Dokunmasalar taşın, toprağın rahmine; el atmasalar bitkilerin ve hayvanların mahremine… Kirletmeseler havayı ve suları; doğa, doğal yaşamını sürdürebilir o zaman. Doğadaki türleri kendi akarlarında rahat bıraksalar; yıkımlar, kıyımlar ve tükenişler olmayabilir. Tüm varlıkların efendisi, yaşamın kendisidir. Kendini bilmez birileri algılayamadan gerçek yaşamı ve görmeden farklılıkları; kendini yetkin görerek ipe-sapa gelmez kararlarını zorbalıkla uygulamasa, yıkımların ve tükenişlerin kapıları kapanır. Bir anlayabilseler, yok ettiklerinin kendi gelecekleri olduğunu!... 

Bakmakla görmek aynı şey değil. Bakmak, genel ve doğal bir eylemdir. Ayrıntılar, genelin özel halleridir. Özel hal, özel olarak ilgilendirir. Bunun için, bakma fiiline görme amacı yüklenmelidir. Nice bakanlar vardır ki, niye ve neye baktıklarını bilmezler. Yani, işin özü; bilinçli olmak, amaçlamış olmak ve farkındalıkla ilgilidir. Bu dizgeye uyulduğunda, amaca ulaşmak kolaylaşır. Olması gerekenlerin başında, sorulması gereken soruları sormak gelir. Bu sorular yanıtlandığında en azından doğru bir konumlanmadan söz edilebilir. Ne ve kim olduğunu bilenler, neleri niçin yapmaları ya da yapmamaları gerektiğini bilirler. 

Doğadaki birliktelik, varoluştan kaynaklanan bir zorunluluktur. Bu zorunluluk algılanıp kabullenildiğinde, yaşam kolaylaşır. Birliktelik; kavrama, anlama ve dayanışma sonucunda ortaya çıkar. Dayanışma, sorunları aşmak için gereklidir. Bu gereklilik aynı zamanda istenir geleceğin yolunu döşer. Böylesi bir katılım, tüm katılımcılarına yararlar sağlar. 

Tüm varlıklar, yaşam için var olması gerekenlerdir. Hiçbir varlık, bazı varlıkların hizmetinde olamaz. Bu konuda yaratılış temelli bir gerekçe ileri sürülemez. Bir tür için bu saptamayı ele alırsak; hiçbir birey, bazı bireylerin hizmetinde değildir. Özgünlük, eşitlik ve özgürlük bunu gerektirir. Bu konuda yaşama katkı, temel belirleyendir. Katılım, istenilenleri karşılama biçiminde değil; olanaklarının elverdiği kadarı ile katılımı öncelikli kılar. Zihin üretme kapasitesi, katılımın nitel ve nicel boyutunu belirler. Yaşantıya katkı sunanlar için, üretilenlerden daha fazla pay alma gibi bir hak doğurmaz. Paylaşımlarda yaşamsal gereksinimlerden fazla pay almak eşitliği bozar ve adaleti zedeler. Paylaşımlarda yaşamsal gereksinimler temel alınmalıdır. Farklılıklar bir ayrıcalık sağlamamalıdır! Eğer, insan duyarlığından söz edilecekse; farklılıkların ayrıcalık yaratmaması sağlanmalıdır. 

Hoşgörü, farklılıkları yadırgamadan kabullenme; uzlaşı, birlikteliği yadsımamadır. İtibar, bir bireyin öteki bireylerdeki pozitif algısıdır. İtibar, bireylerin, toplumun veya devletin kültür formuyla tarihe düştüğü nottur. Özgürlük, istediğini yapmak ve istemediğini yapmamaktır ancak; toplumsallık açısından, empati ile hoşgörüyü de denkleme dahil etmek gerekir. 

Onlar bilime düşman, doğaya ve özgür yaşama… 

Söndü yüz yüz elikler, kayboldu görünürlüğümüz! 

Boş zamanların tükettiği kayıplardanız. 

Çözülürken yaşam; gelecek, şimdilerle buluşamayacak!