Bir gösterge dünyasında yaşıyoruz. Göstergeler duygularımızı ve davranışlarımızı etkiliyor…

Giydiğiniz elbise, bindiğiniz araba, gittiğiniz lokanta, tuttuğunuz takım, saçlarınızın şekli, oturduğunuz ev, yaşadığınız mahalle, yaşadığınız bölge, oturduğunuz kahve, üye olduğunuz dernek, desteklediğiniz parti,  mensubu olduğunuz din ve mezhep, okuduğunuz kitap, dinlediğiniz müzik, kullandığınız parfüm, gittiğiniz berber, gezip tozduğunuz arkadaşlar, konuştuğunuz dil, dinlediğiniz müzik ve buna benzer daha birçok şey sizin göstergeniz

oluyor…

İnsanlar sizi bu göstergelere göre değerlendiriyorlar… Bu göstergeler, insanların düşüncelerindeki kalıp yargıları oluşturuyorlar. Bu kalıp yargılar daha sonra beynimizdeki şemalara-kalıplara- dönüşüyor… Bu şemalar, kişileri değerlendirmemize, tanımamıza pratik katkı sağlıyorlar…

Bu kalıp yargılar ve şemalar böyle bir kolaylık sağlarken, bazı tehlikeleri de beraberinde getiriyorlar… Bu kalıp yargılar ve şemalar her ne kadar beynimizin kendi kolaylığı pratikliğiyse de aynı zamanda da tembelliğidir de…

Kalıp yargılar ne yazık ki süreç içinde önyargılara dönüşüyorlar… Albet Einstein’in  “önyargıları yok etmek atomu parçalamaktan zordur” dediği gibi önyargılar esnek olmayan genellemelere, peşin hükümlere, değişime dirençli, tutumlarımıza dayanıyor…

Önyargı, bir kişiye sadece bir grubun – ulusun, dinin, mezhebin, bölgenin- üyeliğinden dolayı geliştirilen genellikle olumsuz tutumlardır.

Önyargıların bir sonraki gelişimi ise ne yazık ki “faşizme- ırkçılığa- etnosentrizme- ayrımcılığa” doğru yol almaktır. Önyargıların hedefleri bireyler değil sosyal gruplardır. Türk olmanız, Alevi veya Suni olmanız, Doğulu veya Batılı olmanız gibi…

Önyargıların ayrımcılığa neden olduğunu artık bilimsel veriler de ortaya koymaktadır… Ayrımcılık, bir kişiye sadece grup üyeliğinden dolayı genellikle olumsuz bir davranıştır. (Bazen olumlu da olabilir.)

Kendi mensubu olduğu grubun (dinin, mezhebin, ırkın, vb)diğer bütün gruplardan üstün olduğunu bir inanç haline getirmek önyargılara dayanan bir ırkçılık – grupçuluk- ayrımcılık olmaktadır.

Önyargılar, kendi içinde de en uç noktaya doğru bir seyir takip etmektedir. Karşı olma ile başlayan tutum, uzak durma, ayrımcılık yapma, fiziksel saldırı ve yok etmeye doğru yönelen tehlikeli bir tutuma dönüşüyor… Yahudi Soykırımı, önyargının yok etmeye yönelik bir uç tutumunun en çapıcı örneğidir…

  Önyargılardan kurtulmak kolay mıdır? Önyargıları ne yazık ki kültürel yapılar, eğitim sistemleri bilerek veya bilmeyerek destekliyorlar… Önyargılar toplumsal iç barışı ve uluslararası ilişkileri de olumsuz yönde etkiliyor… Her ne kadar Einstein, önyargıları yok etmenin çok zor olduğunu belirtiyorsa da çağdaş anlamda bir eğitim sistemiyle bu önlenebilir. Ayrıca ayrımcılığa, nefrete yönelik, aşağılamalara yönelik yasal düzenlemeler yapılabilir. Her şeyin başı eğitim ama ne yazık ki eğitimimiz de henüz önyargılardan kurtulmuş değildir. Kendi düşünce ve ideolojilerine göre toplumu terbiye etmeye çalışan yönetimler, önyargıları pekiştirmektedirler…

     Göstergelerden kalıp yargılara, kalıp yargılardan önyargılara, önyargılardan ayrımcılığa uzanan süreç sevgisizliği, düşmanlığı geliştiriyor…

Önyargılar düşünmemizi, kendimizi geliştirmemizi engelleyen peşin hükümler olarak beynimizin çalışmasını düşüncelerimizin gelişmesini de engelliyor…

Önyargılardan arınmak dileğiyle...

(Karikatürler: Mehmet Tevlim.)