Siyasette belirsizlik tavan yapmış, oraya çakılmış, kalmış.
Ekonominin haritasında bir sonraki günü görebilmek hemen hemen imkânsız.
Enflasyon, gözlerdeki ışıltıyı söndürmüş, kör etmiş; işçi, emekçi, beyaz yakalı, esnaf, hatta iş adamı bile [kap]karanlığın içinde el yordamı ile ertesi güne ulaşmaya çalışıyor.
İşsizlik rakamları guinness kitabında kayda geçmek için kuyrukta bekliyor.
Enflasyon aynı kuyruğun bir sonraki sırasında sabırsız, iştahlı…
Hayat pahalılığı, enflasyondan kendisini sıyırmış, uzman-reisin yeni yeni tanımlamalarına teslim olmuş.
Umut; çöp tenekesine atılmış, gün geçtikçe etrafa daha da pis kokular salıyor.
Öfke şaha kalkmış, sevinç ve neşe nostaljik bir mit haline dönüşmüş, geçmişin içinde pinekliyor.
Geçtik sayın reis-i azamı, iktidarı, varlığı anayasadan silinmiş olan bakanlar kurulunu [bir kalem!]… 
Ne kaldı geriye?
Vatandaş, yurttaş… Ve bir de kalemtraş!
Evet evet, unutmadık;
*** Bir de doldur-boşalt traş!
“Çürük”lere sinek kaydı damat tıraşı.
“Sürtük”lere bol kepçe vaat, mebzul miktarda nasihat, az-biraz nohut, porsiyon porsiyon sade suya çorba…
Peki ama…
Nereye kadar?
En çok merak edilen konu da bu.
Bir de muhalefetin ne yapacağı, ne yapması gerektiği, ne yapmayacağı, ne yapamayacağı konularındaki [yine aynı] belirsizlik…
Ve yine o alışageldiğimiz beceriksizlik.
Vatandaşın umutlarını bir türlü yeşertemeyen çaresizlik…
Oysa… Bir mücadele; kurmaylık bilgisi, deneyimi ve öngörüsü olmadan asla kazanılamaz.
Peki mevcut mu bu nesneler o birilerinde?
Bu soruya gerçek bir yanıt verebilmek zor olsa gerek.
*** Hayır çok kolay!
Peki ne olacak şimdi?
Eski bir büyük düşünür-lider bu aynı soruyu şöyle sormuş:
*** Ne Yapmalı? [Kitabı var, mutlaka okunmalı!]
Bir diğeri [sanki ona yanıt vererek] şöyle sormuş:
*** Nasıl Yapmalı? [Onun da kitabı var, asla atlanmamalı!]
Diyelim ki her iki kitabı da okuduk, belledik.
*** Belirsizlik belirli bir hale dönüştürülebilir mi?
Bu noktada kilit bir soru: 
*** Bu ki adam hem yerli, hem milli mi?
Hayır değil; 
Her ikisi de 1. Enternasyonal adı verilen gayrı-milli bir kampın müdavimleri.
*** Eeeee sonra?
Sonrası bu kadar.
*** Sen otur oturduğun yerde[yani lütfen], 23 Haziran’ı bekle.
Tabii… O da olursa!