Federal Almanya Başbakanı Dr. Angela Merkel on altı yıl üstlendiği göreve tekrar aday olmadı. 1949 yılından sonra, ilk defa kendi rızasıyla ayrılan başbakan olarak tarihe geçti.
26 Eylül 2021 seçimden sonra lider arayışı bütün hızıyla devam ediyor.
Bayan Merkel’in ilk yıllarda yaşadığı mücadele, yaptığı hatalar unutuldu. Son zirvedeki mükemmel başbakanın yerini kimse dolduramaz, diye düşünülüyor.
Yalnız Avrupa’da değil, tüm dünya politikasında erkek otoritesine karşı uyguladığı akıllı politika zor bulunacak.
Başardı, çünkü bilim insanı. Önce düşünme için zamana ihtiyacı vardır. Konuşmaları toplumu birleştiricidir. Yazmadan, gazetecilere konuşma metni vermeden rastgele konuşmaz.
Arşivimde köşe yazarı olarak on altı yıllık tarih yazılı, birikti.
Şansölye krizleri çok iyi yönetti. Euro, AB sığınmacı, Brexit ve Kovid-19 krizlerini ustaca yürüttü. Böylece AB’de Fransa’yı arkasına alarak lokomotif görevini yaptı.
2015 yılında, çok şey başardık, bunu da başarısız, diyerek Macaristan sınırında aç susuz kalan sığınmacılara kucak açtı. Buna inanan Almanlar, Hoş Geldin kültürünü dünyaya gösterdiler. Almanya Hitler’den kalan kara lekeli mirası aydınlığa çıkardı. Yoksul ülkelere melek imajı verdi. 
Bu yardım, ülkede Hitler zamandaki gibi zemin olacak bir partinin (AfD) kurulup, gelişmesine sebep oldu. Euro krizinde Yunanistan sağcı gazeteleri Hitler bıyığı çizerek, tutumlu olmayı protesto ettiler. Ama sonra minnettar oldular.
Merkel’in lider rolünü almak isteyen Fransa başarmak ister, ama bir yıl sonra Fransa’da seçim var. Zaman gösterecek.
ABD, Rusya, Çin, İran ve Türkiye gibi ülkelerde kritik ve sorunlu durumlarda soğukkanlı davrandı, diyalog taraftarı oldu, kapıları kapatmadı.
Türkiye’de Almanya’daki seçimlerle ilgilenen duymadım, okumadım. Halbuki içine kapanma tehlikesi olan Avrupa, Türkiye ve AB ilişkilerini tamamen dondurabilir.
29 Eylül 2021 tarihinde Cumhuriyet Gazetesinde Elçin Poyrazlar hariç, lidersiz bir Avrupa, makalesinde çok isabetli yorum yazmış. Facebook’ta da sık sık hatırlattığım konuya hiç değinmemiş. Hatalı Türkiye Politikası olmasaydı, tarihe mükemmel bir Dünya lideri olarak geçecekti.

Bayan Merkel’in Türkiye’nin AB üyeliğine karşıt olması, İmtiyazlı Ortaklık ucube kavramı hem Türkiye’ye hem de Avrupa’da yaşayan Türk kökenli insanlara çok zararı oldu. Türkiye düşmanlığı zaten üstü kapalı Viyana kapılarında, tarihten gelen negatif davranışlar ve düşünceler önyargıları artırdı. Almanlar ikiye ayrıldı ya Türk karşıtı var ya da Türk dostu. Artık arada kimse kalmadı. Gerçekten Türk Dostu akraba bir Alman tanıyorum, bütün partilerde Türkiye karşıtlarının adlarını sayabilir.
Seçimde az farkla kazanan Sosyal Demokrat Partisi (SPD) oylarında yükselme gösterdi. Bunun sebebi, partinin tarihten gelen hatalarından ders çıkarmasıdır. Seçimden daha önce çok siyasal deneyimi var, Maliye Bakanı Olaf Scholz’u başbakan görmek isteyenlerin sayısı fazla olmasından kaynaklanıyor.
Geçmiş zamanda dürüst, adaletli bir Türkiye politikası yapan (SPD) Gerhard Schröder’in mirasını yürütüyor.
Hükümet üç partili koalisyon kurmak zorunda, çok zor anlaşacaklar. Zira parti programları değişik.
Olaf Scholz’un kuracağı hükümet Yeşiller Partisi ve Liberal Hür Demokrat Partisi (FDP) sosyal devleti destekliyor. Bunun için zenginlerin daha fazla vergi vermesini arzu ediyor. FDP seçimde yüzde sekiz oyla kralı seçmek istiyor, kimin başbakan olacağına karar verecek, parti zengin işverenleri destekliyor.
CDU ve CSU’nun ortak başbakan adayı Armin Laschet Türk dostu olarak adı geçiyor.
Angela Merkel’in Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) ile kardeş parti Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) önce adaylık konusunda zor anlaştı. Sonra seçim kampanyası sırasında Armin Laschet hata üstüne hata işledi, davranış ve sözlerinde iyi bir etki bırakmadı.
Düşenin dostu olmaz, karşıtları çoğalıyor. Onun kuracağı hükümetin sorunları çözemeyeceği kabul görüyor. Küresel çapta ortaklık ve ittifak taraftarı ABD yok artık. Bölgede hedefi olan Çin ve Rusya güçlü. Afganistan’da saldıran Taliban rejimi, Akdeniz’de sorunlar, iklim ve enerji yenileme, değişme, sığınma (göç değil), sağ partilerin yükselişi, cihatçı terör tehdidi ve Kovid salgını ve pandeminin bıraktığı ekonomi sıkıntısı yeni kurulacak hükümeti bekliyor.
Fazla oy alan değil, diğer iki küçük partinin ilk önce koalisyon görüşmelerine başlaması şaşkınlık yarattı. Kural değişti, netice beklerken, anlaşma olmaz, hükümet kurulmazsa, seçim yenileme sorunu çıkabilir, düşüncesini şimdilik kimse açıkça korkuyu dışarı vurmuyor.
Laschet ve Merkel gibi politikacılar sayesinde, adlarında Hristiyan yazdığı halde Müslüman Türk kökenli gençlerin partiye üye olmasını sağladı. Müslümanlar da dinleri İslâm da Almanya’ya, Avrupa’ya aittir, diyorlar. Yalnız Bavyera eyaletinde bulunan CSU, Müslümanlar Almanya’ya aittir, ama İslâm ait olamaz, diyor.          

Hiç politikaya ilgi duymayan dahi, koalisyon görüşmelerini dikkatle takip ediyor. Trafik lâmbası kırmızı-sarı-yeşil SPD ve Yeşiller’in arzusu. Jamaika siyah-yeşil-sarı ise CDU/CSU ve FDP’nin isteği.                                            
Anlaşma, hükümet kurma yeterli görülmüyor. Siyasal bilimciler sürekli olmalı, tezini açıkça savunuyor, şimdiden uyarıyorlar.
Benim gibi yazan ve siyasetle ilgilenenler, dilin gücüne hayran oluyor. Parti liderleri hakaret etmeden, karşıtları suçlamadan, halkı kutuplaştırmadan kozlarını paylaşıyorlar. Aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisine (AfD) fırsat vermeden, etik kurallarına uyarak, dilin gücünü gösteriyorlar.
Tüm kürenin gözü Almanya’da kurulacak yeni hükümette.

Hoşça kalın!