Rahmetli babam Türkiye Cumhuriyeti devlet demir yollarında memur olarak görev yapıyordu, Kendisinin ne iş yaptığını soranlara da “65 bin 735 yol baş çavuşu Server Ercan” diye cevap verirdi.

O zamanların fazla olmayan bir memur maaşı annemin okuma yazması yok ve tamamı okula giden 7 çocuklu bir ailenin tüm giderleri yol çavuşu Server Ercan tarafından karşılanıyordu.

Şimdi olduğu gibi o zamanlar maaş İBAN numarasına yatmadığından işyerine kadar gelen mutemet tarafından imza karşılığı ödenir babamda nakit olarak aldığı maaşı cebine koyduktan sonra akşam mesai bitimi eve getirirdi.

Akşam yemeği sonrası çoğunlukla tüm ailenin etrafında toplandığı masanın üzerine alınan maaş konulur genellikle “-Yüksel kalemi kağıdı eline al yazmaya başla” komutu alındıktan sonra maaşın nerelere ne şekilde dağıtılacağı tartışması başlardı.

Paranın ilk gideceği yer bir ay süre ile veresiye alışveriş yapılan bakkal olurdu, ay başında maaşın alınacağı belli olduğundan öğlen saatlerinden itibaren başta bakkal olmak üzere ay içerisinde nereden alışveriş yapılmışsa tamamı yazılı şekilde alınır ve taksimatın bu harcamaya göre yapılması öngörülürdü.

Rahmetli babam bakkaldan başlayarak

-Şu kadar lira bakkala

-Şu kadar para kasaba

-Şu kadar para manava

-Şu kadar para çocuklara aldığımız elbise taksiti

-Şu kadar para çocuklara aldığımız ayakkabıların taksiti

-Şu kadar para taksitle alınan radyonun yada masa için

Vs.vs. denilerek masanın üzerinde pay edilirdi.

Çoğunlukla ödeme yapılması gereken yerlere verilecek olan para ile borçlar bir türlü denk gelmediğinden mesela bakkala yüz lira borç varsa 80 lira ayrılır, diğer kalemlerde de kısmi indirimler yapılarak denk bütçe yapılmaya çalışılır ve paralar ayrı ayrı noktalarda ertesi gün dağıtılmak üzere belli noktalarda bekletilirdi.

Bütün bunların dışında salı akşamları siyah beyaz televizyonlarda gösterilen Türk sineması seyredilecekken televizyon karşısında tüketilecek olan kuruyemişler için mutlaka nakit para ayrılır ve haftada bir kere tadı bugün bile damağımızda duran kuruyemişler alınırdı.

Her devlet memuru gibi rahmetli babamın da kulağı o günlerin en önemli iletişim aracı olan radyodan ayrılmaz maaşlara yapılacak en ufak bir zam söylentisi ile sabahlara kadar “şu kadar zam yapılsa maaşımızda bu kadar artış olur buda bizi biraz daha rahatlatır” ifadeleri kullanılırdı.

Son birkaç gündür toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren ücret artışları toplumda tartışılmaya başlayınca aklımıza yukarıda yazdıklarımız geldi, Bugünlerin aksine o zamanlar maaşlarda yapılan ufak tefek iyileştirmeler derde derman oluyordu.

O günlerde yukarıda da belirttiğimiz gibi orta dereceli bir memur maaşı ile 9 kişi geçinebiliyor, çocukların tamamı okula gidebiliyor ve işin garip tarafı “mahvolduk” diyebileceğimiz kadar bir sıkıntı yaşamıyorduk.

Bugün maaşlara ne kadar zaman yapılırsa yapılsın yetecek gibi değil, bırakın yatırım yapabilmeyi ay sonuna kadar yetecek miktarı bile sağlamak mümkün değil.

Orta yerde bir sıkıntının olduğu muhakkak, iktidarlara düşende vatandaşı rahat edebileceği bir noktada tutmak olmalı.

Zira yukarıda belirttiğimiz gibi geçmiş yıllardaki keyfimiz bugün kesinlikle yok..