Çiftlikli Çete Kübra Efe 1903 yılında Aydın İli Köşk İlçesinin Çiftlik Köyünde dünyaya gelmiştir. Babasının adı Şehirlioğlu Mehmet Efendi, annesinin adı Fadime’dir. Kübra, Emir Ayşe, Ahmet ve Fatma olmak üzere dört kardeştirler. Kübra ile Fatma Fadime’den, Emir Ayşe ile Ahmet de Hatice’den doğmadır. Çocukluğunda ilk önceleri babasından Kur’an dersleri almış daha sonra köyün imamı Mustafa Efendi’den İslami terbiye ve felsefe eğitimi alarak kendini emsallerinin üstünde yetiştirmiştir. 
    27 Mayıs 1919 da Aydın Yunan işgaline uğrayınca Aydın’ın tüm ilçelerine ve köylerine büyük bir elem çökmüştür. Her tarafta Yunan zulmü, ırza geçmeler, çoluk çocuk, genç ihtiyar, hamile demeden on binlerce insan katliama uğramış, Menderes’in öbür tarafına göçler başlamıştır. Düşmanı dur demek için ilk önce efeler silahlarını düşmana yöneltmişler, 16 Haziran 1919 da düşman ilk sillesini Yörük Ali Efe’nin Malgaç baskınıyla yemiştir. Karakoldaki tüm Yunan askerleri etkisiz hale getirilmiş, silahlar ve cephanelik ele geçirilerek kızanlara ve gönüllülere dağıtılmıştır. Çiftlik köyünden de aileler Menderes’in öbür tarafına göç etmeğe başlamışlardır. Dağın öbür tarafında Ödemiş tarafında da aynen Aydın’da olduğu gibi düşmanın zulmü orada da devam etmektedir. Yörük Ali Efe’nin dağın bu tarafında yaptıklarını öbür tarafta da Yiğit Gökçen Efe yapmaktadır. Yunan karakollarını yaptığı baskınlarla Yunanlılara zayiat verdirmektedir.. 
    Ülkenin durumu böyle olunca Osmanlı Subaylığından istifa edenlerle, Efeler ve gönüllüler de silaha sarılmışlardır. Silaha sarılanlar arasında ise üç mücahide hanımımız vardır. Bunlar; İmamköylü Çete Ayşe, Çiftlikli Kübra ve Ayşe Çavuştur. Çete Ayşe’nin daha önce silaha sarıldığını öğrenen Kübra ailesine haber vermeden, babasının atıl elbiselerini giyerek Çete Ayşe’yle görüşmeğe gider, Çete Ayşe de onu Yörük Ali Efe’ye götürür. Yörük Ali Efe Kübra’yı Köpekçi Nuri Efe’nin bölüğüne verir, emrine on da kızan verilerek tarihte efe elbisesi giyen ilk kız; ikinci kadın efe olur.  Kübra’nın adı bu tarihten sonra artık “Çiftlikli Çete Kübra Efe” olur. Çiftlikli Kübra, efe olmazdan önce babasının silahını kullanmış, atış talimleri yaparak keskin nişancı haline gelmiştir. Çiftlikli Çete Kübra Efe Aydın Savaşlarının tamamında ve Köşk Cephesinde Köpekçi Nuri Efe’nin emrinde ve ona çok yakın olarak çakmak çakmıştır. Yüzbaşı ve çavuşlardan oluşan onlarca düşman rütbelisini öldürmüştür.İşgalci kuvvetlere rehberlik ve yataklık eden, vatana ihanet eden yerli Rumlardan da bir hayli kişinin cezasını kurşuna dizerek vermiştir. Diğer efeler Kübra efemize rütbeli avcısı demişlerdir. 
Köşk Cephesinde siperlerin kazılmasında, Üçyol savaşlarına topların götürülmesi için yol açımında kendi köyünden bir hayli gönüllü ve araç gerek götürmüştür. Üçyol savaşlarında Yörük Ali Efe onu Hamamköy’de kızanlarıyla beraber görevlendirmiş, cepheye silah, mermi, su ve gıda sevkiyatında fevkalade performans sağlamıştır. Kuvvetli bir imana sahip olan Çiftlikli Çete Kübra Efe siperlerde dahi Allah’a dua ve ibadet etmekten geri kalmamıştır. 
Üçyol Savaşlarında hastalanan Çete Ayşe Hamamköy’de iyileşinceye kadar kalmış, iyileşip geldikten sonra süresiz izin vererek Dalama’ya çocuklarının yanına göndermiştir. Çiftlikli Çete Kübra Efe de yaptığı bu hizmetlerden sonra ona da süresiz izin vererek Çiftlik Köyüne ailesinin yanına göndermiştir. Daha sonra da silahını alarak yaptığı hizmetlerden dolayı teşekkür etmiştir. Bundan sonra da Ayşe Çavuş’un da silahını alarak üç mücahideyi cephe gerisi hizmetlerine göndermiştir. 
9 Eylül 1922 de düşman denize döküldükten sonra Çiftlikli Çete Kübra Efe kendi köyüne dönmüştür. Moralı köyünden Mustafa Sağlık’la evlenmiştir. Bunlardan çocukları, çocuklarından da torunları olmuştur. Yazları Yaş Bahçe’ye göçer, incirler bitince tekrar köyüne dönerdi. Kocası öldükten sonra torunu Mustafa Sağlık’la aynı bahçeye göçmüştür. Yoksul bir hayat sürmüştür. 31 Mart 1979 tarihinde vefat etmiş, cenazesi 1 Nisan 1979 tarihinde kaldırılmıştır. Efe’mizin ruhu şad, mekânı cennet olsun: 

----------------------------- ŞİİR KÖŞESİ --------------------------------

ÇİFTLİKLİ ÇETE KÜBRA EFE

Bin dokuz yüz üç yılı Kübra’nın doğum yılı
Vatan ve millet için o savaşmayı seçmiş
Doğru yola itmiştir her zaman onu aklı
Çiftlikli Çete Kübra Türk tarihine geçmiş
Hem kahraman, hem cesur en küçük efesidir. 

Kübra’nın ilk hocası Mustafa Efendi’dir
Yunanlıyı yok eden efelerin fendidir            
Köşk Cephesi düşmanın geçilemez bendidir
Çiftlikli Çete Kübra Türk tarihine geçmiş,
Hem kahraman, hem cesur en küçük efesidir. 

İslami terbiyeyle tam dört dörtlük yetişen
Düşman askerleriyle cephelerde didişen
Her zaman mütevazı her zaman gönlü de şen
Çiftlikli Çete Kübra Türk tarihine geçmiş,
Hem kahraman, hem cesur en küçük efesidir. 

“Düşmanla savaşalım” kararına varılan
Vatan millet aşkıyla hemhal olup karılan
On altı yaşındayken silahına sarılan
Çiftlikli Çete Kübra Türk tarihine geçmiş,
Hem kahraman, hem cesur en küçük efesidir. 

Tam on kızanı ile Kübra efe olmuştur
Attığı tüm kurşunlar hedefine bulmuştur
Kahramanlık gösterip gönüllere dolmuştur
Çiftlikli Çete Kübra Türk tarihine geçmiş,
Hem kahraman, hem cesur en küçük efesidir. 

Yunanlıdır Aydın’ı merhametsizce yakan
Aydın Savaşlarında durmadan çakmak çakan
Rütbeli düşmanları kurşunla yere yıkan
Çiftlikli Çete Kübra Türk tarihine geçmiş,
Hem kahraman, hem cesur en küçük efesidir. 

Düşmanın halka zulmü kurtuluş sancısıdır
Kübra Efe timinin keskin nişancısıdır
Aynı zamanda bu kız rütbeli avcısıdır
Çiftlikli Çete Kübra Türk tarihine geçmiş,
Hem kahraman, hem cesur en küçük efesidir. 

Yörük Ali Efe’dir düşmanı kan kusturan
Köpekçi Nuri Efe alayını pusturan
İlk müsademede mitralyözü susturan
Çiftlikli Çete Kübra Türk tarihine geçmiş,
Hem kahraman, hem cesur en küçük efesidir.
 
Yörük Ali Efe’si süresiz izin verdi
Durup beklemek değil savaşmak onun derdi
“Hürriyet ve İstiklal benim nişanlım” derdi
Çiftlikli Çete Kübra Türk tarihine geçmiş,
Hem kahraman, hem cesur en küçük efesidir. 

Kabına sığamayıp vatan aşkıyla taşan
Cepheden cephelere elinde silah koşan
Yetmiş dokuz yılında Yaradan’a kavuşan
Çiftlikli Çete Kübra Türk tarihine geçmiş,
Hem kahraman, hem cesur en küçük efesidir. 
               Şükrü ÖKSÜZ

-------------------------------------------------------

ÇÜRÜMÜŞ ŞAİR VEDASI 

Asansörle 19'a çıkan şu:
Tansiyonummuş meğer.
Kirli bekâr çorabıyla kokan şu:
Pansiyonummuş meğer.

Sûnî teneffüsle dakka kattığım;
Duraklamalarımı oynattığım;
Şu, hapları avuç avuç attığım
Aksiyonummuş meğer.

Beni çalıp durmuş her gün çeneler,
Kanımdan bir ölçek emmiş keneler;
Beşikten mezara geçen seneler
Opsiyonummuş meğer.

"Bunca şiir bu defterde ne bekler?"
Diye artık sızlamasın yürekler.
Mezarıma atılacak kürekler
Mansiyonummuş meğer.

Ben ki, format atılmamış bedeni
Güncellememişin öne gideni;
Şurda duran velet, benim en yeni
Versiyonummuş meğer.

Akciğer tıkalı, çıkmaz üfürük;
Hırıltıyla harmanlanmış öksürük.
Yarısı balgamlı kokteyl tükürük
Porsiyonummuş meğer.

Mısralar dolusu şair dürtüsü,
Gezer üzerinde böcü börtüsü.
Kağnı gıcırtısı, metal sürtüsü,
Diksiyonummuş meğer.
    
Levent TOPLUDAL – NAZİLLİ

--------------------------------------------------

  HASRETİ YORDU BENİ 
 
Sevenim kalmayınca yine küstü kalemim 
Yazamam bir tek satır yalnız kalınca yürek 
Çekmiyor dizlerim yükü omuzda âlemin 
Girdaplarda dolaşan sefil olunca yürek. 
 
Bir başıma kalmışım gönül içten sevince 
Umut değirmen taşı döner durur kendince 
Başım gözüm üstüne yaradanım verince 
Hasreti yordu beni hüsran dolunca yürek.     
 
Hazan vurdu gönlüme kurur bostanım bağım 
Rüzgârla sürüklenen sahipsiz bir yaprağım 
Bağrına almak ister kucak açmış toprağım 
Yeşermez dal budağım yalnız solunca yürek. 
 
Girdim dost meclisine özde seni aradım 
Bakındım etrafıma gözde seni aradım 
Sönmüyor bu yüreğim közde seni aradım 
Bir başıma çaresiz sensiz yanınca yürek. 
 
Alev almış ateşin sönmez bağrımda yanar 
Dermansız derdin ile durmadan yaram kanar 
Zakkumun kökenine Güner lokmasın banar 
Çare diye panzehir seni sorunca yürek. 
                   
          Güner TEKİN - KARS 

--------------------------------------------------

SANMA Kİ MECBURUM 

Hiç kıymet bilmedin harcadın beni
Savruldum rüzgârda döndüm şaşkına
Her gece rüyamda görsem de seni
Sanma ki mecburum senin aşkına.

Gözlerim yastığa yaşlar dökse de
Her sabah şafaklar sensiz sökse de
İçimi attığın ateş yaksa da        
Sanma ki mecburum senin aşkına.

İnandım güvendim kalbimi verdim
Ömrümü adadım delice sevdim
Sense bana dertten başka ne verdin
Sanma ki mecburum senin aşkına.

Demek ki sözlerin hepsi yalanmış
Harcanan zamanlar zarar ziyanmış
Seven kalbim boşu boşuna yanmış
Sanma ki mecburum senin aşkına.

Yalnızlık içimi yakıp yıksa da
Hayalin karşıma her an çıksa da
Sensiz yaşamaktan canım bıksa da
Sanma kim mecburum senin aşkına.
                
     Emin ÇELİMLİ - AYDIN

------------------------------------------------

  KÜÇÜK YALANLAR 
 

Küçük yalanlarla büyüdüm ben
Zararsız küçük yalanlarla.
 
Bunca zaman 
güzel bir dünya hayali kurdum
Kurdum da
En ateşli yıllarımda
Masal dinleyerek uyudum
Uyudum da büyüdüm.
 
Ne zaman ağzımı açtım
O gün dilime biber sürdüler
Ağzımı yumdum
Gözümü açtım.

Erkan ACAR – ÇİNE

---------------------------------------