İçinde bulunduğumuz koşulları daha iyi kavramak için genel duruma bakmak gerekir. En basit anlatımıyla cumhuriyet, halkın kendi kendini yönetmesi olarak ifade edilebilir. Yaşamın olmazsa olmazı olan havanın önemi yok olduğunda anlaşılır. Cumhuriyet yönetimi de bunun gibidir. Kullanıldığı ve yararlanıldığı sürece cumhuriyetin anlam ve önemi kavranmayabilir. Temel hakların kullanımı açısından; yönetime katılım, denetim ve paylaşım konusunda ortaya çıkan sorunlar, cumhuriyetin gerekliliğini ve hatta kaçınılmazlığını bize gösterir. Cumhuriyetin kurum ve değerleri, bilerek ve isteyerek yok sayıldığında vatandaşlar cumhuriyetin gerekliliğini daha derinden hissetmekte ve ona sahip çıkmaktadırlar. Bu konuda bazı engellemelere karşın halk inatla ve ısrarla ulusal değerlerine sahip çıkıyor. 

Cumhuriyetin ülkeye kazandırdıkları saymakla bitmez. O yokluk ve yoksunlukların yaşandığı koşullarda; yönetimlerin halk için ve halktan yana tavır alması, olumlu gelişmelerle sonuçlanmıştır. 15 yıl içinde 17 sektörde 48 fabrika öz kaynaklarımızla kurulmuştur. Sadece Demir-Çelik fabrikasının yapımında İngiltere’den ve Rusya’dan yardım alınmış, bu borç tarım ürünleri ile ödenmiştir. Aynı şekilde, Osmanlıdan kalan borçlarda tarımsal ürünlerle ödenmiştir. Osmanlıdan Türkiye Cumhuriyetine bir tane bacası tüten fabrika kalmamıştır! 

İçinde bulunduğumuz koşullarda yeniden kurtuluşa ve yeni bir kuruluşa gerek duyulur hale getirilmişiz. Küredeki ulusal kurtuluşlara öncülük eden bir ulusun yeniden kurtuluşu bekler olması ibretlik bir sonuçtur. İnsan gücü dışında başka bir kaynağı olmayan ülkenin, büyük bir kurtuluş hamlesi yapması mucizevi bir başarı iken; yeniden kurtarılma konumuyla baş başa kalması, kesinlikle ibretlik bir durumdur. Şimdiki durumumuzu kurtuluş koşulları ile karşılaştırırsak, daha iyi bir konumda olduğumuzu söyleyebiliriz. Sadece değişen şey, işgalin içten olmasıdır! 

Vatandaş olmak, vatan için istenmesi gerekenleri istemek ve yapılması gerekenleri yapmaktır. İstemek ve istediklerini yapmak özgür birey olmanın gereklerindendir. Özgür birey ne kadar çok katılırsa o oranda hak ve söz sahibi olur. Katılım demokratik yapıların olmazsa olmazıdır. Katılım biçimlerini şöyle sıralayabiliriz; doğrudan katılım(fiilen yönetmek),dolaylı katılım ve temsili katılım. Biz, temsili katılım yolunu seçmişiz. Temsili katılımın olmazsa olmazı meclistir. Meclis işlevsiz kılındığında, yetersiz temsil hepten sakatlanmış olur. Bütçe hakkı da öncelikli gerekliliklerdendir. Aynı zamanda tüm kurumların yasal görevlerini yerine getirir olması bir olmazsa olmazdır. Kurumlar, ehliyetsiz yandaşlarla etkisiz hale getirilirse, cumhuriyetten söz edilemez. Laiklik de mutlaka olması gerekenlerin ön sıralarında yer alır.                                                                                                                                      Demokratik yapılarda istemek düşünce ve ifade özgürlüğü ile ilgilidir. İstediğini yapmak ise, örgütlenme özgürlüğü ile mümkün olur. Örgütlü birey çağdaş bireydir. Çağdaş bireyler kendilerinin ve öteki varlıkların yaşama ilişkin temel haklarını savunurlar. Bu bir farkındalıktır,  farkındalık öngörmelere olanaklar sunar. Farkındalık ve ön görebilirlik, özgür bireylere özgüdür. 

Demokrasinin temelinde katılım ve denetleme var. Denetimin olmadığı yerde demokrasiden söz edilemez. Şeffaf olmayan yapılarda sorular yanıtsız kalır veya soru soranlar suçlu konumuna düşürülebilir. Yetki kullanan sorumlular, denetimin olmadığı yapılarda giderek sorumsuzlaşırlar. Ben yaptım, ben istedim, ben verdim, ben aldım söylemleri her koşulda antidemokratiktir! Demokratik ortamlarda yönetenler ve yönetilenler yasalar önünde eşittir.  Bu noktada şunu vurgulamak gerekir ki; yönetenlerin sorumluluğu yönetilenlerden daha fazladır. Ülke gerçekleri ile ilgili olarak daha çok şey bilmek zorundadırlar. Bunların başında yürürlükte olan yasalar gelir. Bu kural tüm yetkililer için geçerlidir. Aldıkları maaşları hak etmeleri gerekir. Ayrıca, yetkiler artınca; sorumlulukların artması kaçınılmazdır! 

Tüm vatandaşların, kendilerine temel haklarını kullanmaları açısından sınırsız hak ve güvenceler sunan cumhuriyete sahip çıkmaları gerekir. Kurucu felsefenin yol göstericiliğinde kurtuluşa yönelmek gerekir. Bunun için demokratik cumhuriyet ve parlamenter sistem, ulusumuzun vazgeçilmezidir! 

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bayramını, yürekten kutlarım.