Nazım, ülkemizin yetiştirdiği(aslında olumlu gelişimine katkısı yok çünkü onu hep düşman bellettiler) en büyük şairdir ve dünyanın da en ünlü şairlerinden biridir. Algılayan, düşleyen, farklılıkları gören ve sadece insanlık için değil, doğadaki tüm varlıklar için en iyisini isteyendir. Kendisi için istedikleri, herkes için istedikl

 Yedi tepeli şehrimde
bıraktım gonca gülümü.
Ne ölümden korkmak ayıp,
ne de düşünmek ölümü.
Karlı Kayın Ormanı şiirinden bir dörtlük ki; tam kitabın ortasından söylenmiş denen türden. Hasreti ve gerçekliği sunuyor okuruna. Geriye nedenleri irdelemek kalıyor. Her soru bir yeni kapı aralayacaktır.

Annelerin ninnilerinden 
Spikerin okuduğu habere kadar, 
Yürekte, kitapta ve sokakta yenebilmek yalanı, 
Anlamak, sevgilim, o, bir müthiş bahtiyarlık, 
Anlamak gideni ve gelmekte olanı.
 Onun tanıklığı, en yalın gerçeği gözler önüne seriyor. Genç yaşta yaşamdan koparılanlar için en duygulu dizelerle sesleniyor okurlarına.                         
Bir ölü yatıyor 
on dokuz yaşında bir delikanlı 
gündüzleri güneşte 
geceleri yıldızların altında 
İstanbul'da, Beyazıt Meydanı'nda.
Öyle gözüküyor ki; bildiğini sananlar, bilme özürlü yığınları (onların bir suçu yok) gerçeği bilenlere karşı kışkırtıyorlar. Bilmenin ve öğrenmenin yolu okumaktan geçtiği içinde onlar okuyanlara düşman(!) Yoksa bir profesör durduk yerde; “Ben okur-yazar olmayanların ferasetine güveniyorum(!)” der miydi? Dedikten sonrada YÖK üyeliğine atanır mıydı?


Bir ölü yatıyor 
ders kitabı bir elinde 
bir elinde başlamadan biten rüyası 
bin dokuz yüz altmış yılı Nisanında 
İstanbul'da, Beyazıt Meydanı'nda. 
Bir ölü yatıyor

Bulutlar adam öldürmesin dizesi, Hiroşima ve Nagazaki’yi çağrıştırıyor. O şehirlerde dünyanın en büyük varlık kırımı yaşanmıştır. Sadece insanlar değil her şey, ama her şey yok edilmiştir! Askerler, siviller, gençler, yaşlılar, analar, çocuklar, ağaçlar, bitkiler, kuşlar, börtü-böcek, hava, su ve doğa…         

Analardır adam eden adamı 
Aydınlıklardır önümüzde gider. 
Sizi de bir ana doğurmadı mı? 
Analara kıymayın efendiler. 
Bulutlar adam öldürmesin. 

Koşuyor altı yaşında bir oğlan, 
Uçurtması geçiyor ağaçlardan, 
Siz de böyle koşmuştunuz bir zaman. 
Çocuklara kıymayın efendiler. 
Bulutlar adam öldürmesin.

Çocukların öldürülmesi, doğrudan doğruya yapılacak bir şey değil elbette. Bir çocuğun gelişip serpilmesini bir biçimde engellediğiniz zaman; geleceğini yok ederek onu yaşarken öldürmüş olursunuz. Bu hoyratlık sadece insanın insana yaptığı bir şey değil. Öteki varlıklara karşıda aynı hoyratlıklar duyarsızca işlenmektedir. Üstelik bu suçları kendilerine bahşedilen bir doğal hak olarak görmektedirler. Örneğin, ağaç kesen sorumsuzlar uyarıldığında şöyle bir yanıtla karşılaşmak olası; “Ne var canım, kestiğim ağaçların yerine yeni ağaçlar diktim(!)” 

Gelinler aynada saçını tarar, 

Aynanın içinde birini arar. 
Elbet böyle sizi de aradılar. 
Gelinlere kıymayın efendiler. 
Bulutlar adam öldürmesin. 

Gelinler ki, insan cevherinin ana damarıdır. Yaşama kızlar oğlanlar verebilecek bir kapasiteye sahip olmak, hiçbir koşulda azımsanacak bir şey değil! Onlar ailelerin yükünü taşıyan orta direklerdir. Evin içeride ve dışarıdaki tüm işlerini yapan, çocuk yetiştiren, yaşlılarına bakan onlardır.

İhtiyarlıkta aklına insanın, 
Tatlı anıları gelmeli yalnız. 
Yazıktır, ihtiyarlara kıymayın, 
Efendiler, siz de ihtiyarsınız. 
Bulutlar adam öldürmesin.

İnsan olan vatanını satar mı? 
Suyun içip ekmeğini yediniz. 
Dünyada vatandan aziz şey var mı? 
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?

Nazım Usta der ki; “ Hiçbir korkuya benzemez halkını satanın korkusu! Özelleştirmelerde varlıkları yakınlarına ve yandaşlarına değerinin altında satmak halka ihanettir; aynı varlıkları yabancılara satmak ise, ülkeyi satmakla eş anlamlıdır. Yerine artılarıyla birlikte koyabileceğin şeyleri satarsan ancak o zaman kamu yararına bir iş yapmış olursun. 

Onu didik didik didiklediler, 
saçlarından tutup sürüklediler. 
götürüp kâfire : "Buyur..." dediler. 
Beyler bu vatana nasıl kıydınız? 

Eli kolu zincirlere vurulmuş,

Böyle bir olumsuzluğu ve çaresizlikleri sadece kendi yararı için ülkesine reva görenin hangi gruptan, hangi inançtan oldukları hiç önemli değil. İşte burada Ustanın dizesi devreye giriyor: Beyler bu vatana nasıl kıydınız?

DÜŞMAN.
onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,

akar suyun

meyve çağında ağacın,

serip gelişen hayatın düşmanı.

çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına :

- çürüyen diş, dökülen et-,

bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler,

ve elbette ki, sevgilim, elbet,

dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,

dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle : işçi tulumuyla

bu güzelim memlekette hürriyet.

bursa da havlucu recebe,

karabük fabrikasında tesviyeci hasana düşman,

fakir köylü hatçe kadına,

ırgat süleymana düşman,

sana düşman, bana düşman,

düşünen insana düşman,

vatan ki bu insanların evidir,

sevgilim, onlar vatana düşman

nazım hikmet ran