Yaşamayı paylaşalım el ele
Acılar tenimizde dininceye dek
Yeniden üretelim sevgileri
Ayrılıklar kavuşmalarla sönünceye dek
Algı yönetimi, potansiyel alıcıların tercih ve beklentilerini tasarlanmış yönlendirmelerle etkilemektir. Örtük yönlendiricilerle, bireyin rızası ile hareket ediyormuş duygusuna kapılmasını sağlayabilmektir(!) İletim kanallarının kontrolü egemen çevrenin organize ettiği organizasyonların kontrolündedir.
Anlam ve içeriklerin belirlenen amaca hizmet etmesi sağlanır. Bunun için medya birinci dereceden görevli ve sorumludur. Bu yaklaşımlar, bireylerin tutum ve davranışlarını değiştirmeyi amaçlayan bir silahsız savaştır!
Cumhuriyet gazetesinden Serdar Kızık’tan  yapılan alıntıyı birlikte okuyalım:
“Yer yer olguların, algılarla dönüştürüldüğü bir dünyadayız.
Gerçeklik ya da doğrular, çeşitli yanılsamalarla değiştiriliyor, sanal bir alan yaratılıyor.
Kamu diplomasisi, ikna yöntemi, manipülasyon, pazarlama ve halkla ilişkiler marifeti, bir çeşit toplum mühendisliği.
Amerikan Savunma Bakanlığı tarafından kavramlaştırılan algı yönetimi şöyle açıklanıyor:
“Kitlelerin duygu, düşünce, amaç, mantık, istihbarat sistemleri ve liderlerini etkileyerek seçili bilgilerin yayılması ve/ veya durdurulması; bunun sonucunda hedef davranış ve düşüncelerinin hedefleyenin istekleri doğrultusunda yönlendirilmesi. Algı yönetimi gerçekler, yansıtma, yanıltma ve psikolojik operasyonların bir bütünüdür…”
Bu nedenle de algı yönetimi bir tür psikolojik operasyon olarak da tanımlanabilir.”


Körfez savaşında küresel  algı yönetimine tanık olmuştuk. Petrole bulanmış, çaresiz bir karabatak, onu izleyenlerin yüreğini sızlatmıştı. Bu çaresizden yana oluş, Saddam’a öfkeye dönüşmüştü. Bu koşullandırılmış öfke, Saddam’ı hedef tahtasına oturtmuştu. Bu algı dalgası, Irak halkına yapılanların görmezden gelinmesine hizmet etmişti. Daha sonra karabatak olayının Alaska’da yaşandığı gerçeği ortaya çıkarılmıştı. Bu algı operasyonunun arkasındaki gücün Pentagon olduğu görülmüştü.
“ Ülkemizde bu algı operasyonları sık sık yapılır. Siyasette kullanılır. İktidar sahipleri çıkarları uğruna gerçekleri algılarla dönüştürür, değiştirir.
İktidarın cemaat ortaklığıyla Ergenekon, Odatv, Casusluk, Yolsuzluk davalarındaki algı operasyonlarını anımsayın örneğin.” ( SERDAR  KIZIK- CUMHURİYET)
Yaşanacak olan seçim sürecinde benzer algı operasyonlarının yapılabileceği bilinmelidir. Örneğin; Gezi sürecinde bir camiye ayakkabı ile girildiği ve içki içildiği iddia edilmişti. Aynı zaman kesitinde türbanlı bir kadına kentin göbeğinde ve insanların gözü önünde çirkin davranışlarda bulunulduğu iddia edilmiş ve buna bazı köşe yazarları da tanık olduklarını yazmışlardı. Daha sonra Kabataş anlatılarının olmadığı ortaya çıkmış ve yalana katılanlardan bir kısmı suçluklarını mahcubiyet içinde itiraf etmişlerdi. Buna karşın aynı konu ile ilgili iddialar sürekli olarak tekrarlanmaya devam edildi. Dahası bu kurguya cami yakma iddiası da eklendi. Oysa cami olayı insanlarımızın kırmızıçizgisidir. Maraş ve Çorum olaylarında; “Camiyi yaktılar” yalanları bir kısım insanları harekete geçirmişti. Bu yalanlar nedeniyle suçsuz ve günahsız yığınla insanımızı kaybettik. Maraş’ta annesinin karnındaki çocuklar bile öldürüldü.
 “Sorgulanmamış Hayat Yaşanmaya Değmez.” Bu söz Sokrates’e aittir. İnançlar ana dilde olmayınca sakıncalar ortaya çıkmaktadır. Kulaktan dolma ve merdiven altı aktarımlarıyla inanç sahibi olmak sağlıklı sonuçlar doğurmamaktadır. İnsanlar en çok, en az bildiklerine inanmaya başlıyorlar. Bu yanılgı sadece inanç alanı ile sınırlı kalmıyor ve yaşamın bütününü etkiliyor. “Şeyh uçmasa da, müritleri uçurur!” mantıksızlığını egemen kılıyor(!)

Aynı konuda Atatürk’te şöyle diyor:
“Ey efendiler, sorgulamayan insan cahildir. Sorgulatmayan ise zalim!”
Sorusu az olanın gerçeği de az olur!