Darbe: Toplumlarda var olan güç odaklarının paylaşım temelli tepişmelerine darbe diyoruz. Darbelerin aktörleri egemenler olmasına karşın; koşullara uygun araçlar kullanırlar. Kullanılan araçların işi bitince, ilk gözden çıkarılanlar onlar olur. Genellikle darbelerin “günah keçisi” ordulardır. Bu durumu yadırgamamak gerek, orduların varlık nedeni varsıllar ve onların el koydukları veya bir biçimde sahip oldukları varlıklarıdır. Bu özellikleri nedeniyle ordular, sermaye sahiplerinin hizmetinde olurlar. En büyük güç sahibi olanlar tüm ordulara hükmedebilirler. 

Orduların darbe yaptığı ile ilişkili söylemler, büyük bir aldatmacadır. Genellikle hiçbir ordu “başına buyruk” değildir. Tüm ordular, sermayenin (egemenler) türevidir. Bu kısa saptamadan sonra şu savları dillendirebiliriz:  

-Bütün ordular en güçlü sermayenin hizmetindedir. 

-Darbe süreçlerinde, ordu emirle harekete geçer! 

-Orduların araç olarak kullanıldığı darbelerin arkasında kapitalist ve emperyalist güçler vardır(!) 

-Sonuç: Hiçbir ordu canı istedi diye darbe yapamaz. 

Darbe dendiği zaman, hukuka aykırı güç kullanımı akla gelir. Buradaki  “güç” sözcüğü, öncelikle silah kullanma ayrıcalığı olanları akla getirir. Darbenin özü, yeni ve avantajlı bir konum kazanmaktır. Bu olgu dikkate alındığında, tek aracının silahlı güçlerin kullanımı olmadığı görülür. Bunun için, güç yerine geçen başka araçlarda kullanılabilir. Bu araçların başında yargı aygıtı yer alır. Yargı, hukuka aykırı bir karar verdiği zaman; mağdurların karşısında yer alanlar güç kazanırlar(!) Hiç kuşkusuz, bunun için yargının ele geçirilmiş olması gerekir. Bu koşullarda, güvenlik güçlerinin ele geçirilmesi de şiddeti öne çıkarmayan bir değişime neden olabilir. Bu iki aracı basın takviye ettiği zaman, darbe amaçlayanlar istediklerini elde ederler. 

Bu şiddet dışı gibi gözüken araçların kullanımı, kesinlikle toplumu böler ve parçalar. Böyle bir süreci yaşayan toplumun demokratikliğinden söz edilemez. 

Darbe dendiği zaman, 12 Eylül’ü anımsarım. 1960 darbesini ve 1971’i yaşadım. 1960 Darbesi, üstte vurgulanan ve şiddete dayalı olmayan darbelere karşı uygulanan bir darbedir. Yasa ve kurumları tanımayan bir yönetime karşı yapılmıştır. DP’nin Tahkikat Komisyonu, tipik bir sivil darbe kalkışmasıdır! 12 Mart 1971 darbesi 1961 Anayasasına ve sosyal gelişmelere(işçi, öğrenci, memur örgütlerine )karşı yapılmış fakat tam olarak amacına ulaşamamıştır! 12 Eylül darbesi bunu tamamlar niteliktedir. Özellikle toplumun örgütlü kesimlerini hedef almıştır! 23.667 dernek, faaliyetten alıkondu veya kapatıldı. DİSK Davası ve Barış Derneği Davası unutulmamıştır! 

12 Eylül faşist darbesi ile başlatılan süreç, bugünlere gelmemize neden olmuştur!   

                                                                                                                  

                              12 EYLÜL...

 

En üstteki, hangi üstünden aldıysa emri, 

Apoletlilerce yasaklandı yaşamak; 

İkinci bir emre kadar(!) 

Tanklar şapkalıydı, 

Paletlerinde postallar… 

Yığınlar namluların ucundaydı, 

O yığınlar ki; 

Suçsuz, günahsız sıradanlar! 

Ve inadına güzel insanlar! 

Apoletlilerce yasaklandığında yaşamak; 

İkinci bir emre kadar… 

Sorgulandı kanadı kırılan kuşlar, 

Ve hayat sustu ikinci emre kadar(!) 

Üstümüze gelen tanklar şapkalıydı; 

Ve sırtımızdaki paletler postallardan… 

Parmaklar tetik düşürmekteyken; 

Genç, çocuk ve cahildi insanlar! 

Her şey bizim iyiliğimiz içindi(!) 

Kimileri için durdu yaşamın zaman sayacı; 

Ve önce önde gidenlerimizi öldürdüler! 

Baharlar söndü ve döküldü kanatları kuşların!