Farsça’dan Türkçe’mize giren arzu kelimesi : “ İstek, dilek, meyil, emel.” anlamlarında kullanılan bir kelimedir.
    Yaşayan her insanın mutlaka arzuları, istekleri olacaktır. Bir arzusu yerine gelen bir kimsenin ikincisi; ikincisi yerine gelenin üçüncüsü olacaktır. Yani arzuların bir doyum noktası olmayacaktır. Her arzu yeni bir arzuyu mıknatıs gibi çekecektir. Bununla ilgili olarak François de Cural : “Arzudan daha kudretli, daha amansız mıknatıs olamaz.”, Goethe ise : “ En yüksek saadete erenler bile , başka arzular peşinde deli gibi koşarlar.” demiştir.
    Kişinin mutlaka arzuları, istekleri olmalıdır. Bu arzuladıkları şeylerin yerine gelmesi için ise daima çalışmalıdır. Çalışıp çabalamadan arzu edilen şeylerin kazanılması kolay değildir. Arzu edilen şeylere çalışmakla kavuşulur. İsrail parlamentosuna girince tam karşıda “ Sen istedikten sonra o bir hayal değildir.” yazısı göze çarpar. Her milletin kendine has büyük idealleri, arzuları vardır. Rusların sıcak denizlere inme isteği, Yunanlıların Megalo İdeası, biz Türklerin de Turan isteği vardır. Milletler de bu arzularını nesilden nesillere aktararak canlı tutmağa çalışırlar. Turan ülküsünü yıllarca ham hayal olarak kabul edenler bile bunun 1990’lı yıllarda ham hayal olmadığını bizzat yaşadılar. Soydaşlarımız teker teker Cumhuriyetlerini kurarak bağımsızlıklarını elde ettiler. Önümüzdeki yıllarda aynı istek ve arzularına Doğu Türkistan’daki soydaşlarımız da kavuşacaklardır.
    Ferdi olarak da evinde buzdolabı olmayan kişi bir buzdolabı almayı arzu eder, çalışarak bunu alabilir. Aynı şekilde Televizyon, Video, Çamaşır Makinesi, Araba, Kışlık ev, yazlık ev alabilmek için de mutlaka çalışacak, daha çok çalışacaktır. Neticede istediği şeylere çalışarak kavuşacaktır. Tembel tembel yatmakla arzu edilen şeyler o kişi için pembe hayalden başka bir şey değildir.
    Kişi bütün arzularına kavuşsa bile arzu ve istekleri doyum noktasına asla ulaşmayacaktır. Arabası olan modelini, markasını yükseltmeye, evi olan daha geniş ve merkezi bir yerden almayı, bilgisayarı olan, çocuk odasına da bir bilgisayar almayı arzu edecektir. Bin yıllar öncesi Aristoteles : “ Arzu öyle bir şeydir ki hiç doymak bilmez; bir çok insanların hayatı arzuları doyurma yollarını aramakla geçer.” demiştir.
    Arzu ve isteklerimiz devamlı olacaktır. Bunların gerçekleşmesi, elde edilmesi, sadece ve sadece çalışmakla ve daha çok çalışmakla mümkündür. Satırlarımıza Andersen’in şu güzel sözüyle son verelim.
    “ İnsan bir şeyi ciddi olarak istemeye görsün, hiçbir şey erişilemeyecek kadar yükseklikte değildir.”

---------------------------------------------

AŞIYAN YILLAR 

Nendedir bilemem benden vaz geçmez,
Her gün bu ömrümü aşıyan yıllar.        
Her taraf karanlık gözüm yol seçmez,
Bulutla kaplandı ışıyan ışıyan yıllar.

Sen aşıksın dedi bir isim verdi,
Sonra Mansur gibi çarmığa gerdi,
Yolum sarpa sarpı çıkmaza girdi,
Eylenmez yaramı kaşıyan yıllar.

Tuttu esir aldı, yüzüme baktı,
Kafese kapattı, firengi taktı,
Yetmedi dağladı ciğerim yaktı,
Ağustos ayında üşüyen yıllar.

Yüzüme gülerek derdi çektirdi,
Çile bostanına fidan ektirdi,
Gülmeyen kadere boyun büktürdü,
Benimle hasreti yaşayan yıllar.

Nizamoğlu ahım kalır mı bilmem,
Giden ömür geri gelir mi bilmem,
Alın yazgım nedir bilir mi bilmem,
Bu günü yarına taşıyan yıllar.

 Vahdettin IŞILDAK - BURSA
------------------------------------------------------------

SEN EVDE  MİSİN  

Soğuk kış gününde yollara düştüm
Kapına gelirsem sen evde misin?..
Bir garip aşığım ne hale düştüm
Kapına gelirsem sen evde misin?.. 

Beş dakika olsun baş başa kalsak
İki sohbet edip maziye dalsak
Sıcacık çorbaya kaşığı çalsak
Kapına gelirsem sen evde misin?..    

Gel de gör halimi yüreğim delik
Aşkın bende ateş yaktı  üstelik
Anladım sensizlik bir serserilik
Kapına gelirsem sen evde misin?..

Kapıyı açıver geldiğim anda
Kahvaltı hazır mı yalnız masanda?
Balkonda bekleyen sen olmasan da
Kapına gelirsem sen evde misin?..
 
Bunca yıl geçti de yolun düşmedi
Yandım da tutuştum külün düşmedi
Elimi tutmaya elin düşmedi
Kapına gelirsem  sen evde misin?..

Melahat ÖZÇOBAN - ISPARTA
----------------------------------------------------

 GEÇER Mİ DERSİN?

Nicedir sersemlik bende yer etti
Uyusam, uyansam; geçer mi dersin?
Bilemem nazar mı, bakar kör etti?
Maviye boyansam; geçer mi dersin?
                    
Hava mı esrarlı us mu karışık?
“Aşk sarhoşu!” desen, değilim âşık.
Çözdükçe büsbütün hayat karmaşık
Geçimi giyinsem; geçer mi dersin?

Efkâr sanki mîras kâlûbelâdan
Bir ah çek; bin dinle arşıâlâdan
Şikâyet sanmayın yüce Mevlâ’dan
Reddiye soyunsam; geçer mi dersin?

Kendime bozduğum yeminden beri
Duman oldum desem yeridir yeri
Azâba çekilir; ruh,  kemik, deri
Toprağa dayansam; geçer mi dersin?

Deminde acıdı ömrümün demi
Yadırgama n’olur bu ifademi
Su bile paklamaz benîâdemi
Yansam, yansam, yansam! Geçer mi dersin?

     Salih ERDEM / AYDIN

--------------------------------------

   TORUNLARIM   

27.08.2010 Cuma günü 
Güneş bir başka ısıttı tenimi 
Duyun dostlarım duyun beni 
İkiz torunlarım oldu. 

Açtım ellerimi mavi semaya 
Dualar ettim Kadir Mevla’ya 
Koşun dostlarım koşun bana 
İkiz torunlarım oldu. 

Adlarını koyduk ezanla, ÇAĞAN, ÇAĞIN 
Duygularım zirve yaptı yaşıyorum yoğun 
Silmeyin dostlarım kalsın, sevinç gözyaşlarım 
İkiz torunlarım oldu 

Öyle güzel uyuyorlar ki sanki güzellik uykusu 
Kokuları buhur, kesin Cennet kokusu 
İncecik derileri İslam’dır dokusu 
İkiz torunlarım oldu 

Uzun ömürler versin, Yaradanım sizlere 
Acınızı yaşatmaz inşallah, Mevla’m bizlere 
Müjdeler olsun dostlarım, müjdeler sizlere 
İkiz torunlarım oldu  
        Emin ÇELİMLİ - AYDIN

------------------------------------------------------------

BEN ÖLSEM GARDAŞ 

Ciğer delik pare pare
Her yanını sarmış yare
Ne deva var, nede çare
Derdi bana salsan Gardaş
Yerine ben ölsem Gardaş. 

Nasıl dertmiş buda meğer
Yaralanmış karaciğer
Ateş basar yanar her yer            
İyi olup gülsen Gardaş
Yerine ben ölsem Gardaş.

Aklım fikrim, hepsi sende
Ateş düştü yandı tende
Güreşte mi oldun künde?
Sen hayatta kalsan Gardaş
Yerine ben ölsem Gardaş. 

Ne seven var, nede yarim
Her muradım kaldı yarım
Yaşam zarar ölüm kârım
Sen yuvana dönsen Gardaş
Yerine ben ölsem Gardaş. 

Şaban KAHRAMAN – YOZGAT

-----------------------------------------------------

 OY ÖMRÜM 

Umudu besledim kaldı düşümde
Hayırda yoracak dilim nerdesin..
Sevdanın acısı şimdi düşümde
Dikenler elimde gülüm nerdesin. 

Koşarken peşinde yürek yoruldu
Bir sevda uğruna yandı kor oldu
Acının dermanı benden soruldu
Merhemi sürecek elim nerdesin. 

Küsmüşüm kadere yürek umutsuz        
Ateşler içinde beden huzursuz
Gözlerim yağışlı hava bulutsuz
Beni de al götür selim nerdesin?

Boşuna tükendi gitti oy ömrüm
Bir ömür dediğin bitti vay ömrüm
Geriye kalanı hele say ömrüm
Güner’in bekliyor ölüm nerdesin?

  Güner TEKİN – KARS

------------------------------------------------

GURBET ELLER 

Dünya durmaz dönüyor
Yıldızlar yanıp sönüyor
Ciğerlerim hep kanıyor
Acı dolu gurbet eller 

Geçip gitti uzun yıllar
Hüzünlü eser yeller
Tat vermez yağlar ballar        
Hüzün dolu gurbet eller. 

Durmaz yollar bekledim
Derde dertler ekledim
Kalbimden de tekledim
Dertler dolu gurbet eller. 

Dururken yorulursun
Çabucak kırılırsın
Hayale sarılırsın
Hayal dolu gurbet eller. 

Rüyamda babam gördüm
Canım yoluna serdim
Nasılsın diye sordum
Rüyadır gurbet eller. 

Mustafa YEŞİL - ALAŞEHİR

-------------------------------------------------