Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Eğer yazan yapana sadık kalmaz ise hakikatler şüpheli bir şekil alırlar. Böylece de beşeriyetin yolunu değiştirirler. Biz daima hakikati arayan ve onu buldukça ve bulduğumuza kani oldukça, süslemeye cesaret gösteren insanlar olmalıyız. Her şeyden evvel kendi inisiyatifinizi ve de milli süzgecinizi kullanınız çünkü tarihi hadiseler ve müşahedeler, insanlar ve milletler arasında hep milliyetin hakim olduğunu göstermiştir…(M.Kemal ATATÜRK)

Son yıllarda araştırma yönü ağır basan güçlü tarihçiler yetişmekte. Bu milletimiz adına sevindirici bir durumdur. Bunlardan birkaç tanesinin yaptığı araştırmaları sizlere sunmak istiyorum. Türk tarihine yönelik araştırmalarıyla tanınan Prof. Dr. İlber Ortaylı, yiğitliği korumak için tarihi yalanlar ortaya atıldığını dikkat çekip, popüler Türk tarihinin menkıbe (efsane- destan) ve yalanlardan arındırılıp bilimsel bir temele dayandırılması gerektiğini söyledi. Tarihi yalanların, o ülkenin insanlarının objektif değerlendirilmeleri karşısında daha zor düşüreceğini belirten Prof. Dr. İlber Ortaylı “Bir kral veya padişah pislikten öldü ise ölmüştür. Onu kahramanca savaşarak öldü diye anlatırsanız, bu yalanınızı bir gün yüzünüze vururlar. Bu gibi olumsuzlukları doğru dürüst tarih kitapları yazarak önlenir”   
  Ortaylı’nın ve Türk Tarih Dergisi yazarları Tarihçi Murat Bardakçı ve ekibinin tespit ettiği balonların bazılarını sıralayalım.


Hıristiyanlar Osmanlı ordusunda askerlik yapmadılar ??

Doğru değil, Osmanlı Devleti’nde yaşayan gayrimüslimler, ödedikleri “Cizye “ denilen vergi karşılığında Müslümanlar için zorunlu olan askerlik hizmetinden yüzyıllarca muaf tutulmuşlardı. 
Askerliği bütün tebaaya yaymak isteyen Babıali, 1835’teki bir kararıyla, Hıristiyanları bahriye askeri olarak donanmaya almaya başladı. İmparatorluk genelini kapsamayan bu pilot uygulama, kısa aralıklarla 1852’ye kadar sürdü. Bu süre içinde toplam 3978 Osmanlı Hıristiyan’ı asker oldu. 
1885’te ise cizye kaldırılarak zorunlu askerlik hizmeti genelleştirildi. Ancak Hıristiyanlardan gelen tepkiler nedeniyle geri adım atılarak, gayrimüslimler ”bedel-i askeri”  vergisi mukabilinde 1909’a kadar askerlik hizmetinden muaf tutuldular. Aynı yıl çıkarılan bir kanunla askerlikle ilgili eski muafiyetler kaldırıldı. Ve gayrimüslimlerde orduya çağrıldı. 1909 ile 1919 arasında, çok sayıda gayrimüslim Osmanlı vatandaşı kara ve deniz birliklerinde  görev yaptı, savaşlara katıldı.
1919 ‘da, itilaf devletlerinin baskıları üzerine alınan bir kararla, Osmanlı ordusundaki gayrimüslimler terhis edildi.   
Bazı tarih yazarları, tarihimizde maalesef bu renkli balonlara çok yer vermişlerdir.  Bu durum bütün dünya ulusların tarihlerinde kısmen de olsa vardır.  Hamasi anlayış insanların fantastik dünyasında güzel bir görüntü sergiler.
Unutmayalım ki tarih, tabularla dolu, önyargıları pekiştiren ve övünme edebiyatı ya da politik propaganda türü değildir, böyle olmamalıdır. Tarih, insan zekâsına, ilgisine konu olabilecek, araştırabilecek, tartışılabilecek, çevresinde güzel işler yapabilecek seçenekler sağlar. Dünle biten büyük bir macera ile bugünün ve yarının bağlantısını kurar. Geleceğin sorunlarını çözümleyen bulma kapasitemizi geliştiren, kendi kavrayış ve bilincimizi bin yılların bilinci ve potansiyelleri ile bütünleştiren bir çalışma alanıdır. 
Sonuç olarak: Şunu çok iyi bilmeliyiz ki, Ecdadını unutanlar, kaynaksız ırmağa, köksüz ağaca benzerler. Bir çınar için toprak altındaki kökleri ne ise ve bu kökler kurudukça çınar nasıl kurumaya başlarsa, bir millet için de tarih odur. Tarihini bilen millet, kökü sağlam çınar gibidir.