Bir önceki yazımızın başlığı şöyleydi:
“KAFTANCIOĞLU MESELESİ VE İRİLİ UFAKLI SORULAR…”
Bugün ise, o yazının bitmediğini/bitmemesi gerektiğini görüyoruz.
Oysa o yazımızda açık yüreklilikle sormuştuk sorularımızı.
Canan Kaftancıoğlu’na birden çok ceza ile CHP genel başkanı Kemal Kılıçtaroğlu’nun mitingi arasındaki ilişki, zamanlama meseleleri gibi meseleleri düşüncemizin gündemine sürüklemiş, masamızın üzerine yerleştirmiştik… 
Ve titizlikle sorgulamıştık.
“Sahici demokrasi içinde bizim de bu gibi soruların yanıtını merak etmek [ve sorgulamak!] en doğal hakkımız”, demiştik.
Ve eğer… Gerçekten “gerçek” demokrasinin peşindeysek ve bu gerçekliği yaşamımızın pratiğine yerleştirdiysek [yerleştirebilecek isek]… Bu temel yurttaşlık hakkımızı kullanmaya çalışmıştık.
Kimileri,
**** Ama kahve falı bakıyorsun; hele o gün bir gelsin, deyip, sorularımızı yadırgadılar.
      Erken buldular.
      Fazla-abartılmış-sivri buldular.

Ama…
İşte o gün geldi.
Canan Kaftancıoğlu’na verilen türlü çeşitli cezaların [kitlelerle birlikte] protesto edileceği reklam edilerek…
Bursa’da düzenlenmesi planlanan CHP mitingi…
İstanbul’a alındı.
Türkiye’nin dört bir yanından otobüslere bindirilen partililer akın akın İstanbul Maltepe miting alanını [sayısı belirsiz bir kısım halkla birlikte] dolduruldular.
Sahnenin fotoğrafı hakkında yorum yapmaya dilimiz varmıyor… [Ama varmalı!..]
Miting alanı dolu.
Canan Kaftancıoğlu pek sayın genel başkandan önce, gezi mağduru ailelerinden önce ve bir tutam konuşmacı-halk’tan önce sayın ahaliyi selamlıyor.
Başı ve tüm vücudu ile bütünleşerek zarif bir selamla “teşekkür ediyor” gelenlere… Kendisini yürekten ve coşku ile alkışlayanlara… Ve sonra da ağır adımlarla sahnenin gerisine çekilip, “makus talihi”nin içine gömülüyor.
Ama aynı zamanda da yüreklerimize, bilincimizin en seçkin, en özel köşesine taht kuruyor.
Pek Sayın Genel Başkan Kemal Kılıçtaroğlu yazıya dökmüş olduğu nutkunu okuyor ve Türkiye’nin tüm sorunlarını bildikleri için partili olan ve Türkiye’nin dört bir tarafından bu hayat pahalılığında İstanbul’a kadar gelerek o meydanı dolduran kendi partililerine o aynı sorunları [neredeyse] alfabe sırasıyla yeniden anlatıyor.
Canan Kaftancıoğlu ile ilgili edilen tek cümle ise şu:
**** [Genel olarak kadınlara sesleniyor Kılıçtaroğlu] Korkmayacaksınız, korkarsanız bir gün sizin de başınıza İstanbul İl Başkanımızın başına gelenler gelebilir…
Bu kadar mı? Sayın başkan?
Hepsi bu kadar [cık] mı?..
Peki ama, niçin?
Niçin sadece bu kadar?
İşte bu “niçin”i birer vatandaş olarak sorgulamak hakkımız.
Ve yanıtını beklemek…
Sadece sözle de değil, eylemle, arka çıkarak, sahiden omuz vererek…

http://www.soruyusormak.com