Nevzat Çelik yoldaşımın dizeleri eşliğinde, analar için bir şeyler yazmak istedim. Çünkü iklim ayaza savrulunca önce analar ağlar! Şimdi tam tamına böyle bir iklim egemen kılınmak isteniyor. İşsizlik, yoksulluk, önlenemeyen enflasyon yaşamları zora sokuyor ve yükün en ağırı anaların omuzlarında:
 
“Bilmem kaç dolara pazara sürülen Havva değil
Etimizden kanayan acımız”

Onlar, sorumluluğun sorumsuzca yüklenilmeğe çalışıldığı bir kesim! Tecavüze uğrayınca bile bedelini, töre gereği hayatı ile öder!

“İncir yapraklı testilerde su verir yemenili kızlar 
Barikattan barikata
Bir onlar sektirir canını
Ay ışığında çıplak”

Kadın olmak insan olmakla eş zamanlı. Yobazlar kabul etmese bile, bu böyle. Olmak önceliğini tartışmak hiç anlamlı değil. Çünkü bir öncelik savına mantıklı nedenler göstermek şimdilik olanaksız. Bu konuda referansını tartışılmazlardan alan bir söylem ne bilimsel,ne de mantıki olabilir.Böyle olunca sorun, insanlığın bir yarısından yola çıkarak bütününü ilgilendirmektedir.

“Kaburgamın arasına sıkışmış
  Ay yüzlü kadın
Koynuna alır geceyi
Soluk soluğa buğulu ıslak
Bir çocuk doğurur
Yetim kalmış kondulardan
Göveren umutlar”

Yaşamda var olan, yaşamı paylaşandır ya da en azından paylaşması gerekendir. Her yaşamı paylaşan aynı zamanda sorunun tarafıdır. Çözüm veya çözümler her koşulda taraflar adına değil, taraflarla birlikte uzlaşılarak sonuçlandırılabilir!

“Ama yadsımak neye yarar
Mutlak seni arıyorum
Seni direncimin genç anası”

Bir başka önemli nokta da; ”için” bir varlık değil, kendisi için olan bir varlıktan söz ediyoruz! Üstelik bu varlık birliktelikler sonucunda yaratma yetisine ve ayrıcalığına sahip olan bir varlık! Yaratan bir kadının yardımcısı erkektir. Bu noksanlığını, zorbaca bir üstünlükle sürdürme çabaları anlaşılır gibi değil. Tabi ki, iş bununla bitmiyor.Yaratma eylemliliği sonrasında, yarattığını eğitme süreci başlıyor.

“Sen ki anasın
Toprağa benzer yüreğin
Bereketli doğurgan
Yemyeşil bir toprağa
           Ana”

Kadını kendi varlığı için yaratılmış olarak gören varlık; bencil, çıkarcı, hoyrat yoz ve tiksindirecek boyutta buyurgandır. Bu nitelikler sağlıklı bir gelecek kurmak için sakıncalıdır. İnsanlar insan olmanın sorumluluğu ile hareket etmelidirler. Hiçbir anne bir diktatör bozuntusu mantıksızlığı ve çıkarcılığı ile hareket edemez. Bush başkan olmadan evvel insan olsaydı, bir Irak Savaşı başlatmazdı! Irakta ölen 700 yüz bin kişiden birinin annesi olsaydı; mutlaka savaş karşıtı olurdu! Hatta petrol ve silah kartellerinin kendisine ödediklerine karşın…Bu noktada insan olmanın altını bir kez daha çizmek gerek!Ama, anne ve kadın olma vurgusunun altı defalarca çizmeli!

“Ben çiçek taşıdım güneşe
Ben çiçek taşıdım diye güneşe
Kuşkusuz
Çiçekten bir halka 
Takmayacaklar boynuma
Biliyor
Ve ağlamanı istemiyorum 
        Ana”

Aslında insan olarak hep istediğimiz, anaların ağlamamasıdır. Koşullar o denli zorlandı ki; ağlamayacak ana kalmadı gibi. Bir eli yağda, bir eli balda olan anneler var, onlar empati yaparsa mutlaka yürekleri sızlar. Çünkü eve ekmek götüremeyen işsiz babalar ve çocuklarına bakarken kendini tüketen anneler ve yatağa aç giren çocuklar var!

Not: Dizeler Nevzat Çelik’in Şafak Türküsü adlı kitabından alınmıştır.