Evlilik, Türkçe bir kelime olup: “ Evli adam ve kadının hali, evli olma hali.” anlamlarında kullanılır. Arapça’dan Türkçe’mize giren izdivaç kelimesi de: “ Çiftleşme, çift olma hali, evlenme.” anlamlarındadır.
    Sanayileşmiş ülkelerde evlenme yaşı daha yükseklerde iken Tarım toplumlarında ise evlenme yaşı daha aşağılardadır. Erkek olsun, kadın olsun nihayetinde mutlu olmak için evlenirler. Refah ve kültür seviyesi yüksek ülkelerde boşanma oranları da yüksektir. Evlilikler adeta pamuk ipliğine bağlıdır. Törelerine, geleneklerine, örf ve adetlerine bağlı toplumlarda ise boşanma oranları da çok düşüktür.
    Evlilikte mutlu olabilmek için her iki çiftin de çok fedakarlık etmesi gerekir. Erkeğin sinirlenmesinde kadının susması, kadının sinirlenmesinde erkeğin susması, hem yuvanın devamını sağlar hem de mutluluğu arttırır. Hele arada bir de çocuklar varsa boşanma olayı hiç de hoş bir şey değildir. Boşanma en son düşünülecek olaydır. Yani çaresizliğin çaresidir. En ideal evlilik ise çiftlerin birbirlerini severek evlenmeleridir. Severek evlenenler daha çok mutlu olurlar. Bu konuda Çehov: “ Sevmeden evlenmek, inanmadan ibadet etmek gibi alçakça bir iştir.” demiştir. Mollierre ise: “Aşk, ekseriya bir evlilik meyvasıdır.” demiştir.
    “ Nikahta keramet vardır.” sözü  ise Türk Atasözüdür. Bekarlar kendilerini “ Bekarlık sultanlıktır” diye savunurlar. Oysa istatistikler evlilerin bekarlardan daha uzun ömürlü olduklarını göstermektedir.
    İnsanlar evlenmiş olmak ve boşanmak için değil, mutlu olmak için evlenmelidirler. Boşanmış kişiler tekrar evlenmekten korkarlar. Sütten ağzı yananın yoğurdu üfleyerek yemesi gibi. Bu meyanda F.M. Knowles: “ Evlilik, bekarların özlediği ve dulların kaçtığı bir şeydir.” demiştir.
    İnsanoğlu Adem Babamızdan bugünlere evlenme sayesinde gelmiştir. İnsan neslinin devamı için evlilik müessesesinin çalışması gereklidir. Evrendeki tüm nebatat, hayvanat ve insan kendi neslini devam ettirmek için yaratıcısı tarafından programlanmış durumdadır. Bundan kurtuluş yoktur.
    Satırlarımızı Giovanni Verga’nın şu güzel sözüyle bitirelim.
    “Evlilik denilen şey, tıpkı fare kapanına benzer, içindekiler çıkmak için çabalar, dışındakiler de etrafında dönerler, içeri girmek için.”

--------------------------------- ŞİİR KÖŞESİ --------------------------------

          CUMHURİYET

Vatan, millet sevgisi kalbimize doldukça
Bölünmez ve yıkılmaz kurulan bu son Devlet
Sen de yaşayacaksın bu dünya var oldukça
Sonsuza dek yaşasın, yaşasın Cumhuriyet.

Rejimlerin içinde en son seni seçmişiz
Verdiğin mutluluktan kendimizden geçmişiz
Biz seni yaşatmağa milletçe ant içmişiz
Sonsuza dek yaşasın, yaşasın Cumhuriyet.

Türk milli varlığını anbean pekiştirdin
Demokratik rejimi durmadan geliştirdin
Erdemli ve namuslu insanlar yetiştirdin
Sonsuza dek yaşasın, yaşasın Cumhuriyet

Milletçe çalışırsak hiç düşmeyiz darlığa
Yeryüzünde gerek yok şiddet ve barbarlığa
Seninle ulaşırız biz çağdaş uygarlığa
Sonsuza dek yaşasın, yaşasın Cumhuriyet.

Ülkümüz ilerlemek hem ilimde hem fende
Hep laik kalacağız can durdukça bu tende
Demokrasinin bütün özellikleri sende
Sonsuza dek yaşasın, yaşasın Cumhuriyet.

Milletimin üstüne bulunamaz mertlikte
Yaşamak istiyoruz sonsuza dek dirlikte
Kadını ve erkeği, gençliğiyle birlikte
Sonsuza dek yaşasın, yaşasın Cumhuriyet.

Oğuzhan’dan bu yana yiğitlik var şanında
Asalet ve soyluluk Milletimin kanında
Türk’ü, Kürt’ü, Çerkez’i hepsi senin yanında
Sonsuza dek yaşasın, yaşasın Cumhuriyet.

İşgal oldu ülkemiz için için ağladık
Karşı geldik düşmanın ciğerini dağladık
Barışı ve birliği biz seninle sağladık
Sonsuza dek yaşasın, yaşasın Cumhuriyet

Harplere girdik, çıktık; ecel şerbeti içtik
Diktatörlüğü yıkıp demokrasiye geçtik
En iyi sensin diye milletçe seni seçtik
Sonsuza dek yaşasın, yaşasın Cumhuriyet.

Ülkemden düşmanları bu millet atmadı mı?
Atatürk’ün sözünü tüm gençlik tutmadı mı?
Millet demokrasiye seninle tatmadı mı?
Sonsuza dek yaşasın, yaşasın Cumhuriyet.
                  Şükrü ÖKSÜZ

--------------------------------------------------------

ÖMRÜMÜN  SON DEMİ

Daha kaç bahar var bilinmez
Kaç kış,  kaç yaz bilinmez
Kışlar yaz, yazlar kış olur mu
Ayaz gecelerde gözlerde yaş
Yılların acısı,  hüznü son bulur mu
Yoksa yeni sevdalara mı bilinmez.

Çıplak ayaklar elde şemsiye
Yürürüm saatlerdir akşamlarda
Siyahi saçlarım rüzgara savrulur
Ben gibi bende deli rüzgarlarda 
Dikenler batar ayaklarıma 
Kan kırmızısı sıcak topraklarda.

Gelip geçenleri izlerim uzaktan
Gözlerdeki gizleri bilmeceyi
Ne düşünür,  hissederler bilinmez
Ya şu minik,  cici,  maviş gözler
Al al olmuş gölgelerde yanaklar
Kahır yüklü duvara yaslanışlar.

Yaklaştım tuttum yumuk elleri
Kirpiklerin gölgesinde maviş gözleri 
Keder hüzün esir almış minik yüreği
Korkarak, birazda ürkek kaçırdı gözleri
Koşarak uzaklaştı birazda kederli
Yoksulluk esir almıştı küçük meleği.
Melek  MERAL GÜLER - AYDIN

--------------------------------------------------------

KALBİ YERİNDEN 

Dicle Fırat akar suyu derinden 
Yazlar durmaz eser yeli serinden 
Kış bambaşka bahar kokar Yurdumun 
Cennet yüzü söker kalbi yerinden. 

Tarih yazsa sığmaz şanı destanı 
Bak düşmana verme sakın pastanı 
Enerji yüzünden tutar gavur yasını 
Kıskanç düşman çıksın kalbi yerinden. 

Yok dünyada tektir eşi benzeri 
Ömre bedel Artvin balı Anzeri 
Ondan kemgöz düşman denen hanzeri     
Ordum hançer oyar kalbi yerinden.

Mavi deniz engin sıradağları 
Siyah beyaz üzüm şıra bağları 
İncir lokman cennet zeytin yağları 
Sözüm düşman söker kalbi yerinden. 

Yedi ceddin gelse bile korkmayız 
Tabana kuvvet siz gibi kaçmayız 
Sazan sizsiniz biz külün yutmayız 
Yarar candan alır kalbi yerinden. 

Tan ağardı çöktü ufuk ay ışık 
Al Bayrağım gökler sana alışık 
Şanla dalgalan sen bize ol ışık 
Aşkına çarpıyor şu kalbi yerinden.

Türkiye Sevdasız. asla yaşanmaz 
Askerim demirdir ayağı aşınmaz 
Yar içinden özler hiçte yakınmaz 
Şanlı komandom sök kalbi yerinden. 

Kardeşliği cihan bizden öğrendi 
Mevzu Vatan nasıl millet yeklendi 
Bakın hain elek gibi elendi 
Çat kaşını doğra kalbi yerinden. 

Hürriyet e ölmez daim yaşarız 
Atam ilkem engin dağlar aşarız 
Biz düşmana pençe atıp kaşırız 
Düşmanı vur orta kalbi yerinden. 
Çetin ASLAN – AYDIN

-----------------------------------------------------

       GÖNÜL 

Ararsan iyiyi, güzeli ara 
Mevlâ da bela da bulunur bir gün.
 Önünde sonunda çıkar pazara 
Kıymetiharbiyen bilinir bir gün. 

Sanma ki meleğin öyle uzakta 
Gündüzde, gecede belki şafakta     
Belki ak belki gök belki başakta 
Tarladan ekinin yolunur bir gün. 

Gözlerini aç ve gözlerini yum 
Bu kadar yaşamın seyrine doyum 
Hayatla savaşın sonucu malum 
Herkes gibi postun delinir bir gün. 

Yolun sonu başka bir yolun başı 
Şahittir şu kadim musalla taşı 
Yolcu etti nice nice yoldaşı 
Senin de namazın kılınır bir gün. 

Ya vardır ya yoktur, yoktur ortası 
Kalbini yoklarken iman tahtası 
Bir gram ağdırmaz vicdan tartısı 
Cümleden helallik alınır bir gün. 

Selviler gölgesi rüzgârlı serin 
Bir ezgi tutturur derin mi derin 
Vuslatın hazzıyla koynunda yârin 
Ebedî uykuya dalınır bir gün. 
 Salih ERDEM - ACIPAYAM

--------------------------------------------------------

     BAŞKASINI İSTEMEM 

Gönül işi ciddidir olamaz ki şakası
Unutur mu hiç insan söylemiştim ya sana
Yüreğimin içinde yoksa eğer başkası
Başkasını istemem yeter ki sen gel bana. 

Etrafında dolanan şıpsevdilerin çoksa
Yalan yanlış laflara yıllardır karnın toksa
Senin de yüreğinde eğer başkası yoksa
Başkasını istemem yeter ki sen gel bana. 

Can-ı gönülden seven yetinmelidir azla
Gelmek isteyenlerin sayısı ondan fazla
Yıllar yılı seninle yaşıyorsam ben hazla
Başkasını istemem yeter ki sen gel bana. 

Suyunu alan çiçek hemen nasıl solsun ki
Senden başka biriyle nasıl işim olsun ki
Senin olan kalbime nasıl biri dolsun ki
Başkasını istemem yeter ki sen gel bana. 

Karşılıklı olarak varsa sevmek hitapta
Sen çıkmıştın karşıma koşarken ilk etapta
Gönül eğlendirmenin yoktur yeri kitapta
Başkasını istemem yeter ki sen gel bana. 

Yüreğimin sesini eğer kalbin duyarsa
Şu ölümlü dünyada kafalar da uyarsa
Birazcık bana karşı senin de sevgin varsa
Başkasını istemem yeter ki sen gel bana. 
               
      Albeni AKÇAY - NAZİLLİ