Arapça’dan Türkçe’mize geçerek Türkçeleşmiş olan en güzel kelimelerimizden birisi de hayâldir. öz Türkçeciler hayâl kelimesine karşılık imge kelimesini bulmuşlar; fakat bu kelime hayâlin hayâli bile olamamıştır. Herkes tarafından zevkle kullanılan hayal kelimesinin lügat anlamları şunlardır: 
1-) “ Bir kimsenin veya şeyin insanın zihninde ve düşüncesinde canlanan şekli.”
2-) Aslı ve hakikati olmaksızın göz önünde belirdiği sanılan şekil.”
3-) “ Gölge gibi az belli belirsiz görünen veya hatıra gelen şey.”
4-) “ Bir şey veya kimsenin suya, aynaya v.b. şeye akseden resmi, görüntü.”
Çocuklarımıza isim olmuştur hayâl. Aşıklarımız, şairlerimiz bu kelimeye sığınmışlardır hep. Mutluluk vermiştir insanlarımıza. Herkes istediğine ve istediği mertebeye bu kelimeyle ulaşmıştır. Ünlü şairimiz Yahya Kemal Beyatlı: “İnsan alemde hayâl ettiği müddetçe yaşar.” diyerek dünya var oldukça değişmeyecek  bir gerçeği dile getirmiştir. Kişi ulaşamadığı şeyleri hayâl ederek ulaşır. Ulaşmak istediği şeylere de yine hayâl ederek ulaşır. Nasıl Türkiye Büyük Millet Meclisi binasında “ Adalet Mülkün Temelidir.” yazıyorsa İsrail Parlamento binasında da “ Sen istedikten sonra o bir hayâl değildir.” ibaresi yazılıdır. Yani insan istedikten sonra bütün hayâllerin gerçekleşebileceğini dile getirmişlerdir. Jull Werne : “ Ay’a seyahat” diyerek hayâl kurmuş, kitap yazmış, görüldüğü gibi bu hayâl de yüzyıllar sonra gerçekleşmiştir. N.Richard Nash:  “Hiçbir şey ele geçince , kafada olduğu kadar güzel olmaz.” diyerek hayâlin insana gerçeklerden daha çok mutluluk verdiğini ifade etmiştir. Ulaşamadığımız şeylerin hep hayâlini kurarız. Bazen dalar gideriz güzel şeyleri hayâl ederek. Sevdiklerimizi, özlediklerimizi hayal ederiz. Böyle anlarda mutluluk okunur gözlerimizden.
    İnsan ya hayatının sonuna doğru geldiği için ya da her yönüyle tatmin ve her şeyinin yerinde olduğu için hayal kuramaz. İnsanoğlunun her yönüyle tatmin ve her şeyinin yerinde olması hemen hemen imkansız olduğuna göre ve hayatının sonuna da yaklaşmadıysa mutlaka hayal kuracaktır.
Satırlarımıza Yahya Kemal’in şu güzel beyitiyle son verelim.
“ Hülyası kalmayınca hayatın ne zevki var ?
Bitsin-hayırlısıyla, bu beyhude sonbahar.” 

---------------------------------------------------------

              AĞLADI

Gönül duygularım coşup çağlarken
Bülbülün yandığı güller ağladı
Ecel yollarımı koşup bağlarken
Aşığın sözünde diller ağladı.         

Dereler çağladı döndü ummana
Yardan ayrılınca döndüm gümana
Sevda melekleri uydu fermana
Mecnun’un gezdiği çöller ağladı. 

Dermansız dertlere tutuldum yandım
Dost bildiklerim yanımda sandım
Gülen gözlerine inandım kandım
Dertli sazımdaki teller ağladı. 

 Hüseyin ZEYBEK – DİDİM

------------------------------------------------

BANA MI SORDUN 

Bana mı sordun ki, koyup giderken, 
Çok mutluydun canım,veda ederken, 
Aklına mı geldim, dara düşerken, 
Dönüp de ardına bakma bir daha. 

Yüreğimde artık, izin kalmadı. 
Kulağımda sesin, sözün kalmadı, 
Yüzüme bakacak, yüzün kalmadı, 
Dönüp de ardına bakma bir daha.         

Düşünseydin sonu, yolun başında, 
Ne baharımdasın, ne de kışımda, 
Kime istersen git, benim dışımda, 
Dönüp de ardına, bakma bir daha. 

Sandın ki hasretin, öldürür beni, 
Tekrar bu limana, dönmez bu gemi, 
Sildim hayatımdan, kalbimden seni, 
Dönüp de ardına, bakma bir daha. 

Birdal Can TÜFEKÇİ -DALAMAN

---------------------------------------------------

ANKARALI KIZ 

Kaçan kurtulurdu inan elimden
Şu aşık halime şimdi bakınız
Niceleri gelip geçti kalbimden
Kalbimde sen durdun Ankaralı Kız. 

O tatlı gözlerle tatlıca bakan
Başka yere değil kalbime akan
Son hücreme kadar beni de yakan
Ateşten bir nurdun Ankaralı Kız. 

Şiiri severim demiştin hani
Şiirime konu seçmiştim seni
Unutma dediğin zamanda beni
İnsafsızca vurdun Ankaralı Kız.

Kötü kalplilerin her an korktuğu
Gölgesinde nice er uyuttuğu
Binlerce askerin nöbet tuttuğu
Aşılmaz bir surdun Ankaralı Kız. 

Bir şelale gibi dağda çağlayan
Esir alıp beni sana bağlayan
Beden ve ruhumu tümden dağlayan
Demirden Akkordun Ankaralı Kız

Ben kendi halime çok şaşıyorum
Bir kız bulamadım tek yaşıyorum
Yıllardır peşinden ben koşuyorum 
Sen beni çok yordun Ankaralı Kız.

   Albeni AKÇAY – NAZİLLİ

-------------------------------------------------


          BEN ATA’MI

Özgürlük ve demokrasidir benim yolum
Türkiye’mi ve Cumhuriyet’imi korudum
Atatürk ve düşünceleriyle yoğruldum
Ben Ata’mı sevmeyeyim de kimi seveyim?

O’nu okumakla anlatmakla bitmiyor
Okudukça O’ma aklım da yetmiyor
Rüyalarımda bile hep O’nu görüyor
Ben Ata’mı sevmeyeyim de kimi seveyim?

O’na yaşamak için Harp okulunda okudum
Yirmi yedi aralıkta Ankara’ya gelişini kutladım
Yorulmak nedir bilmedim O’nun için koştum
Ben Ata’mı sevmeyeyim de kimi seveyim?

O’nun gibi bir devlet adamı hiç gelir mi
Dünya lideri olma düşünceleri biter mi
O’nu anmadan bu yaşam da sürer mi?
Ben Ata’mı sevmeyeyim de kimi seveyim?

Askerliği, Devlet Adamlığı O’nu baş tacı ediyor
İktisatçı oluşu, ilkeleri dünyaya ışık tutuyor
Vatan sevgisi, insan sevgisi O’nda coşuyor
Ben Ata’mı sevmeyeyim de kimi seveyim?

Harp Okulunda okudum nefesi hissettim
Sessizliğe büründüm hep O’nu dinledim
O’nun yolundan gittim hiç kimseyi üzmedim
Ben Ata’mı sevmeyeyim de kimi seveyim?

Hiçbir zaman yolundan çıkmadım, çıkmayacağım
Ömrüm yettiğince O’nu hep anlatacağım
“Dünyada barış, Yurtta barış” için çalışacağım
Ben Ata’mı sevmeyeyim de kimi seveyim?

“İstikbal göklerdedir” diyerek dünyaya doktrin olmuş
Sevgi bağı oluşturmuş, sevenlerini coşturmuş
İlke ve devrimleriyle de yerli yerine oturmuş
Ben Ata’mı sevmeyeyim de kimi seveyim?
             
    E.J.Albay Hasan SÜRER – AYDIN

---------------------------------------------------------------

DUYGULARA NASIL
GEM VURULUR Kİ?   
 

Feryat figan etsen söz dinlemezler
Duygulara nasıl gem vurulur ki?
Ne doğru ne yanlış hesap etmezler
Duygulara nasıl gem vurulur ki?
 
Yüzüne bakmaya yüzüm olmasa
Elemim kederim çilem dolmasa
Kalbimdeki ateş beni yakmasa
Duygulara nasıl gem vurulur ki?
 
Sensiz bir saatim, anım geçmezken            
Damarımda kanım sensiz akmazken
Bu yüreğim senden hiç vazgeçmezken
Duygulara nasıl gem vurulur ki?
 
Attığın tek kurşun kalbime değdi
Darmadağın etti yarlardan itti
Dünyaya isyankâr başımı eğdi
Duygulara nasıl gem vurulur ki?
 
Ellerim havada dua ederim
Buluttan yağmurdan haber beklerim
İste şu canımı hemen veririm
Duygulara nasıl gem vurulur ki?
           
Emin ÇELİMLİ – AYDIN

------------------------------------------

BU NASIL YAŞAMAK

Bu ne biçim hayat
Cüzdanlar turp gibi
Vicdanlar sakat
Namus çıkmış pazara
Satılıyor haraç mezat!
Bu ne biçim hayat
Çıkıyor uyanıklar
Kat üstüne kat
Biz barakaya bile
Bulamıyoruz takat...

Bu ne biçim hayat
Bulamadım bir tat
Azıcık kıpırdansan
İniyor cop, tokat...
Çile çekip durmaktan
Yaşamaya yok fırsat.

Erhan TIĞLI – İSTANBUL

------------------------------------------

BEN BENDE DEĞİLİM

Ruhtan bir bedenim vardır bilmezsin
Beni benden sorma bende değilim
Beden gözlerinle arama beni
Gördüğün bensem tende değilim.

Kainatı gezdim dünyadan uzak
Bezenmiş bu alem gördüğüm tuzak
Aldanma nefsine yüzün olsun ak
Ben aşkı bulmuşum yönde değilim.

Bu gün geçti artık yarın başlıyor
Bilinmez yarınlar neler saklıyor
Vuslata ermişim hasret yakmıyor
Geçen mazi oldu dünde değilim.

Bulmuşum sultanı aşkı gönlümün
Neylerim bedeni yükü ömrümün
Kiracısı benim gönül köşkümün
Zamandan bi zaman günde değilim.

Ömer ERHALİM - İZMİR