Bu yazım her ne kadar genel bir anlamda olsa da; daha çok yaşadığımız “Didim İlçemizin” “hemşericilik” yönündeki toplumsal yapılanmasını konu alan bir yazıdır…

Öyle ya insanoğlu var oluşundan beri sosyal bir canlı olarak toplu halde yaşıyor… Bu durum insanoğlunun sosyal-sosyalleşme- yönünü de ortaya koyuyor…

Klanlar, gruplar, kabileler, obalar ve aşiretlerin oluşturduğu gruplar kentleşme ile birlikte hemşericiliğe dönüşmüş durumda…

Ülkemizde; büyük kentlere-metropollere- aynı yerden gelenler yeni mahalleler kurma, aynı mahallelere yerleşme eğilimleriyle kendi gettolarını oluşturuyorlar…

Peki, bu hemşericiliğe yönelim bir süreç mi; yoksa insanlığın etik ve evrensel değerler yönünden gelişiminin önündeki bir engel mi?

Ekonomik, sosyal ve daha birçok nedenler yüzünden göç ederek;  göç ettikleri yerlerde mahalleler kurarak, geleneklerini, göreneklerini, geldikleri yerlerdeki alışkanlıklarını devam ettirebilmek için de örgütlenerek; kendi içlerinde yaşamak; entegre olmamak, dışa kapalı olmak yönünde davranışlar geliştiriyorlar…

Bu davranışlarıyla yerleştikleri kentlerin, çağdaş anlamda kentleşmesine ve yaşadığı kente sahip çıkma açısından da pek fazla katkı sağlamadıkları gibi geldikleri kentte büyük sorunlar yaratıyorlar… Töre cinayetleri gibi töre kültürlerini, mahalle baskılarını beraberlerinde getiriyorlar. Süreç içinde geldikleri kente küçük de olsa mafyalaşıyorlar… Kendi grup bireylerinin- hemşerilerinin yaptıkları olumsuzlukları görmedikleri gibi gruplarını koruma refleksiyle hareket ederek; diğer gruplara baskı uygulama yolunu seçebiliyorlar ve geldikleri kentin düzenini de bozmaktadırlar…

***

Hemşericiliğin Didim’deki boyutlarına ve Didimlilik dokusuna olumsuz etkilerine de bir göz atalım…

Öyle ya hep klişe olarak söylendiği gibi, dünün köyü Didim süreç içinde hızlı bir betonlaşmayla yüzbinin üzerinde bir nüfusa sahip bir kent oluverdi. Önkestirimlere göre de bu nüfus artış hızı devam edecek ve 10-15 yıllık süreçte Didim’in nüfusu 400bini bulacak…

Didim,  süreç içinde ülkemizin her köşesinden olduğu gibi, Dünya’nın  da 50’den fazla ülkesinden göç alan bir kent durumuna geldi…

Didim’de öncelikle hemşericilik üzerine konut siteleri kuruldu… Denizliler, Konyalılar, Zonguldaklılar, Nazillililer, Turhallılar siteleri gibi. Bu durum ayrıca hemşericiliğe yönelik kahvehanelerin kurulmasına da neden oldu… Ticaret hayatına da akseden ve çıkar ilişkilerine dayalı olarak çok sayıda şehir adıyla  hemşericilik Emlakçıları oluşuverdi… Bu yetmezmiş gibi bu sefer de  geldikleri illerin, hatta ilçelerin adıyla hemşericilik dernekleri kuruldu… Eh Didim adı nerde kaldı derseniz, haksızlık yapmayalım… Partiler üstü bir anlayışla; Didim’in sağlıklı ve çevreci bir anlayışla gelişmesi yönünde çok büyük gayret gösteren ; Didim’de yaşayanları Didimlilik paydasında birleştirerek çağdaş bir kent dokusu oluşturmaya çalışan “Didim Derneğini” unutmamak gerekiyor…

Hemşericilik dernekleri ve çeşitli benzeri oluşumlar; çağdaş kent dokusu oluşmasının önünde bir engel gibi duruyorlar. Didimlilik duygusu gelişmiyor. Hemşericilik yapanlar geldikleri yerle yaşıyorlar. Yaşadıkları Didim'de; geldikleri yere ait kendi hemşeri çevresini oluşturarak; Didim’i sahiplenme konusunda zayıf kalıyorlar. Ayrıca, kendi hemşerileri dışındakilere karşı pek de iyi gözle bakmama yönünde önyargılar geliştiriyorlar ve bunları davranış haline getiriyorlar…

Hemşericilik yoluyla da yerel siyasete yön vermeye çalışıyorlar… Seçimler sürecinde kendi hemşerilerinin yönetime girmesi için uğraşıyorlar. Kendi hemşerilerini toplayarak, bir güç olduklarını da siyasilere gösteriyorlar… Yerel siyaset ise oy uğruna bu hemşericilik gruplarına kent dokusunu bozacak ödünler bile verebiliyorlar…

Didimlilik duygusunun geliş(tiril)mesiyle, Didim’i sahiplenme, Didim’i geliştirme yönünde önemli gelişmelerin olacağını düşünüyorum… Yerel yönetimlerin de yönettiği kentin halkını Didimlilik paydasında birleştirici çalışmalar yapması beklenir...

Kısacası; hemşericilik yapmak çağdaş bir anlayış değildir. Hele başka kentlerden bir kente gelerek-Didim örneğinde olduğu gibi- hemşericilik yapmak, sağlıklı çağdaş bir kent dokusunun oluşumunun önünde bir engel gibi durmaktadır…