Anamızdan nasıl doğuyoruz?
*** Çırılçıplak.
Sonra hemen örtüyorlar, kundaklıyorlar bebeği.
Nedeni ne?
*** Üşütmeme.
Sonra türlü çeşitli giysiler geliyor arkadan.
Moda karışıyor işin içine.
Derken ergenlik,
Derken cinsellik.
Bu kez erotizm egemen oluyor giyim kuşama; özellikle kadınlarda…
Sonra düzenleyici sosyal disiplinler kuşatıyor toplumu…
Arap erkeği kadını kapatıyor. Gerekçesini dinden alıyor. 
Dinci softa daha da ileriye götürüyor gerekçeyi, tahrif ediyor. Ve kişisel egosunun keyfine terk ediyor örtünmeyi.
Bir yanda taciz, tecavüz; öte yanda örtünmenin koyu siyah çarşafları kadını, kızı sarıp sarmalıyor.
Ve bu karanlık havanın şeyhleri [sahipleri/mimarları], siyasal öteki ülkelerde buldukları İslam tacirlerini taşeron olarak kullanarak sınır-ötesi kültürel operasyonlar yapmaya girişiyorlar. Yayılmaya çalışıyorlar.
 Şimdi bu noktada biraz soluklanalım.
X   x   x
Geçelim bu yazının ikinci perdesine.
Bu final perdesinin baş aktörü insanımız.
O da [ötekisi gibi] çırılçıplak doğuyor.
Sonra hemen, hiç vakit yitirmeden bebek “eğitimi” başlıyor.
Sonra “eğitim” derinleşiyor: En başta [baba güdümündeki] anne.
Sonra bizzat ve fiilen baba sürdürüyor “eğitim” kuşatmasını…
Bebek biraz büyüyor, çocuk oluyor, “eğitim” onu her açıdan giydiriyor; ne yapıp ne yapmayacağını sık sıkıya belletiyor. 
Çocukluktan gençliğe geçildiğinde televizyon, her türlü medya, diğer ve saire/ve saire baskı araçları genç insanımızı fiziki olarak da giydiriyor da, giydiriyor.
Saçının şeklinden, üstündeki mintana kadar kendi keyfine göre giydiriyor.
Bu keyfin kaptanı deryası da bildiğimiz tüketim toplumunun reklam sektörü… O da sahnedeki vazgeçilmez yerini alıyor.
Ve yine sonra orta yaş ve yavaş yavaş ileri yaş, sonra yaşlılık… 
Giyinme, kültürel giydirilme sürüyor.
Özellikle de yüzlere takıştırılan maskeler…
Fotoğraf çekilirken sı-rıt-tı-rı-lan çehreler.
Giysilerin, makyaj malzemelerinin, sahte gülümsemelerin içine saklanan insanlar…
Ve özüyle, “kendisi” ile ve bir köşeye sıkıştırdığı içtenliği ile yaşamayı seçmeyen [belki de seçemeyen] insancıklar…
Yani analarından çıplak doğmalarına rağmen çırılçıplak yaşayamayan insanlar!..
İşte içinde yaşadığımız toplum, bu yazının birinci perdesindeki örtünmeyi seçen ahali ile, bu final perdesindeki saklanan, gizlenen, “kendi”lerinden başka birisi gibi yaşamayı seçen insanlardan oluşuyor.
Her iki perdedeki insancıklar da bir türlü çıplak olmayı seçmiyorlar, beceremiyorlar. 
İşte önümdeki masanın üzerinde konuşlanan klavyenin penceresinden “Memleketimden İnsan Manzaraları” böyle görünüyor.
Çünkü yıl 2022. 
Yani, gittikçe daha modern, daha çok kültürlü, daha tarikatların içine gömüldük.

http:// www.soruyusormak.com