Sayın Cumhurbaşkanı’nın memleketinde çay üreticileri hak arama mücadelesine girişiyorlar…
Haklarını alamadıklarını ifade ediyorlar.
Yani ifade özgürlüklerini kullanıyorlar.
İçine itildikleri haksızlıkları barışçı yollarla kamuoyunun bilgi ve ilgisine iletiyorlar.
Sonra uslu uslu evlerinin yolunu tutuyorlar.
Kavuşuyorlar mı haklarına?
Yok canım daha neler… Siz amma da hayalcisiniz; dönün yüzünüzü gerçeklere, hapşurun!
Aradan dolu dolu tam DÖRT AY geçiyor…
Sen misin hakkını arayan, Anayasa’da yazılı ifade özgürlüğünü kullanan eeey  üreteci milleti…
Sen yasaları ihlal ettin! 
Pandemi koşullarında maske/mesafe kuralını ihlal ettin; öde bakalım cezanı:
Kelle başı 3.800 TL. [Yaklaşık 430 ABD doları…] Hem siz maaşınızı dolar üzerinden mi alıyorsunuz, ilahi damat bey biraderimiz; gözlerimiz yollarda, kulaklarımız TV ekranlarında, özlüyoruz sizi gerçekten. Konunun dışına biraz çıktık ama, olsun: Mizah, trajedinin en kesif biçimidir, diye tarif ediliyormuş. Ne alaka, diye soranlara yanıtımız: Aslında zurnanın zırt dediği yer burasıdır.
Dönüyoruz gündemimizin magazin sayfalarına…
Perde…


Evet, oyunumuzun ikinci perdesinde bir cenaze merasimi sahnelenmektedir.
İmam hazretlerinin önündeki sandukada boylu boyunca yatan [yani moda deyimi ile Hak’ka yürüyen] mübarek Oğuzhan Asiltürk…
Onun hemen arkasında, siyaset arenamızın başrol oyuncuları itiş kakış saf tutmuşlar. İtişin ve kakışın asıl nedeni, sandukaya yakın olmak değil, Reis’lerinin yanında fotoğraf çerçevelerinin içine girebilmek. Omuz-omuza’lar, iç-içe’ler, hani siyasetin içinden gelmeseler neredeyse sarmaş dolaş olacaklar… Hınca hınçlar anlayacağınız.
Maske-mesafe kuralı diye bir şey yok; herhalde bir gece önce vakit gece yarısını çeyrek geçmişken [herhalde] yazılıp imzalanan yeni bir KHK ile [tabii ki geçici olarak] bu kurallar rafa kaldırılmış, insanlar özgürlüklerine kavuşmuşlar; ne mutlu, ne güzel, Allah kabul etsin, de... Hakka yürüyen sayın arkadaşlarının kovit nedeniyle nurlar içinde uyuduğunu hatırlarlar inşallah.

Şimdi… Sanıyoruz, devlet yönetiminde devamlılık esastır.
Yurttaşlar eşittir.
Her vatan evladı yasalar önünde eşittir… Falan!
 İşte [ve] o zaman, bu müstesna törene katılan devlet ve siyaset erbabı önlerindeki günleri birer birer saymalı…
Tamamı tamamına DÖRT AY böylece geçmeli.
Ve sonra, bu yüksek rütbeli bireylere “devlet” 3.800’er Türk lirası ceza kesmeli…
Bizce adalet bunu gerektirir.
Eşitlik, [gerçekte mevcut olmasa da…] böyle görüntülenebilir. 

Nasılsa somut gerçeklerden uzak, sanal dünyalara alıştık, alıştırıldık…
Bu görüntü de bize yeter.
Allah daha beterlerinden saklasın…
Şimdilik!