Eleştiri demokratik bir hak ise, biz de o hakkımızı kullanıyor ve Mavi Didim Gazetesi’nde yayınlanmış olan “köşe”li yazı hakkında diyoruz ki:
Bak sayın-hoca-kardeşim, “sağa bak, sola bak olmaz…”
İşine geldiğinde sola, koşullar yan-bastığında sağa basarak yaşanmaz.
Derdinizin “üzüm yemek” olduğunu yazmışsın; afiyet olsun, ama…
Bırak da çalışanlar çalışsın, hendek kazma, engel olma, haset duyma!
Sonra… Parlatmaya çalıştığınız yıldızınızın tabanına cila sürmek amacıyla [ya da başka/bambaşka amaçlarla]  yıllar yılı karşısında yer aldığın [ya da öyleymiş gibi yaptığın] iktidar saflarından yardım rica edip, onların Akbük’ün bu en önemli projesine sahip çıkma emellerine katkıda bulunma, omuz verme, çanak tutma… 
Birkaç satır aşağıda da: “Gel birlikte yiyelim,” buyuruyorsun.
Bu türden sofralara davet, çokça garabet kokuyor, teşekkür ederiz, almayalım.
Sözünü ettiğin ve görmezden gelmeye çalıştığın [belediye] dosyasının içinde hizmetler var; üst üste, sıra sıra… Onun için mi görmek, göstermek istemiyorsun insanlara, hapşu!
[Sözünü ettiğim yazıyı okurken azıcık nezle oldum, bağışlayın.]
Şöyle devam ediyor o özgün yazı:
“Akbük’lü şöyle bir silkelenirse bakın siz o zaman fırtınaya…”

Daha önceki fırtına değilse de, o küçücük meltemlerde, nasıl savrulunmuştu bir a yana, bir öteki yana… Hangi rozetti o çıkartıp atılan, sonra bir öteki, bir daha öteki, sahi hangisiydi?
Son seçimlerde o rozetin de ötesine geçilmişti; yoksa… Aklımızda yanlış mı kalmış, çapraz rozetler birbirine tokuşmuş, sahi Ankara’nın yukarı katlarında da öyleydi; “di”…mi?

Ayrıca… şu sızdırmalı fosseptikler meselesi de bir başka hayret-ül azim konu…
Eleştiri-yorum şöyle diyor:
*Evlerin fosseptiklerinin % 90’ını sızdırmalı, yani evsel atıkların  neredeyse tamamı denize sızdırmalı…
Öyle, doğru, tamam da…
Sizin evin fosseptiği sızdırmasız mı sayın mirim?
Vakti zamanında Akbük henüz belde iken, belediye meclisi bir karar almıştı: “Sızdırmalı fosseptikler sızdırmasız hale getirilecek…”
Siz bu karara uydunuz mu, sayın yazarımız?
Siz bu kararı [yani kendi verdiği kararı] uygulamayan belediye yönetimini eleştirdiniz mi, muhterem [sanki-sanal] muhalif kardeşimiz?
Devletin deniz patlıcanları toplayıcılarına izin vermesini de eleştiriyorsunuz, bu da güzel… Peki, bu iznin iptali için girişilen idari-siyasi-hukuki mücadelenin neresinde kaldınız saygıdeğer “hoca”mız?
Bu konudaki halk toplantılarına katıldınız mı?
Açılan iptal davasına omuz verdiniz mi?

Eleştiri demokrasinin yükselen bir değeridir; onsuz olamayız, tamam…
Tabii ki eleştiri yapacağız…
Ama niçin?.. Ve nasıl?
Yanlışların düzeltilmesi için mi?
Yoksa, kendi yıldızımızı parlatıp, toplum içinde kendimize göre bir yer ya da köşe edinebilmek için mi?
Oysa demokrasinin yanına, ona paralel olarak içtenliğinizi koyabilirsek, ben-merkezcilikten [herhangi bir hekime başvurmadan] kendi kendimize, kendi çabalarımızla kurtulabiliriz.
Bu da ayrı [objektif] bir tespit.
Yani yanlışların düzeltilmesi için bir eleştiri; kabul buyrulur inşallah.