Sa­de­ce ül­ke­mi­zin değil, bütün dünya in­san­lık aile­sin ve tüm var­lık­la­rın ger­çek­ten de ba­rı­şa çok ih­ti­ya­cı var. İnsan­lı­ğın, bit­mek tü­ken­mek bil­me­yen öz­le­mi ba­rış­tır. Barış öz­gür­lük, öz­gü­ven, ön gö­re­bi­lir­lik ve ya­şam­sal bir gü­ven­ce­dir! Ya­rın­la­rı bu­gün­ler­den ku­ra­bil­mek ise, onun en önem­li ge­rek­çe­si­dir. Lüt­fen, insan ol­mak­tan doğan so­rum­lu­luk­la­rı­mı­zı ha­tır­la­ya­lım artık. Öteki tüm var­lık­la­ra da en az ken­di­mi­ze ta­nı­dı­ğı­mız kadar ya­şa­ma hakkı ta­nı­ya­lım!


KO­ŞA­CAK­SIN !..

En zor görev senin…
En zor görev senin Barış çocuk!
Doğ­ru­lar pı­na­rın­dan doğar ba­rı­şın seli,
Yürür üs­tü­ne yaşam ay­kı­rı­lık­la­rı­nın.

Yö­net­me­yi sa­vaş­mak bel­le­miş bi­ri­le­ri;
Ka­zan­ma hırsı en eski has­ta­lık,
Baş­la­tır bit­mez kanlı sa­vaş­la­rı…
Paslı bı­çak­lar yürür be­yin­ler­de,
Sav­ru­lur dö­nül­mez ay­rı­lık­la­ra be­den­ler!
Çar­par­ken yü­rek­ler ça­re­siz,
Çar­par­ken yü­rek­ler…

Bir ya­ra­tıl­mış­lar di­ya­rı ki yer­kü­re;
Kul ba­kış­lı, ça­re­siz, umar­sız, bel­le­ği yitik!
Bi­le­rek ve is­te­ne­rek tu­tuk­la­nır be­yin­le­ri,
Ge­ri­ye kalan, sa­de­ce emir ala­cak kadar…
Gül gibi solar ba­kış­la­rı;
Gül gibi solar…

Su­ba­şı­na tü­ne­miş ölüm ta­cir­le­ri,
Ulus­lar bit­me­yen kav­ga­lar için­de.
Din­ler, kan­lı-bı­çak­lı; gırt­lak gırt­la­ğa.
Mez­hep­ler uz­laş­maz­lık­la­rın ka­le­si,
Azın­lık­lar ki, günah ke­çi­si fa­şist­le­rin!
Ve çı­kar­cı insan en yır­tı­cı­sı can­lı­la­rın!..
Dur­ma­dan kan kay­be­di­yor do­ğa­da yaşam!
Çevre zor­la­nı­yor ken­di­ni ye­ni­den üre­tir­ken.
At­mos­fer ha bo­ğul­du, ha bo­ğu­la­cak;
Zehir ku­su­yor tüm akan sular!
Acı­dan ür­pe­re­rek iz­ler­ken bizi komşu yıl­dız­lar…
Çır­pı­nır yü­rek­ler ça­re­siz,
Çır­pı­nır yü­rek­ler…


Oysa barış bir güzel çocuk ki;
Sevda yüklü…umut to­mur­cuk­lu…
İnsan sı­ca­ğı­nın en eşsiz ev­ren­sel ço­cu­ğu!
Ya­rın­la­ra koş barış çocuk,
Ya­rın­la­ra koş!..


Gök tenin de­niz­ler kadar engin,
Güneş rengi gü­lü­şü­nü yan­sı­tır me­nek­şe göz­le­rin.
Sen hiç bit­me­yecek bir bahar gi­bi­sin,
Aç artık kol­la­rı­nı Barış çocuk,
Aç artık kol­la­rı­nı…


Sen ko­şar­ken yü­rek­ten yü­re­ğe,
Ko­şar­ken be­yin­den be­yi­ne.
Bek­li­de her adım­da bir çelme yi­ye­cek­sin.
Sen­de­le­sen de düş­me­ye­cek­sin!
Dü­şer­sen eğer, ken­din­den geç­me­ye­cek­sin!
Çünkü düş­man­la­rın say­mak­la bit­mez!
Ege­men­ler ve onlar adına yö­ne­ten­ler…
Uyu­tul­muş­lar, ca­hil­ler, geri bı­rak­tı­rıl­mış­lar;
Çı­kar­cı­lar ve aydın yaf­ta­lı sa­tıl­mış­lar!..
Koş Barış çocuk, dur­ma­dan koş,
Koş Barış çocuk, yo­rul­ma­dan koş!..

Ye­ni­den aba­na­rak kü­re­sel kol­la­rı­na,
Ev­ren­sel bir soluk yük­le­yip ci­ğer­le­ri­ne.
Ko­şa­cak­sın, ko­şa­cak­sın ve hep ko­şa­cak­sın…
Dost­lu­ğa, sev­gi­ye, kar­deş­li­ğe!
Ge­çe­rek yü­rek­li insan har­man­la­rın­dan,
Hiç dur­ma­dan, yıl­ma­dan ve kork­ma­dan…
Ko­şa­cak­sın in­san­ca ya­şa­na­cak ya­rın­la­ra!..
Dur­ma­dan koş Barış çocuk;
Dur­ma­dan koş Barış…

DUR­MA­DAN KOŞ !..

11 Eylül 1996