Ali Erbaş niçin gündemin ilk sıralarına tırmandı ve orada bağdaş kurup oturdu?..
Cumhuriyet tarihinin hiçbir diyanet işleri başkanı bunun “zat” gibi her an gündemin en tepe noktasında, her siyasi söylemin hemen yanı başında değildi.
Öncelikle düşünülmesi gereken bu olgudur.
Gerçekte bu olgu uygulamakta olan stratejinin bir halkasıdır…
Ali Erbaş, hem de diyanet işleri başkanı tavrıyla “resmi” giysilerini kuşanarak siyasetin tam da merkezine cumburlop dalıyorsa… Bu strateji bir kez daha düşünülmelidir.
Ülkenin-halkın içinde debelendiği sorunlar bellidir, yakıcıdır.
Ekonominin durumu, işsizlik, hem Batı’da, hem Doğu’da, hem Müslüman dünyada hem bütün dünyada dış politikamızın sürüklendiği uçurum, savaş riski, her gün gelen şehit cenazeleri, demokrasinin rafa kaldırılmış olması, TBMM’nin maaşlı işsizler haline getirilmiş olması, yargının çöküşü, tek-adam rejiminin ülkeyi getirmiş olduğu ortam, toplumda yaratılan öfke-korku-düşmanlık ortamı, covit belası sürecinde her gün yitirilen yüzlerce insan, işsizlik, sanayi ve tarımın çöküşü, Merkez Bankası’nın hal-i pürmelali, paramızın pul olması, eğitimin durumu, bütçe açıklarının zirve yapması, dış borcun tavan arasındaki yerini sağlamlaştırmış olması… vs-vs-vs! Daha fazlasını sayalım mı, bilemiyorum. Eksiklerimiz varsa, lütfen sizler tamamlayın.
Bir iktidar kendi sorumluluğunda olan, kendi yarattığı ve ve bir türlü çözemediği bu sorunlar her gün biraz daha birikip birbiri üstüne biniyor mu?
Biniyor.
İşte Ali Erbaş’ın rolü ve üstlenmiş olduğu “görev” bu ortamda bir kez daha, bir kez daha düşünülmelidir.

İktidar, sapını tuttuğu terazinin bir kefesine bu sorunları, diğer kefesine de Ali Erbaş’ın yarattığı polemikleri yüklemiştir.
İşte stratejinin ana eksini budur.
İktidarın kendisine bağımlı kıldığı gittikçe küçülen bir halk kitlesi bu terazinin “adaleti” içinde yeniden devşirilmeye çalışılacaktır…
Siyasetin gündemi, gerçek sorunların yoğun rahatsızlıklarından insanların dini hassasiyetlerine kaydırılmaya çalışılacaktır.
Ve ne yazık ki, muhalefetin hemen hepsi bu tuzağın içine düşmüş görünmektedir.
Ali Erbaş’ın taşeronu olduğu bu stratejinin boşa çıkartılmasının bizce tek yolu onun söylemlerini yanıtsız bırakmaktır.
Gündemin saptırılmasına izin vermemektir.
O’na laf yetiştirmek, onun amaçlarına hizmet etmek sonucunu doğurur ve doğurmaktadır.
Bırakalım kendi amaçlarının içinde yapayalnız kalsın.
O çaresiz yalnızlığı içinde, siyasete eklemlediği kaderinin mukadder sonucuna doğru [hatta yokuş aşağıya koşarak] savrulsun…
Oyuna gelmeyelim!