O annenin feryadı hep kulaklarımda.  Bazen uykularıma karışıyor.  Ancak her sabah kahvaltısında yemek ayrıcalığına vardığım 1 adet haşlanmış yumurta o feryadı gözümün önüne getiriyor.
Sefaletin yüzünde derin çizgiler bıraktığı  anne kameraya diyor ki;”Çocuklarım yağda yumurta sever.  Ancak 1 yumurta alabiliyorum, o da o şekilde ikiye ayrılmıyor; mecburen haşlayıp ikiye ayırıyorum.  Anlayacağınız 2 çocuğa 1 yumurta.”
Kimbilir karanlıkla örtülmüş nice köşelerde böylesi sefalet feryatları var.
Ülkem hiçbir zaman böylesi acınası hale gelmedi.
Sebep olanlar utansın, utanacak yüzleri kaldıysa!
Böylesi durumlarda iktidarın çokça övdüğü köprülerin, çok şeritli yolların, şehir hastahanelerinin, sayıları her geçen gün artan Dolar milyarderlerinin gözümde zerre kadar değeri yok.  Siz her sabah her çocuğa 1 adet yağda yumurta yedirebiliyor musunuz?   Ona cevap verin.
Kendi servetlerini büyütmekten, iktidar koltuklarını korumaktan başka kaygısı olmayanların soruya “evet” demelerini beklemiyorum.  Onun için bu gidişata “dur” denmeli; ülke yeni bir yönetime acilen kavuşmalıdır.
Anneler böyle feryat ederken, “geliyor gelmekte olan” için karamsar değerlendirmelerde bulunmayı; halkın değişim arzusunu törpüleyen sözümona “yorumlar” yapmayı gereksiz ve zararlı buluyorum.
Ödemiş’in köftesi ünlüdür.  Kızgın yağa bandırılmış ekmek dilimleri tabağın yüzeyine dizilir, üzerine köfteler yerleştirilir.  Ödemişlinin birisi her gün köfteciye uğrar, yarım köfte ısmarlar, yağlı ekmek dilimleriyle karnını doyurma yoluna gidermiş.  Bir gün, iki gün...dükkan sahibi düşünmüş, bu böyle gitmez.  Ertesi gün bizimki yine gelmiş, yarım porsiyon köfte ısmarlamış.  Tabak gelmiş, bakmış ki, ekmekler yarıyarıya azalmış.  Sorar gibi bakınca, dükkancı cevabı yapıştırmış;”Ne ka köfte, o ka ekmek!”
Halkın çocuğuna 1 yumurta veremediği günümüzde elde olanı kabullenmek ve onları cesaretlendirmek en akılcı yoldur.
Hele bir gelsinler, çocuklar yumurta yiyebilsinler.  Sonra, sonraki iştir.