,
AKBÜK’ün o güzelim MAKİLİK tepeleri BETON yığını olmaya devam etmektedir. Eskiden AKBÜK’ de nem oranı neredeyse “0” idi, ya şimdi,
Sebebi Nem ile yaşayan ÇAM ve ZEYTİN ağaçları,
Kese, kese yok edilmeye devam edilmekte,
Sorun bir, iki, üç derken binlere dayanmış vaziyette,
Sezonda su yetmeyince kapatılan Bafa gölünden beslenen kuyular devreye alınmakta, o da düşük kalitedeki suyu tam kalitesiz kılmakta,
Çözüm mü?
Yeni aldığım bilgi ise, DSİ’leri 2022 yatırım programına aldırmaya çalıştığı BEŞPARMAK BARAJI projesi daha programa alınırsa DİDİM ve AKBÜK ve Akyeniköyün su sorunu en az 5-10 sene daha çözümsüz demektir.
Halbuki çözüm bu YERELLER için acildir.
DSİ’ lerinin biran önce ele almasıdır, yani küresel KRİZ’ in Devlet Politikası haline getirilip Yerel ve Genel Yönetimler işbirliği içinde sorunun üzerine gitmeli, çözüm yolları üretmelidirler.
Var olan Su kaynaklarımızı dana temiz ve kullanılacak hale getirilmelidir,
Mesela,
AKARSULARIZ’ a akıtılan Zehir dolu atıklar deşarj edilmemeli,
Arıtmamış suları taşıyan Kanallar bağlanılmamalı,
Ekolojik dünyamızı yok eden tüm faaliyetlerden uzak tutulmalıdır.
Bir başka önemli uyarım ise,
Devletin eli alt yapısı yapılmayan TÜM yerleşkelerin alt yapılarının bitirilmesi için biran önce kolları sıvamalı, atık sularını arıtarak en azında tarımsal üretimde kullanımı sağlamladır.
Mesela, Denize deşarj edilen Didim arıtma suyunun tam arıtılarak Tarımsal üretim için SÖKE ovasında kullanıma sunulmalıdır, Bir an önce PROJELENDİRİLMELİDİR.
Devletin Su yönetimlerini biran önce el atıp yerel yönetim işbirliği içinde KÜRESEL krize karşı SUSUZLUĞA karşı acil tedbir almalıdır.
Bu önlemleri alırsak belki Deniz ve Nehir sularımızı korur ileride bu suların arıtılarak İÇME suyunda kullanma imkanına kavuşuruz, şimdiden önlemlerin alınması gerekir, AR-GE çalışmaları yapılması ve projelendirilmesi gerekir.
Aklın yolu birdir,
Bilim ve Akıl bizim en büyük rehberimizdir,
Daha sonrasında TEVEKKÜL diyebiliriz…