Afganistan, Şeriatçı Taliban yönetimi; Kadın Bakanlığının adını “Ahlak Bakanlığı” olarak değiştirmiş…

Hemen aklımıza “hangi Ahlak” diye bir soru geliyor… Hangi grubun, hangi inancın, hangi kültürün ahlakı… Tüm bu ahlak denilen örüntüler felsefi sorgulamalara açık mı ?

Ahlak, Etik, Din ilişkisinin boyutları nedir? Bu yazımızda bunu sorgulamaya çalışalım…

***

Adımız miskindir bizim
Düşmanımız kindir bizim
Biz kimseye kin tutmayız
Kamu âlem birdir bize (Yunus Emre)
***
Bugünlerde çağdaş felsefecilerden Henri Bergson’u(1859 -1941) okuyorum. “Dinin ve Ahlâkın Kaynakları” kitabı elimde.
“Dinlerin geçmişte gösterdiği gibi, şimdi de bazılarının göstermekte olduğu manzara, insan zekâsı için pek küçültücüdür. İnsanoğlu, bu ne sapkınlık, bu ne yanlış, bu ne saçmalık dediklerine sarılmaya devam ediyor. Bununla da kalmıyor dinin ahlaksızlığı buyurduğu, cinayetleri mecburi kıldığı da görülüyor. Bir din ne kadar kaba ise o kadar da bir milletin hayatında maddi olarak yer tutuyor.
En bayağı ve aşağılık hurafelerin uzun zaman dünyaya yayılmış bir olay olarak mevcut olduğunu görünce şaşkınlığımız daha da artmaktadır. Aslında bu hurafeler bugünde yaşamaktadır. Geçmişte olduğu gibi, bugün de bilimsiz, sanatsız, felsefesiz toplumlar vardır. Fakat dinsiz bir toplum asla… Biricik Akıllı bilgili insan (Homo Sapiens) aynı zamanda hayatını akılsız şeylere bağlayabilen tek varlıktır da…
***
Bergson, yazımızın asıl konusu olan Ahlak ve dinin kaynağı üzerine yazdığı kitabında Ahlak ve dinin kaynağına inmeye çalışır. Bergson, Ahlakı “Kapalı Ahlak ve Açık Ahlak olarak ikiye ayırır.
Kapalı ahlak, statik ahlaktır, bütün insanlığa açık değildir. Töre Ahlakı buna örnektir. Kapalı ahlak başka toplumları dışlayan, savaşçı bir yapısı vardır. Bunun yanında ahlakta olduğu gibi dinlerde de kapalılık vardır. Afganistan’ın uyguladığı Ahlak ve Şeriat düzeni kendi içinde kapalı bir düzenektir ve kapıları insanlığa ve evrenselliğe kapalıdır...
Açık Ahlak ise belirli bir toplumun malı değildir, bütün insanlığa açıktır ve evrenseldir.
Bergson’a göre açık ahlak ve açık din evrimleşmede ortaya çıkan bir ilerleme ve yaratıcılıktır.
Yazımın başında kullandığım, Yunus Emre’nin şiiri Açık Ahlâka uygun bir şiirdir. Kini, düşmanlığı yok sayan evrensel anlayışa bir örnektir…
Ülkemizdeki töreleri, örfleri, adetleri, gelenekleri, töre cinayetlerini düşündüğümüz zaman toplumumuzun kapalı bir ahlaka sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bu anlayış, bizim dışımızdakilere bakış açımızın olumsuzluğunu da gösterir. Ne yazık ki bu anlayış siyasilerimizde de vardır. Bizim dışımızdakileri hep bize karşılarmış ve bize düşmanlarmış gibi görme ve düşman yaratma anlayışı buna örnektir…
Geleceğe yönelik bir önkestirim yapabilirsek, gelecekte kapalı ahlakın süreç içinde ayıklanarak ve temizlenerek açık bir ahlaka dönüşerek evrensel anlamda sorgulanır duruma gelebileceğini söyleyebiliriz… Günümüzde geldiğimiz bu noktada Afganistan Taliban’ının Şeriat uygulamaları; gülünç, çağa ve bilime uymayan, akıl dışılığın bir göstergesi gibi algılanıyor düşünüp sorgulayanlarca… Bununla bağlantılı olarak, A. Comte’nin yaşadığı süreçte dillendirdiği hatta taslağını yaptığı“Dünya Dini”görüşüyle I. Kant’ın Dünya Yurttaşlığı düşüncesinin yaşama geçme olasılığının önünün açık olduğunu da söyleyebiliriz. İnsan Hakları ve Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesini, Avrupa İnsan hakları sözleşmesini, Çocuk Hakları Sözleşmesini, İstanbul Sözleşmesini bu yöndeki gelişmeler olarak görebiliriz… Bugün tüm dünyada yaşadığımız sorunların temelinde kapalı ahlak ve kapalı din anlayışı vardır. Bundan kurtuluşun yolu evrensel anlamda açık ahlak ve açık din anlayışına doğru geçebilmektir…
Diğer taraftan, Ahlak ve Etik’i genellikle aynı anlamı ifade ediyorlarmış gibi kullanıyoruz… Bergson’un açık Ahlak dediği olgu bu yönüyle evrensel değerlere doğru yol alması nedeniyle Açık Ahlak Etikle belki bir yerlerde örtüşebilirler…
Ahlak yereldir ve din ve din örüntüleriyle de beslenmektedir. Belli bir grubun, belli bir kültürün, belirli bir dinin kurallarını kapsar ve bu yönüyle dışa pek açık değildir.
Etik bir sorgulayan olarak bazı felsefecilere göre birinci felsefedir. Etik, tüm açık, kapalı Ahlak’ın olgularını kendisini geliştirebilmek, insanlık adına sorgulayabilmek için bir malzeme olarak kullanır…Etik bir bilgi alanınıyken Ahlak bir olgu alanıdır.Ahlak kavramı kişilerde yeterince net olmadığı gibi kişilerin, toplumların yorumuna göre farklılık gösterebilir…Ahlak bir takım normlardan, yasaklardan dolayı toplumu bağlayıcı yönüyle bir baskı uygular.

***
F.Bacon (1561–1626): Etik sorunların dinden bağımsız olarak ele alınması yönünde adımlar atmıştır. Etik de araştırılan iyinin bu dünyaya ait olduğunu belirterek, dinde aranan iyinin ise bu dünyadan kopuk olduğunu belirterek, ahlaklı olmanın koşulunun din olmadığını da vurgulamıştır.
Okullarımızda Din Kültürü ve Ahlak dersleri var. Bu derslerin konuları, işlevi ve amacı nedir gibi bir takım sorgulamalar yapabiliriz… Niçin Etik değil de Ahlak dersi diye bir sorgulama da yapabiliriz. Ayrıca neden Ahlak ile din bir bütün veya bileşik gibi düşünülüyor… Diğer taraftan Ahlak yereldir dedik… Yerel olması onun kapalı bir ahlak olması demektir ve bir sürü çağdışı davranışları bünyesinde barındırma olasılığı demektir… Ahlak bir kültürel doku bir toplumsal norm olarak zamandan zamana bölgeden bölgeye değişkendir… Yüz yıl öncesinin ahlaksız sayılan bir davranışı günümüzde sayılmayabilir… Günümüzün ahlaklı veya ahlaksız davranışları gelecekte cephe değiştirebilirler…

***
Felsefeci İonna Kuçuradi’ye göre genel olarak yaşam sorunlarının çözümü konusunda gördüğü önemli işlevin yanında bugün dünya sorunlarına ve özellikle insan hakları sorunlarına elverişli bir yaklaşım getiren etik bir görüş ortaya koymuştur. Etik ile ahlakı birbirinden ayırmanın gerekliliği, bu görüşü işlevsel kılan önemli bir noktadır”.
İnsan ve yaşamla ilgili her konu, her sorun etiğin kapsamına girmektedir… Etiğin başlı başına bir alan olması her ne kadar Sokrates öncesinde de başlamışsa da; Sokrates, Platon ve Aristoteles ile birlikte başlı başına bir alan olmuştur…

***
Etik tarihinde bir takım ana yaklaşımlar vardır. Bunlar: Mutluluk ve hazzı temel alan yaklaşımlar, Erdemi temel alan yaklaşımlar, faydayı temel alan yaklaşımlar ve metaetik yaklaşımlardır…
Günümüzde tıp alanında olduğu gibi teknolojinin hızla gelişmesi ekolojik sorunlar dahil bir çok sorunu da beraberinde getirmektedir. Yapılması mümkün olan her şeyi yapmak gerekli midir sorusu etik açıdan sorgulanmaktadır. Ötenazi, savaşlar, şiddet, kadın sorunları, kürtaj, pornografi, kolonlama, idam, genetik müdahale, yapay zeka v.b gibi… Günümüzde bunlarla uğraşan etiğe pratik etik ya da uygulamalı etik de deniliyor…
Kavramlar birbirine her ne kadar karışmış gibi olsa da insanoğlunun aklı süreç içinde geriye doğru değil hep ileriye doğru yönlenmiştir… Kendi aşiretinin, toplumunun genel ahlak yapısını ve kültürünü eleştirir olmaya başlamıştır… Atalarının, annesinin babasının sıkı sıkıya bağlandığı dinlerine de temkinli ve sorgulayıcı bir yaklaşım sergilemeye başlamıştır…
İnsanoğlu artık hurafelere, cincilere, muskacılara, kendilerine cennet bağışlayan din bezirgânlarına inanmıyor… Din ve ahlakın birbirine yapışık değerler gibi gösterilmesini de saçmalık olarak görüyor…

***
Çağımızda her türlü bilgiye ulaşmanın yolu açılmıştır. Eskiden çıkarları için bilgiyi kendi tekellerinde tutarak toplumları uyutanların ipliği pazara çıkmıştır… Kaynağı din dâhil ne olursa olsun insanoğlu artık korkmadan her şeyi sorgulayacak duruma gelmiştir…
Ahlak- Etik – Din kavramlarını ve birbirleriyle ilişkilerini de bu yönleriyle sorgulamak gerekir… Bu yazım, bu konuda yeterli olmasa da yine de sorgulamaya çalıştık…