Biyolojik anlamının dışında dil: “ Duyguların, düşüncelerin ve isteklerin anlatılması için hareketli, taklitli, sesli ve yazılı işaretler.”olarak tanımlanır. Dünyanın neresinde bir insan topluluğu meydana gelmişse orada bir dil zuhur etmiştir. Bu nedenle yeryüzünde birbirine yakın veyahut birbirinden uzak binden fazla dil kullanılmaktadır.
    Dil bir milleti meydana getiren unsurların en başında gelir. Dilini kaybeden milletler kendi benliklerini kaybederek hegemonyası altına girdiği dili konuşan milletlerin içinde asimilasyona uğrar giderler. Kültür alanında yükselen milletlerin de konuştukları kelime sayısı o kadar fazla olur. Alim ve muharrirlerin kullandıkları kelime sayısı da sıradan insanlara göre çok fazladır. Büyük ediplerden Shakespeare’in eserlerinde 25000 kelime kullandığı ortaya çıkmıştır.
    Geniş bir coğrafya üzerinde 200 milyon Türk, Türk dilini kullanmaktadır. Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar başka bir dile gereksinme duymadan Türkçe ile seyahatinizi yapabilirsiniz.  Milli birliğimizin, sevgi ve saygının başta gelen en önemli unsuru milli dilimiz Türkçe’dir. Dilimizi, gözümüz gibi sevmeli ve korumalıyız. Dilini sevmeyen, vatanını ve milletini de sevmez. Milletimiz İslamiyeti kabul ettikten sonra İslam’ın kılıcı olmuşlardır. Peygamber Efendimiz bir hadisi şeriflerinde : “ Türk dilini öğreniniz, zira onların hakimiyetleri uzun sürecektir.” demiştir. Türkler çağlar boyunca İslam dini için haçlı seferlerine kalkan olmuşlar, yüce dinleri için kemiklerini yığmışlardır dağlar boyunca.
    “ Dil, bir milletin aynasıdır.” sözü ile milletin bütün özelliklerini ve güzelliklerini dili ile yansıtabileceği vurgulanmaktadır. Gaspıra’lı İsmail Bey : “Dilde, fikirde, işte birlik” tezi ile bütün Türk Dünyasının tek bir dil konuşması halinde birlik ve beraberliğin devam edeceğini, neticede Türklerin tarihte olduğu gibi dünyaya yeniden yön verecek hale gelebileceklerini işaret etmiştir.
    Türk Milleti olarak dilimizin hem ilim dili, hem de edebiyat dili olabilecek nitelikte ve zenginlikte olduğunun bilincine varmamız gerekir. Yabancı isim kullanan esnafımız ve işletme sahiplerinin kompleksten kurtularak dükkanlarının ve işletmelerinin ismini Türkçe olarak değiştirmeleri halinde kazançlarında kesinlikle bir azalmanın olacağı söylenemez. Bu öze dönüş hareketi vakit kaybetmeden hemen icraata geçirilmelidir.
    Satırlarımızı Atatürk’ün şu güzel sözü ile sonlandıralım.
    “ Türk demek dil demektir. Milliyetin çok bariz vasıflarından birisi dildir. ‘Türk Milletindenim’ diyen insanlar her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır.”

----------------------------------------------------------------


               ESİN 

Duraklama devrim tamamen bitti
Alıyorum ondan binlerce esin
Bütün sevdiklerim terk edip gitti
Kalbimin sahibi olunca Esin. 

Heyecandan kalbim atıyor tık tık
Dünyalar güzeli yırtık mı yırtık
Mutlu bir hayata kavuştum artık
Kalbimin sahibi olunca Esin. 

Ben onun kalbine derince doldum
O yokken dünyamda adeta duldum
Dünyanın en mesut adamı oldum
Kalbimin sahibi olunca Esin. 

Genç yaşında bana olunca özel
Demek ki yazılmış ezelden ezel
Aklımdan geçmiyor bir başka güzel
Kalbimin sahibi olunca Esin. 

Dönmüyor çevremde boşadıklarım
Robottan farksızmış taşıdıklarım
Rüya gibi sanki yaşadıklarım
Kalbimin sahibi olunca Esin. 

Gençlik yıllarımda hep yalnız kaldım
Geleceğim için hülyaya daldım
Sevgi aleminde yerimi aldım
Kalbimin sahibi olunca Esin. 
           
Albeni AKÇAY – DİDİM

----------------------------------------

      AŞK DENİNCE

Elime alınca kâğıt kalemi
Aşk denince yazdı cümle alemi
Her hecede yaktım kendi kendimi
Sen geldin aklıma çıldıracaktım…

Hayallerimi hep yarım bıraktın
Umutlarımı hep yorgun bıraktın
Kalbimi kırk yerden kırık bıraktın
Bu şehri ayağa kaldıracaktım…

Uykusuz geceler süzdü gözümü
Hicran yaraları oydu özümü
Aşkıma ram olan şarkı sözümü
Dünya duysun diye çaldıracaktım…

Bu aşk benim için büyük umuttu
Sandım ki, talihim elimden tuttu
Bu ne biçim kader ömrümü yuttu
Âhımı dağlara bildirecektim…

Saklanıp kaçan yıldızlara aya
Beraber gezdiğimiz derin koya
Meltemle koklaşan dalgalı suya
Akan gözyaşımı dolduracaktım…

Melahat ÖZÇOBAN – ISPARTA

--------------------------------------------------

    AŞKIN GÖZÜ

Akıl güzele erse canlar
Gözler güzele bakar gider
Fikir güzele varsa canlar
Gönül güzele akar gider. 

Gönül düşerse aşka canlar
Görmez güzelden başka canlar
Gaflet olmasa keşke canlar
Hasret yüreğim yakar gider. 

Hayat güzelin adı canlar
Sevgi dünyanın tadı canlar
Ecel çağırsa “haydi” canlar
Anda şimşekler çakar gider. 

Amaç gafletten aymak canlar
Yüce Mevla’yı saymak canlar
Kulluk bal ile kaymak canlar
Sanma yiyenler bıkar gider. 

Efe Fâni’yim harda canlar
Gezer boranda, karda canlar
Kalsa kederde, darda canlar
Gamlar günahı yıkar gider. 

Yaşar UYAR – AYDIN

------------------------------------------------

                   ARTIK

Gel bu aşkı tadalım sevdalar mevsiminde
Özlemler sona ersin, yüzümüz gülsün artık
Baş başa oturalım ağaçlar gölgesinde
Yaşanan kışlar bitsin, o, bahar gelsin artık. 

Elma çiçeklerinden taç yapayım başına
Doyasıya bakayım, kirpiğine, kaşına
Kurban olurum senin, döktüğün gözyaşına
Bu gönüller sevgiyle, sevdayla dolsun artık. 

Gülümseyen yüzüne elem, keder olmasın
Nurla aydınlanasın, açan gülün solmasın
Yüreğinin içinde varsa derdin kalmasın
Gözlerimiz uykuya huzurla dalsın artık. 

Kimi gün bir sahilde, kimi gün dağ başında
Seni hayal ederim her zaman hep karşımda
Yine kavak yelleri estirdin bu başımda
İkimizin gönlü de huzuru bulsun artık. 

Çiçek çiçek yeşerttin içerimi dal gibi
Buram buram kokarsın gözlerimde gül gibi
Nurdan seni seviyor, kara kovan bal gibi
Kem gözlerden uzakta, yüzün hem gülsün artık. 

     Nurdane UZUN – BURSA

-------------------------------------------------

           SEN BENİ

Gidiyorum sevdiğim artık arama
Arasın da bulamazsın sen beni
Merhem kâr etmiyor artık yarama
Ölür isem göremezsin sen beni. 

Ne kadar zor imiş hasretlik çekmek
Durmadan ağlayıp gözyaşı dökmek
Kahrolup gurbette boynunu bükmek
Çeken bilir, bilemezsin sen beni.

Söyler misin, var mı sana zararım?
Zorda kalanlara olur yararım
Ne yapayım veremedim kararım
Kaybolursam bulamazsın sen beni. 

Yaralıysan ilaç olam yarana
Aranırsan yok diyeyim sorana
Bunca yalan bana da çok kor ama
Seviyorum, biliyorsun sen beni. 

Kahraman’a hem keder hem gam oldun
Ben ağlarken sen hep mutlu oldun
Ben öldüm, sen ise hayatta kaldın
Mezarımda rahat bırak sen beni. 

Şaban KAHRAMAN - YOZGAT 

--------------------------------------------------

  
YAZ YAĞMURU GİBİ

Çekip gidişinde gelişine benzedi
Yaz yağmuru gibi geldin geçtin sevgilim
Avuçlarımda buldum biran ellerini
Sonrada ansızın alıp gittin sevgilim. 

Sen döndün diye sevmiştim Eylülü
Unutamam koynumda sakladığım üç günü
Giderken ellerime bıraktığın o gülü
Seni özledikçe çıkarıp öptüm sevgilim. 

Yüce dağlar gibiydim çöktüm diyorsun
Nice yaşlar akıttım döktüm diyorsun
Uzadıkça yollar eridim bittim diyorsun
Sen gittikçe sararıp soldum sevgilim.

Kaysaydın bir gün daha gelmezdi hesaba
Söyle bu ayrılık sığardı hangi kitaba
Kim bilir geri dönüşün ne zaman bir daha
Düşündükçe kahrolup gittim sevgilim.

  Bolat ÜNSAL – ANTALYA

---------------------------------------------------

 AL SENİN OLSUN 

Buketle getirdiğin kır çiçekleri
Tanrı’ya yalvardığım o dilekleri
Sevgi bankasında çok olan çekleri
Gözün kaldıysa eğer, al senin olsun. 

Çaresizce aradım, baktım yollarda
Kış bile geçivermiş, bahar dallarda
Aşk daima başkadır, açık kollarda
Gözün kaldıysa eğer, al senin olsun. 

Yunus’la Mevlana’da görüş engindir
Her durumda seviyorsa bil ki dengindir
İste benden yeter ki gönlüm zengindir
Verecek canım kaldı, al senin olsun. 

   Müjgan YILDIZAN – ISPARTA