Bencillik: “ İnsanın başkalarının hakkını hiçe sayarak yalnızca kendi çıkar ve kazancını düşünmesi “ olarak tanımlanır. Hemen hemen tüm insanlarda bencillik duygusu veya bencillik hastalığı mutlaka vardır. Kişi bu bencillik hastalığından kurtulmaya çalışmalı, böylece hem başkaları hakkında iyi düşünmeli, hem de kendi mutluluğunu sağlamağa çalışmalıdır.
Toplumda bencil kişiler çoğaldıkça orada huzursuzluk başlar. Herkes birbirine iyilik etmekten ziyade birbirlerinin kuyusunu kazmaya çalışırlar. Toplumun fertleri refahı yakalayamazlar.
Oysa ki kişiler birbirlerine yardım etseler, dayanışma içinde olsalar, kendisinde var olan maddi ve manevi değerlerin diğer fertlerde de olmasını istese o zaman mutluluk toplumun bütün fertlerini kapsar ve refah seviyesi yükselir. “ Rabbena hep bana “ diyecek olursak sosyal adaletsizlikler ortaya çıkar. Toplumun dengesi bozulmaya başlar; neticede sosyal çalkantılar kendini baş gösterir. Zenginle fakir arasındaki uçurum daha da açılmaya başlar. Zengin daha zengin, fakir daha fakir olma yoluna koyulur.
“ Bizden sonra tufan” deyip de dünya nimetlerini har vurup harman savurarak gelecek nesillere bir şeyler bırakmayacak olursak bizim bencilliğimizin cezasını gelecek nesiller mutlaka çekerler. Nasıl bizden öncekiler bizlere geniş ormanlık alanlar, tertemiz denizler, nehirler ve ovalar bıraktılarsa bizlerin de bencil duygulardan arınmış olarak gelecek nesillere aldığımızdan daha iyisini bırakmağa çalışmamız gerekir.
Nasıl bir futbol maçında oyuncuların bencil hareketleri takımın yenilgisini hazırlarsa, toplumdaki fertlerin de çok bencil olmaları toplumu çöküntüye sürükler. Fertler daima birbirleriyle birlik ve dayanışma içinde olurlar, bencillik hastalığından uzak dururlarsa, o toplumun hayat standartları da kendiliğinden yukarılara çıkar.
Kişinin bencillik hastalığına yakalanmaması veya bencillikten kurtulabilmesi için mutlaka okuması, daha çok okuması, vaktini boş uğraşlarla geçirmemesi gerekir. Okudukça ruhu tekamül edecek, olgunlaşacak, başkalarına yardım elini uzatacak, yalnız kendi egosunu tatmin için çalışmayacaktır. Çevresinde sayılan, sevilen ve aranan bir kişi olacaktır.
Satırlarımızı Turgenyev’in şu güzel sözüyle sonlandıralım.
“ Bencil insan, tek başına kalmış, meyvasız bir ağaç gibi kurur gider.”
------------ ŞİİR KÖŞESİ -----------------
SEVGİ YUMAĞI
Sevgi yumağı bomboş kalmış
İçinde ne sevgi ne aşk kalmış
Kafalar artık karışık bilinmez
Sevgi yumağının içi nefret dolmuş.
Sevgi yumağını yeniden dolduramam ki
Yeni aşk, sevgi ve sevda bulamam ki
Bıktım usandık yoruldum artık
Kalbime güzellikler yollayamam ki.
Sonbaharın yaprakları düşüyor
Çiçekler dalında çabuk soluyor
İnsanlar kaçıp gitti buralardan
Benim sensiz olan içim kuruyor.
Deniz güzel olmuş bana ne
Botumuz neşeli olmuş bana ne
Sevdiğim yok ya yanımda
Dünya alem olmuş bana ne.
E.J.Alb. Hasan SÜRER – AYDIN
------------------------------------------------
BİZİM KÖYÜN MUHTARI
Kendince savrulup tozup esiyor
Arada gürleyip bazen susuyor
Kürsüye çıkınca ahkâm kesiyor
Sanki bilge bizim köyün muhtarı.
Her ümmetten kulun piri dindaşı
Yüzüne güleni sanır kandaşı
Korur yardakçısın kollar yandaşı
Sanki tolga bizim köyün muhtarı.
Çıkarın bozan a olur bir cırnak
Dümen suyundaysan tek etle tırnak
En iyi bildiği hep düğün dernek
Sanki çalgı bizim köyün muhtarı.
Boynunda kravat üstünde çuha
Çalımına baksan yetmiyor paha
Sanırsın âlimdir üstün bir deha
Sanki bilgi bizim köyün muhtarı.
Nereden ne çıkar iyi biliyor
Sıkıştığı yerde aman diliyor
Doğrudan yanayı hepten siliyor
Sanki silgi bizim köyün muhtarı.
Kapıldı mağrurluk denilen aşka
Kapandı muhabbet edilen köşke
Mehtaplı gecede başlıyor meşke
Sanki dalga bizim köyün muhtarı.
Köyü üçe böldü ettiği hitap
Kaybetse savaşı düşse de bitap
Her şeyden haberdar gazete, kitap
Sanki belge bizim köyün muhtarı.
Kendince sağlamdı yaptı hesabı
Ama bulamadı yeter nisabı
Bitmedi yarıda kaldı etabı
Hazin olgu bizim köyün muhtarı.
Sanıyor kendini göklerde Tarık
Biraz alıngandır biraz da kırık
Görkemli, herkesin başında sarık
Sanki çelgi bizim köyün muhtarı.
Bolat ÜNSAL – ANTALYA
------------------------------------------
TÜRK’ÜN MİLLİ ÜLKÜSÜ
Kutsal Kitabımız Kur’an’dan sonra
İncil ve Tevrat’ın olamaz lüksü
Kızılelma ile Turan’dan sonra
İstiklaldir Türk’ün Milli Ülküsü.
Devam etti nesil kendi soyunca
Osmanlı kuruldu Kayı Boyu’nca
Özgür yaşamıştır çağlar boyunca
İstiklaldir Türk’ün Milli Ülküsü.
At üstünde doğup üstünde yatan
Yıllardır dünyaya değerler katan
Hem çağ açıp hem de çağlar kapatan
İstiklaldir Türk’ün Milli Ülküsü.
Müslüman olunca namaz kılarak
Soyunu bozmadan safkan kalarak
Bozkurt’u kendine sembol alarak
İstiklaldir Türk’ün Milli Ülküsü.
Nice savaşlarda kanla boyanıp
Roma kapısına Hun’la dayanıp
Her ırktan millete adil davranıp
İstiklaldir Türk’ün Milli Ülküsü.
Bağımsızlık için ordular kuran
Altaylardan kalkıp Tuna’da duran
Mazlumu koruyup zalime vuran
İstiklaldir Türk’ün Milli Ülküsü.
Oğuz’la kurulan ordumuz ile
Ergenekon adlı Yurdumuz ile
Börteçine adlı kurdumuz ile
İstiklaldir Türk’ün Milli Ülküsü.
Savaşlarda asla yapmadan hile
Esir yaşamadık çeksek de çile
Son devleti kuran Atatürk ile
İstiklaldir Türk’ün Milli Ülküsü.
At varken eşeği asla binmeyen
Camilerden ezan sesi dinmeyen
Bayrağı göklerden yere inmeyen
İstiklaldir Türk’ün Milli Ülküsü.
Güneş ve Ay ile yer ışıyacak
İslam sancağını hep taşıyacak
Var oldukça dünya hür yaşayacak
İstiklaldir Türk’ün Milli Ülküsü.
Şükrü ÖKSÜZ
----------------------------------------------
İSTEMEM
Bulut bari sen gitme yar yaylası serindir
Yar bedeni naziktir O üşüsün istemem
Yaram var yardan yana sormayın çok derindir
Merhemi bulunmuyor dert deşilsin istemem
Bağbanım gülizara her dem güle bakarım
Gülden güzel yarene o güllerden takarım
Yel vurup incitmesin bu bedeni yakarım
Nefesim var oldukça yar üzülsün istemem
Mahmur bakan gözlere esir oldum çaresiz
Bakışınla yanıyor vilayetler ne dersiz
İlaç mı kifayetsiz yoksa yaram mı arsız
Derdim olan gözlerin hiç süzülsün istemem
Tutuşmuş yanar gönlüm söndüremem ne çare
Üzülsün istemedim bildirmedim o yâre
Gelinlikler içinde kına yakın ellere
Nemlenmesin gözleri yaş dökülsün istemem
Yârim yaram var senden sanma bir gün eyleşir
Derdim açmış dertleri dertler ile söyleşir
Son dualar yapılsın beni bekler teneşir
Ardım sıra o boynu hiç bükülsün istemem
Gül her dem sitem eder dalındaki dikene
Diken haz alır gülden sevdasından kime ne
Çaresiz sevdaları yüreğinden çekene
Güner’in duaları hiç eksilsin istemem
Güner TEKİN – KARS
-------------------------------------------
ÖMRÜMÜN SON DEMİ
Daha kaç bahar var bilinmez
Kaç kış, kaç yaz bilinmez
Kışlar yaz, yazlar kış olur mu
Ayaz gecelerde gözlerde yaş
Yılların acısı, hüznü son bulur mu
Yoksa yeni sevdalara mı bilinmez.
Çıplak ayaklar elde şemsiye
Yürürüm saatlerdir akşamlarda
Siyahi saçlarım rüzgara savrulur
Ben gibi bende deli rüzgarlarda
Dikenler batar ayaklarıma
Kan kırmızısı sıcak topraklarda.
Gelip geçenleri izlerim uzaktan
Gözlerdeki gizleri bilmeceyi
Ne düşünür, hissederler bilinmez
Ya şu minik, cici, maviş gözler
Al al olmuş gölgelerde yanaklar
Kahır yüklü duvara yaslanışlar.
Yaklaştım tuttum yumuk elleri
Kirpiklerin gölgesinde maviş gözleri
Keder hüzün esir almış minik yüreği
Korkarak, birazda ürkek kaçırdı gözleri
Koşarak uzaklaştı birazda kederli
Yoksulluk esir almıştı küçük meleği.
Melek (MERAL) GÜLER - AYDIN