Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Eğer yazan yapana sadık kalmaz ise hakikatler şüpheli bir şekil alırlar. Böylece de beşeriyetin yolunu değiştirirler. Biz daima hakikati arayan ve onu buldukça ve bulduğumuza kani oldukça, süslemeye cesaret gösteren insanlar olmalıyız. Her şeyden evvel kendi inisiyatifinizi ve de milli süzgecinizi kullanınız çünkü tarihi hadiseler ve müşahedeler, insanlar ve milletler arasında hep milliyetin hakim olduğunu göstermiştir…(M.Kemal ATATÜRK)

Son yıllarda araştırma yönü ağır basan güçlü tarihçiler yetişmekte. Bu milletimiz adına sevindirici bir durumdur. Bunlardan birkaç tanesinin yaptığı araştırmaları sizlere sunmak istiyorum. Türk tarihine yönelik araştırmalarıyla tanınan Prof. Dr. İlber Ortaylı, yiğitliği korumak için tarihi yalanlar ortaya atıldığını dikkat çekip, popüler Türk tarihinin menkıbe (efsane- destan) ve yalanlardan arındırılıp bilimsel bir temele dayandırılması gerektiğini söyledi. Tarihi yalanların, o ülkenin insanlarının objektif değerlendirilmeleri karşısında daha zor düşüreceğini belirten Prof. Dr. İlber Ortaylı “Bir kral veya padişah pislikten öldü ise ölmüştür. Onu kahramanca savaşarak öldü diye anlatırsanız, bu yalanınızı bir gün yüzünüze vururlar. Bu gibi olumsuzlukları doğru dürüst tarih kitapları yazarak önlenir”   
  Ortaylı’nın ve Türk Tarih Dergisi yazarları Tarihçi Murat Bardakçı ve ekibinin tespit ettiği balonların bazılarını sıralayalım.

Çariçe Katerina – Sadrazam Baltacı Mehmed Paşa Olayı

Baltacı Mehmet Paşa ile Rus Çarı Petro’nun karısı Katerina’nın, Prut kıyılarında bir çadırda buluşmaları yıllardır söylenip durdu, hatta romanlara kadar konu oldu ve haklarında cild cild kitaplar yazıldı. Ancak Çariçe Katerina’nın, Prut Savaşı sırasında Rusları büyük yenilgiden kurtarması için Baltacı Mehmed paşa’nın çadırına gelmesi diye bir şey hiçbir zaman yaşanmadı.
Bu konuyu daha iyi anlayabilmek için biraz savaştan bahsedelim. 
Rus Çarı Petro, Osmanlıya karşı Balkanlardaki Osmanlı tebaası içindeki Hıristiyanları ayaklandırıp Osmanlıyı yenmekti. Petro, 60 bin kişilik ordusu ile Prut önlerine geldiğinde karşısında 140 bin kişilik Baltacı Mehmet yönetimindeki Osmanlı ordusunu buldu. Osmanlı kuvvetlerinin manevraları ile Rus ordusu her taraftan çevrildi. Geri çekilme yollarını da Kırım kuvvetleri tutmuştu. 20 Temmuz 1711’de Rus ordusu Prut nehrinin daire çizen kolu üzerinde üç kilometrelik bir sahada sıkışıp kalmıştı. Bir tarafı tamamen bataklıktı, diğer tarafları ise Osmanlı kuvvetleri kuşatmıştı. Petro çok zor bir durumdaydı, savaş karşılıklı top atışlarıyla sürüyordu. Osmanlı ordusunda bulunan İsveçli General Ponyatovski, Sadrazama hücum edilmemesini, Rusların fazla yiyeceği olmadığı için açlıktan olana kadar beklenilmesini tavsiye etmişti. Ancak onun tavsiyesine uyulmamış, cepheden Rus ordusuna saldırılmış, yapılan saldırılarda bir başarı sağlanamadığı gibi 7000 askerde şehit düşmüştür. Fakat bütün bunlara rağmen Rus ordusu güç durumdaydı. Osmanlı son darbeyi vurmak üzere hazırlık yaparken Rusların barış teklifi kabul edildi. İşte bundan sonra o ünlü tartışma başladı. 
Rus ordusu yok olma tehlikesi ile karşı karşıyayken, Çariçe Katerina’nın bütün mücevherlerini alarak Sadrazamın hatta cinselliğini kullanarak barışa ikna ettiği genel bir kanaattir. Yani Paşanın uçkuruna düşkünlüğü bir İmparatorluğu gelecekte en büyük düşmanı olacak olan Rusya’nın başının tehlike küçükken ezilmesini önlemişti 
Ancak bu iddia, uydurmadır. Bu savaşı yerinden yazan Türk ve Rus tarihçilerinin eserlerinde böyle bir bilgiye rastlanmaz. Prut Seferi üzerine hemen hemen bütün kaynakları inceleyerek iki ciltlik bir eser kaleme alan büyük tarihçi Akdes Nimet Kurat, bu dedikoduların uydurma olduğuna yazar. 
Katerina’nın barış antlaşmasının imzalanmasında büyük rolü olmuştu. Katerina orduda ne kadar mücevherat, altın, gümüş ve para varsa hepsini toplattı. Bunların sahiplerine de sonra karşılığını ödeyeceğine dair senet verdi. Diğer taraftan da Ruslar, Katerina’nın Avusturya hükümdarının kardeşi olduğu haberini yaydılar. Avusturya İmparatorunun kız kardeşinin başına bir şey gelirse Viyana’nın harekete geçeceği ve Osmanlılarla barışı bozacağı şayiaları kulaktan kulağa dolaşmaya başladı. 
Katerinanın hazır ettiği yedi araba dolusu para ve hediyeler, Başbakan Şafirov tarafından Sadrazam Baltacı Mehmed Paşa’ya  ve yanındaki diğer devlet ileri gelenlerine gönderildi 
Sadrazamın yanı sıra, Sadaret Kethüdası Osman Ağa ve Sadaret Mektupçusu Ömer Efendi de bu paraları almışlardı. Çar Petro , Prut Seferi dönüşünde barışı nasıl elde ettiğini soran Danimarka elçisine “Sadrazama para vermek suretiyle barışa razı ederek, feci durumdan kurtuldukları “ cevabını vermiştir. Yani Prut’ta Sadrazam Baltacı Mehmed Paşa’yı ikna eden Katerina’nın dişiliği değil, çil çil paralar ve üstün durumdayken işlerin tersine dönmesiyle alınacak bir mağlubiyet korkusuydu. 
Sadrazam İstanbul’a dönmeden aleyhinde dedikodu kazanı kaynamaya başlamıştı. Osmanlı hükümdarı Üçüncü Ahmet, Sadrazam aleyhindeki dedikoduları ve Ruslar’ın antlaşmaya uymadıklarını duyunca öfkelendi. Büyük bir fırsatın kaçırıldığını anladı. Bu sırada sadrazam ve adamlarının aldıkları rüşvetler sebebiyle Rus ordusunun bırakıldığı rivayetleri dolaşıyordu. Padişah, sadrazamı 20 Kasım 1711’de görevden alarak, Midilli’ye sürdü. Antlaşmanın imzalanmasında başrolü oynayan ve Ruslar’dan büyük miktarda para alan  Osman Ağa ile Ömer Efendi’yi  de öldürttü.       
    Olayın aslı budur; buna rağmen hala Katerina’nın Baltacı Mehmed’in  otağına gelip mücevherlerle  kendini sunduğu söylenmektedir. Bu genelin hoşuna giden efsane. Oysa kayıtlarda böyle bir şey yok. Bir takım öğretmenler hala çocuklara bu yanlışı anlatıyor.