He­de­fe var­dım, ama ne­re­dey­dim, diye so­ru­yor, Bü­lent Cey­lan. Ki­ta­bın Al­man­ca baş­lı­ğı An­kom­men kav­ra­mı geniş an­lam­lı. Te­le­viz­yon ya­yın­la­rın­dan Bü­lent Cey­lan’ın ko­med­yen ol­du­ğu­nu bilen, ki­ta­bı oku­ma­ya baş­la­ma­dan gül­me­ye baş­lı­yor.
Ki­ta­bın­da sah­ne­de dile ge­tir­me­di­ği ko­nu­la­rı an­la­tı­yor. Bir te­le­viz­yon ya­yı­nın­da te­sa­dü­fen ki­ta­bı hak­kın­da bil­gim oldu. Yoksa, öğ­ren­ci­le­ri­min ya­şın­da genç bir sa­nat­çı­nın ha­ya­tı­nı bi­yog­ra­fi­si­ni yaz­ma­nın biraz erken ol­du­ğu­nu dü­şü­nür­düm.
Ki­ta­bı oku­yup bi­ti­rin­ce ma­ka­le ko­nu­su ola­rak iş­le­me­ye, okun­ma­sı ve du­yu­rul­ma­sı ge­rek­ti­ği­ne karar ver­dim.
Bü­lent adı Bü­lent Ece­vit’e hi­ta­ben ba­ba­sı ta­ra­fın­dan ve­ri­li­yor. Ba­ba­sı Hasan Cey­lan 1958 yı­lın­da yirmi ya­şın­da si­ya­si ne­den­le bir polis ta­nı­dı­ğı­nın uya­rı­sı üze­ri­ne, bir ge­ce­de Tür­ki­ye’den ay­rıl­mak zo­run­da ka­lı­yor. Frank­furt a.M. is­tas­yo­nun­da ba­ba­sın­dan ay­rı­lı­yor ve bir daha gö­re­mi­yor.
Bü­lent Ece­vit’in çı­kar­dı­ğı af ka­nu­nu sa­ye­sin­de on yedi yıl sonra ana­va­ta­na gi­de­bi­li­yor. Fakat artık anası ba­ba­sı ha­yat­ta de­ğil­dir. Yani baba ta­ra­fı büyük ana ve bü­yük­ba­bay­la Bü­lent hiç ta­nı­şa­mı­yor. On­la­rın koy­du­ğu adı ta­şı­yor, bü­yü­kan­ne­si­nin yas­tı­ğı al­tın­da daima to­ru­nun resmi ol­du­ğu ha­be­ri­ni alı­yor.
An­ne­si Hilde Cey­lan, ikin­ci Pay­la­şım Sa­va­şı’nı üç ya­şın­da iken ya­şı­yor. 1945 yı­lın­da Macar Alman’ı ola­rak Al­man­ya’ya sı­ğın­ma zo­run­da ka­lı­yor.
İki sı­ğın­ma­cı biri Müs­lü­man, di­ğe­ri Ka­to­lik inan­cın­da ta­nı­şı­yor ve dı­şa­rı ha­yat­ta­ki yok­sul­luk, iş bulma ve so­run­la­rı sa­mi­mi, sevgi dolu aile ha­ya­tı ile karşı ko­ya­bi­li­yor­lar. Dini inanç­la­rı aile­de bir sorun ol­mu­yor. Zira her ikisi de laik sis­te­mi be­nim­se­miş. İman bi­re­yin öze­li­dir.
Bü­lent il­ko­kul ve daha sonra öğ­ren­ci yıl­la­rın­da giyim ku­şa­mın­da sı­nıf­ta başka ol­du­ğu gibi, çe­kin­gen dav­ra­nış­lı sakin bir çocuk. Bu ne­den­le sık sık şid­de­te maruz ka­lı­yor.
Adı­nın Türk­çe ol­ma­sı da buna etki etmiş ola­bi­lir.
Mann­he­im şi­ve­siy­le alt sınıf mu­ame­le­si gö­rü­yor. Aile­si­ni üz­me­mek için vü­cu­dun­da açık ya­ra­sı gö­rül­me­dik­çe söy­le­mi­yor.
Bu kötü de­ne­yi­mi 2017 yı­lın­da kur­du­ğu vakıf ta­ra­fın­dan, sos­yal so­run­lu aile­le­rin ço­cuk­la­rı­na yar­dım ede­rek, olum­lu iş­le­ve dö­nüş­tü­rü­yor.
Ya­şa­dı­ğı kötü de­ne­yim­le­re karşı, aile­de gör­dü­ğü sevgi ve sıcak aile ya­şa­mın­da di­renç bu­lu­yor. 68 metre kare da­ire­de dört kar­deş, da­ya­nış­ma ve yar­dım­laş­ma or­ta­mın­da pay­laş­ma­yı uy­gu­lu­yor­lar. Sı­ğın­ma­cı geç­mi­şi olan ana baba dav­ra­nış­la­rıy­la ço­cuk­la­rı­na örnek olu­yor. Aza ka­na­at ge­tir­me, tu­tum­lu ol­ma­yı pren­sip edi­yor­lar.

Bü­lent Cey­lan okul­da gör­dü­ğü ay­rım­cı­lı­ğa karşı he­de­fe var­mak için, bütün gü­cü­nü gay­re­ti­ni gös­te­ri­yor. Ken­di­si­ne kö­tü­lük ya­pan­la­ra ba­şa­rıy­la kar­şı­lık ve­ri­yor. Evde ev ödev­le­ri­ne yar­dım eden ol­ma­dı­ğı halde ba­şa­rı­yor. Tah­si­li ol­du­ğu halde beton in­şa­at iş­le­rin­de ça­lı­şan baba, eve bit­kin ve yor­gun ge­li­yor. Anne, savaş ve son­ra­ki yıl­lar­da tah­sil yapma şansı ol­mu­yor, ama ter­zi­li­ği iyi öğ­re­ni­yor.
Bütün zor­luk ve yok­sul­lu­ğa rağ­men bu, içten, sa­mi­mi bir ifade ile an­la­tı­lan bu kitap sı­nıf­lar­da oku­nup, tar­tı­şıl­ma­lı­dır. Ana ba­ba­lar da oku­ma­lı ve ço­cuk­la­rı­na mut­la­ka okul­da ne yap­tık­la­rı, sınıf ar­ka­daş ve öğ­ret­men­le­rin dav­ra­nış­la­rı so­rul­ma­lı.
Bü­lent bu ki­ta­bı ya­zı­ma ha­zır­lar­ken ken­di­si­ne okul­da şid­det uy­gu­la­yan bazı sınıf ar­ka­daş­la­rı­nı bu­lu­yor. Ko­nuş­ma ne­ti­ce­sin­de so­run­lu aile­den gel­dik­le­ri an­la­şı­lı­yor.
Dış­lan­dı­ğı­nı fark eden öğ­ret­men­le­ri so­ru­nu cid­di­ye al­mı­yor­lar. Ha­yat­ta olan­lar­la gö­rüş­se iyi olur­du. Öğ­ret­men tah­si­lin­de, top­lu­mun din, dil, renk, ırk ve sos­yal sınıf çe­şit­li­li­ği­ne göre öğ­re­nim plân ve prog­ra­mı ya­pıl­ma­lı­dır.
Fıkra an­lat­ma­ya, ta­nın­mış in­san­la­rın ses­le­ri­ni tak­lit et­me­ye çok erken yaşta baş­lı­yor. Evde de genç­li­ği­ni ya­şa­ya­ma­yan ba­ba­sı­nı, çocuk yaşta sı­ğın­ma­cı ola­rak ba­rın­dı­ğı yer­ler­de ça­lış­mak zo­run­da kalan an­ne­si­ni gül­dür­me­yi ba­şa­rı­yor, se­vi­yor.
Fel­se­fe ve Si­ya­sal Bilim oku­du­ğu halde ko­med­yen ol­ma­ya karar ve­ri­yor. Adım adım zor­luk­la­rı ye­ni­yor. İlk defa 2009 yı­lın­da büyük bir sa­lon­da 10.000 iz­le­yi­ci­yi gül­dü­rü­yor. Bun­dan sonra artık he­de­fe var­dım, ama­cı­ma ulaş­tım diyor.
Aile­si için al­dı­ğı evi ba­ba­sı in­şa­at ha­lin­de gö­rü­yor, ama vefat et­ti­ği için ma­ale­sef otu­ra­mı­yor. Ken­di­ne al­dı­ğı, eşi ile mutlu ya­şa­dı­ğı da­ire­de, ço­cuk­lu­ğun­da altı ki­şi­nin otur­du­ğu küçük da­ire­yi ha­tır­lı­yor. İki ço­cu­ğu­nun mutlu ya­şa­mı onu da mutlu kı­lı­yor.
Gül­dür­me sa­na­tı gö­rül­dü­ğü gibi kolay bir mes­lek değil. Top­lu­mun için­de ya­şa­yan fi­gür­le­ri sah­ne­de can­lan­dı­ra­rak ye­te­ne­ği­ni gös­te­ri­yor. İyi şarkı da söy­le­di­ği fark edil­di­ğin­de, Ko­ro­na virüs ne­de­niy­le kı­sıt­la­ma baş­lı­yor. Tu­tum­lu ya­şa­mı sa­ye­sin­de, eki­bi­ni işten çı­kar­ma zo­run­da kal­mı­yor. El­bet­te, geç te olsa dev­let yar­dı­mı alı­yor, fakat bir­çok sa­nat­çı gibi bir an önce tek­rar sah­ne­ye çık­ma­yı arzu edi­yor.
Bü­lent Cey­lan adı Türk­çe, ama dili iyi bil­mi­yor. Bu ko­nu­da zaman zaman sorun ya­şı­yor. Fakat özel ya­şa­mın­da, ki­ta­bın­da ve mes­lek ha­ya­tın­da Türk kül­tü­rü ya­şa­mın için­de. Adı ona baba ta­ra­fı aile­den ha­tı­ra, de­ğiş­tir­me­yi dü­şün­me­miş.
Ki­ta­bın Türk­çe’ye çev­ri­lip, ka­zan­dı­rıl­ma­sı ve Tür­ki­ye’de okun­ma­sı­nı öne­ri­yo­rum. Ön­yar­gı­ya karşı, Al­man­ya’da tek tip Türk kö­ken­li in­san­lar ol­ma­dı­ğı­nı açık­la­mak, an­lat­mak ba­kı­mın­dan önem­li ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum.
Bü­lent Cey­lan’a ba­şa­rı­la­rın de­va­mı­nı di­li­yo­rum. Bir an evvel kı­sıt­la­ma­lar kalk­sın, sahne tur­la­rı­na baş­la­ma­sı­nı iz­le­yi­ci­le­ri me­rak­la bek­li­yor­lar.

Kim­lik, ana­va­tan, top­lum­da çe­şit­li­lik, aile­nin de­ğe­ri, dış­lan­ma­ya ve ırk­çı­lı­ğa karşı ve seçim so­nuç­la­rı, ko­alis­yon dra­mı­nı dönen si­ya­si or­ta­mı gül­me­ce ile an­lat­ma­nın tam za­ma­nı şimdi.

Gü­le­rek kalın!