Dün öğlen saatlerinden itibaren İYİ Parti Ankara milletvekili Halil İbrahim Oral’ın Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili CHP Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ile ilgili fikrini sorarken “Alevilik “ile ilgili söylemleri yıllar yılı tartışılan “Siyaset dilini” bir kez daha tartışmaya açtı.

Siyasete “Merhaba” diyen kim varsa kendisine ilk olarak “diline sahip ol” uyarısı yapılır, Tüm Türkiye’yi ilgilendiren konularda “ulu orta konuşma” tavsiyesinde bulunulur.

Çok uzun yıllardır herhangi bir siyasi partiye mensup bir milletvekilinin, Genel başkan yardımcısını il yada ilçe başkanının hiç gerek yokken durduk yerde ettiği bir kelamın hem söyleyeni hemde o söyleyenin mensup olduğu siyasi kuruma ne büyük zarar verdiği ile yüzlerce binlerce örnek vermek mümkün.

Son dönemlerde siyasetin dili bir anda “kahvehane diline” dönüştü, Sade bir seçmen olarak bizim talep ettiğimiz nezaket ve kibarlıktan eser kalmadı.

Böylesi her kesimi sıkıntıya sokacak olan söylemlerin başına iş çıkartacağını aslında siyasetçi de biliyor ancak nasıl oluyorsa medya mensuplarının mikrofonlarını gören siyasetçi de o andan itibaren bambaşka birisi oluyor normal zamanlarda sarf etmeyeceği ifadelerin tamamını bir çırpıda ağzından çıkarmış oluyor.

Türkiye yazımızın başında da belirttiğimiz gibi zaten siyasetin en üst noktada yapıldığı en sert söylemlerin taraf bulduğu bir ülke, Bu durum hayatımızın her alanında kendisini gösteriyor ve başta siyasetçiler olmak üzere hepimizi daha dikkatli olmaya sevk ediyor.

Böyle bir noktada siyasetçilerin daha dikkatli olması noktasında pek çok noktadan söylem geliştiriliyor ancak “daha sakin olun kahve ağzı ile konuşmayın , toplumun belli kesimlerinin sinir uçlarını harekete geçirecek söylemlerden kaçının” şeklindeki öğütlere de hiç kimsenin kulak asmadığı da ortada.

Özellikle siyasetçilerin bu meyanda gerçekleştirdiği söylemler mensubu olduğu siyasi partinin var olan oy oranını çok çok aşağılara indirdiği de biliniyor, 1995 yılında MHP’den milletvekili adayı olan Nusret Demiral’ın sarf ettiği bir cümlenin o seçimde MHP’yi baraj altında bıraktığı bugün bile konuşulup duruyor.

Tarih bu tür örneklerle dolu, ancak bu söylemlerin öyle kısa vadede ortadan kalkacağını da söylemek fazla bir beklenti olur, bütün bu olumsuzluklara rağmen siyasi partilerin genel başkanlarının başkanlık divanlarının başta milletvekilleri olmak üzere tüm il-ilçe ve belde teşkilatlarını “ Aman sakin olun bu kadar emek sarf ediyor var olan oy oranımızı daha yukarılara taşımak için gece gündüz koşturuyoruz, sizin bir sözünüz ile bütün emeklerimiz boşa gidiyor, dilinize hakim olun” uyarısını yapmaları gerekiyor.

Bizde “Dil yarası dil yarası en acı yara imiş” şeklinde bir ifade varken başta siyasetçiler olmak üzere tüm kesimlerin dillerine sahip olmalarını istemek hepimizin en tabii hakkı olsa gerek..