Farsça’dan Türkçe’mize giren dert kelimesi : “ Keder, acı, tasa, zahmet, eziyet, meşakkat, ağrı, hastalık.” anlamlarında kullanılır. İnsanın doğmasıyla birlikte  dertleri de başlar. Ölünceye kadar devam eder.
    Kişinin başına bir dert geldiği zaman bunu arkadaşlarına, dostlarına açmalı, onlardan yardım alarak dermanını bulmaya çalışmalıdır. Aksi takdirde derdine derman bulamaz. Atalarımız : “Derdini saklayan derman bulamaz.” demişlerdir. Her derdin mutlaka bir çaresi vardır. Yeter ki kişi bunu araştırsın, bulmaya çalışsın, sonunda mutlaka hedefe ulaşacaktır. Derdini kimseye açmayan, derman aramayan kimsenin dertleri daha da çoğalacaktır. Dışa açılmadığı için ne varsa içine atacak, deşarj olamayacak, geceler kabusa dönecek, uyuyamayacaktır. Kişi beterin beteri vardır deyip soğukkanlılığını ve metanetini kaybetmemelidir. Hiçbir zaman inancını yitirmemelidir.
    Atalarımız: “ Dert ağlatır, aşk söyletir.” demişlerdir. Bütün aşıklar sevgililerine kavuşamadıkları için  dertlidirler. Aşık Veysel : “ Bir değil, beş değil, dert kucak kucak.”, “ Dallar çiçek açar, Veysel dert açar.”, Derdim yüreğimde eller ne bilsin.”,
    “Anlatamam derdimi dertsiz insana
    Dert çekmeyen dert kıymetin bilmez.” diyerek sazını konuşturmuştur.
    Moliere : “ Her derdin devası zaman kazanılarak bulunur.” diyerek  bir gerçeği dile getirmiştir. Kişi başına  gelen her türlü musibete karşı sabretmesini bilmelidir. Sabrın sonunda selamete kavuşacaktır. Zaman bütün acıları unutturur. Yeter ki kişi inancını yitirmesin, sabretmesini bilsin.
    Ölüm bütün acılardan, dertlerden, kederden bir yerde kurtuluştur. Ama asıl yapılması gereken acılara, dertlere, kederlere eziyetlere ve bütün meşakkatlere metanetle dayanabilmektir. Bu dayancın neticesinde kişinin ruhu daha da olgunlaşacak, gelişecek, tekamül edecektir.
    Doğumdan ölüme kadar bin bir meşakkatle uğraşan insan nice çileler çekecek, acılar içinde kıvranacak, dertlerle yoğrulacak, gün gelip gülecek, gün gelip ağlayacak, sevince gark olacak, neticede hayat sınavını başarıyla tamamlayarak kemale erecektir.
    Satırlarımıza Karacaoğlan’ın şu güzel beyiti ile son verelim.
    “ Üç derdim var, birbirinden seçilmez
    Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm.”   

--------------------------------------------------------------------------


        ŞANLI BAYRAĞIM  
Dalgalan ey şanlı bayrağım yükseklerde
Renginle saf tutup canlı kal yüreklerde
Aşarız uğruna yüce engin dağları
Çağlarız aşkına, Yedi Düvel gelse de. 
    
Bozulmaz yuvası yüksekten uçanların
Ardından koşar bak yiğitler kaçanların
Dağları delse de sonu ölüm yılanların
Çağlarız aşkına Yedi Düvel gelse de. 

Korkma bayrağım eğme sakın başını
Sakın bükme boynun çatma kalem kaşın
Bırakır gerekse bu millet iş aşını
Çağlarız aşkına Yedi Düvel gelse de. 

İnme yükseklerden süzül koş bulutlara
Derman ol yaraya verilen umutlara
Götür bizden selam yiğidim Mehmetlere
Çağlarız aşkına Yedi Düvel gelse de. 

Sevdan uğruna bak ne güneşler battı
Çıktı kızıl güneş vakit geldi de çattı
Ufkuna yürekler kutlu zaferi tattı
Çağlarız aşkına Yedi Düvel gelse de. 

Kırmızı al beyaz yoktur eşin benzerin
Serildik önüne nasıl hain panzerin
Aklını alırız bize düşman zairin
Çağlarız aşkına Yedi Düvel gelse de. 

Aslan oğlu  der ki: Dalgalan Bayrağım sen
Yaşa enginlerde oradan hiç inme sen
Yüksekler oldukça mekanın mutluyum ben
Çağlarız aşkına Yedi Düvel gelse de. 
             Çetin ASLAN – AYDIN

---------------------------------------------------

 KISKANDIM   
 

Sözümde yalanım yok sevmeye kıyamadım
Saçın savurur diye esen yeli kıskandım
Bilesin başkasını yerine koyamadım
Gözlerinin yaşıyla kopan seli kıskandım
 
Örselensin istemem gördüğüm o rüyalar
Hep küs kaldım kendimle eskimesin aynalar
Sensiz nefes ar gelir benim olsa dünyalar
Ellerinden tutacak yaban eli kıskandım
 
Karanlığın kâbusu o gözler güne benzer
Kâinatın güneşi acep senden kim bezer
Düşlerimde olan yar şimdi gönlümde gezer 
Bülbül gibi şakıyan sende dili kıskandım
 
Öyle bir derdim var ki bin dermanın kâr etmez
Cümle âlem bir olsa gönlümdeki yar etmez
Gülmeyince gözlerin yüreğimden kar gitmez
Ağ düşünce saçına beyaz teli kıskandım 
 
Hüznün çöker içime sensizlik yakar beni
Sevdan ile düştüğüm girdaptan çıkar beni
Kefenimi biçmişler ahali yıkar beni
Sensiz nefes aldığım gurbet ili kıskandım
 
Bu dünyadan vaz geçtim davam kalsın mahşere
Sevdam düşmesin dile söylemedim eşkere
Güner’im bu canımla bilmem öldüm kaç kere
Derinden toprağımı eşen beli kıskandım                        
              Güner TEKİN - KARS

----------------------------------------------------------


   ÜSTÜNE DÜŞTÜ 

Kara gözlerinden kara bir şimşek 
Çakıp da yüreğim üstüne düştü 
Gözlerin manalı bakıp gözüme 
Akıp da yüreğim üstüne düştü. 

Gülüşün zay eyler cümle akılı 
Zülfüne binlerce türkü yakılı 
Döş üstüne kırmızı gül takılı 
Takıp da yüreğim üstüne düştü. 

,Kesseydin başımı aksaydı kanım 
,Birazcık düşünsen ben de insanım 
,Eline hançeri aldı da canım 
,Bakıp da yüreğim üstüne düştü. 
,
Gerçeğin yalandan kalmadı farkı 
Sözlerin içime saldı bir korku 
Diline dolayıp içli bir türkü 
Yakıp da yüreğim üstüne düştü. 

Boşuna uğraşma alındı kalbim 
Kirpik oklarınla delindi kalbim 
Zaten benim değil elindi kalbim 
Söküp de yüreğim üstüne düştü. 

Genç Aşık dediğin zavallı ayyaş 
Çarpsın seni ekmek nimet ve de aş 
Umutla beklerken gözümdeki yaş 
Çıkıp da yüreğim üstüne düştü. 
      
Savaş SARIKAYA – AYDIN

-------------------------------------------------------

    KUBİLAY 

Bilirsin, Atatürk cumhuriyeti
Ne şartlar altında kurdu Kubilay
İpten çekip aldı bu memleketi
Milletle kahraman ordu Kubilay.

Elemle, çileyle örüldü Kozan
Hasretle diyardan diyara tozan
Kanlı bir kalemdi kaderi yazan
O yıllar çetindi, zordu Kubilay.

Memleket aşkına yola koyuldu
Aradı çareyi bilimde buldu
Aydın’da aydın bir öğretmen oldu
Aşkı ilmek ilmek ördü Kubilay.

Yürüdü atanın her an izinde
İçinde heyecan, derman dizinde
Devrimin aydınlık nuru yüzünde
Asker Ocağına vardı Kubilay.

İrtica hortlamış bir sabah erken
Nasıl da cesurdu ona dur derken
Hayata vakitsiz veda ederken
Menemen sağırdı, kördü Kubilay!

Yüzünü kapadı mavi gökyüzü
Karanlık kapladı birden gündüzü
Hıçkırdı camisi, avlusu, düzü
Cehalet ne menem gördü Kubilay.

Dağıldı ülkeden ölüm uykusu
Bir ışık kapladı büyük ulusu
Haykırdı aşkını yürek dolusu
Ayrılığı yere serdi Kubilay.

Ahmetler, Mehmetler; Seyitlerince
Bağrına bastığı şehitlerince
Yürekten yakılan ağıtlarınca
Toprağın gönlüne girdi Kubilay.

Böylece devrimler aldı demini
Ömrünce kaybetmez hiç önemini
Namusu üstüne içip yemini
Millet nihayete erdi Kubilay.

Cumhuriyetimiz minnettar sana
Şehadet makamı yurda baksana
O günden bugüne aziz vatana
Kaç binler canını verdi Kubilay.
   Salih ERDEM - AYDIN

--------------------------------------------------

BULUTLAR DA AĞLAR
    

Yanmak varsa gönül köşkünde
Buzluk ta buzda yanar unutma
Ayrılık varsa kaderimizin özün de
Yürekte köz de yanar unutma.

Ayrılıklar dem vurursa kervan göçün de        
Kutup da sevdalar da yanar unutma
İki çift söz söyle de git vedanın sonun da
Kül de köz de yanar unutma.

Veda ederken gözlerime bak da öyle git
Arkan da gözü yaşlı birisini bıraktığını unutma
Sevgimizi sevdamızı unuta bilirsen unut
Gök kubbe altında bulutlar da ağlar unutma..
Hüseyin ZEYBEK - DİDİM