Bizimkiler, kendileriyle birlikte olmak istediklerimizdi. Bütün istedikleri hepimiz içindi. Adil paylaşımı öncelikli kılan yaklaşımlarıyla bağımsız bir ülke istediler. Ve her şeyi hepimiz için istediler. Eşit paylaşımın yandaşları, her şeyi sadece(tekil) kendileri için istemekteydiler(!)
Evet, onlar başlangıçta kendi masum sorunlarıyla yola çıktılar. Yaşama ilişkin sorunlarına çözümler üretirken; tüm toplumu ilgilendiren sorunların temelinde bir sistem tercihinin olduğunu gördüler. Tercih edilen sistem, öncelikle nimetlere el koyarak külfetleri paylaştıran ve adil olmayan bir sınıfsal tercihti. Hal böyle olunca; çözümlerin kendi sorunlarını belirleyen temel sorun olduğunu gördüler! Bağımsızlık bir olmazsa olmaz olarak tüm sorunların en başında yer alıyordu.
Ulusal Kurtuluşun devamı olarak gündeme gelen “Kuruluş” planlandığı gibi gitmediğinden sapmalar (1940’lardan sonra), gözlemlenmişti. Özellikle Köy Enstitülerinin kuruluşu, kırsalın güncel sorunlarını çözmeyi öncelemişti. Bu konuda dünya tek örnek olarak büyük bir sorun çözme potansiyeli vardı. Toplumdaki temelli değişimlerden hoşnut olmayan iç ve dış güç odakları elbirliği ile bu gelişmeyi boğdular!
Sorun çözmenin yolu doğru teşhisten geçer. Doğru teşhisi yapacak olan bilgili ve liyakatli kadrolar olmazsa olmazlardandır. Bunlara güven verebilirlik, ön görebilirlik ve iyi niyeti(yurtseverlik) eklemek gerekir. Bizimkiler bu gerçeği derinden kavradılar. Bunun için örgütlü birlikteliğe yöneldiler. Bizimkilerin gördüklerini egemenler ve onların hizmetkârları da görmekteydiler. Öğrenci gençliğin, işçilerin ve üreten emekçilerin(köylüler) birleşmesi; yeni ve istenir yaşam alanlarının yaratılmasına neden olabilirdi. Fatsa bunun en tipik örneğidir! Süleyman Demirel, Çorum’da kan gövdeyi götürürken şöyle demişti; “Çorumu bırak, Fatsa’ya bak!”
1971 Darbesinin anahtar cümlesini zamanın Genel Kurmay Başkanı Memduh Tağmaç şöyle ifade etmişti; “Sosyal uyanış, ekonomik gelişmenin önüne geçti!” Bu ön alma gelişiminin engellenmesi görevi ordu eliyle gerçekleştirildi. Burada bir yanlış anlamaya yer kalmaması için vurgulayalım; ordular kendi başlarına darbe yapmaz. İç ve dış egemenler onlardan darbe yapmalarını isterler. Darbeden sonrada pis işlerini onlar eliyle çözerler ta ki, yaralı olmaları bitinceye kadar. Posasını çıkardıkları maşalarını gözlerinin yaşına bakmadan çöpe atarlar!
Temel amaç; işçi, köylü ve öğrenci gençliğin örgütlü biçimde bütünleşmesini engellemekti. Bu nedenle 68’lilerin önder kadroları kırıma uğratıldı. Olası bileşenlerin her kesimine, olanca kıyıcılıklarıyla yüklendiler. Özelliklede daha bağımsız ve özgür olan gençlere çullandılar.
Kör, sağır ve dilsizler toplumunda hiçbir şey halkın lehine olmaz!