Bilim adamları tarafından Kainatın yaşı 15 milyar yıl, Güneş Sisteminin 3. Gezegeni olan yerkürenin yaşı ise 4,5 milyar olarak tahmin edilmektedir. Kainatta milyarlarca galaksi bu galaksilerde ise trilyonlarca yıldız, en azından bu yıldızların on mislinden fazla da gezegen vardır. Kainatta en mütekamil yaratık sadece ve sadece insandır. Alemlerin Rabb’i kendi varlığının bilinmesi için insanı yaratmıştır. Dünya insanlarının atası Hz. Adem (a.s), galaktik insanın atasının kim olduğu ise biz dünya insanları tarafından bilinmemektedir. Dünya yaratılmazdan 10 milyar yıl önce de evrenimizde insanlar vardı. Gezegenimizde kıyametin kopmasından sonra da diğer galaksilerde insanoğlu daima var olacaktır. Çünkü Allah kendi varlığının bilinmesi için insanları yaratmıştır.
    Ne yazık ki insanoğlu kendi varlığının bilincine ulaşamadığından Allah’ın varlığını ve yaratılış sebebini de bilememektedir. Peygamber Efendimiz bir hadisi şeriflerinde: “Bir an düşünmek bin yıl ibadetten daha efdaldir” demesine rağmen maalesef insanların çoğu düşünmemektedir. “Ben kimim? Bu dünyaya neden geldim? Yaratılışın ve yaratılışımın sebepleri nedir?” sorularının cevabını aramamaktadır. İnsan kendini ve kendi özünü aramaktan uzak durmaktadır. Kendini bilememektedir. Kendini bilmek demek Allah’ı bilmek demektir. İnsanın aslı ruhtur. Kal-ü belada bütün ruhlar yaratılmıştır. Vakti gelen bedenlenerek bu dünyadaki görevine başlamaktadır. Ruh ölmez, etkilenmez, hastalanmaz, bu dünyadaki hiçbir maddi güç ruha engel olamaz. Asıl olan ruhtur. Beden gelip geçicidir. Yunus Emre : “Bir ben vardır bende, benden içeri” diyerek insanın özünü hatırlatmıştır. İşte herkes o içteki bene dönmeli, tekamül etmeli, dünya nimetleri ve dünya meşakkatlerini bir tarafa bırakmasını bilmelidir. Bizler kendi özümüze dönmezsek, yeryüzünde huzursuzluk ve savaşlar ilelebet devam edecektir.
    Geceleri kafamızı gökyüzüne kaldırıp bir bakmalıyız. Neler var neler yok. Bunlar nasıl yaratıldı. Uzay nerede başlayıp nerede bitiyor. Bilim adamları uzayın bir ucundan öbür ucuna olan uzaklığı 35 milyar ışık yılı olarak tahmin ediyorlar. Bu mesafeyi gözünün önüne getirecek hiçbir insan beyni yoktur. Çoğumuzun yaşantısı hayvanların yaşantısından pek farklı sayılmaz. Hayvanlar nasıl birbirlerini yiyorlarsa insanlar da aynısını yapıyor. Çünkü bütün insanlar kendi özüne bir türlü dönemiyor. Kendi benliğine dönen insan sayısı gerçekten de çok az. İnsan Allah korkusunu daima aklında tutsa, Allah’ın emirlerini yerine getirse, kimseye kötülük eder mi? Dünya nimetleri tüm insanlara yetecek kadar çoktur. Yeter ki herkes helal kazanarak yesin. Bir gün öleceğini unutmasın. Daima iyilik etsin. Yaratan’ın yüceliğini bilsin. Bunu içinde hissetsin. Huzuru başka yerlerde değil kendi içinde arasın. Alemlerin Rabb’i Adem babamızı, annesiz ve babasız, bunun karşılığında Peygamber Efendimizi anneli ve babalı, Havva Anamızı annesiz, bunun karşılığında İsa Peygamberi babasız olarak yaratmıştır. Ey aciz insanoğlu sen bunları neden düşünmezsin? Neden hala kendini ve Allah’ı bilmezsin? Neden başkalarının malını gasp edersin? Neden katil olursun? Neden başkalarının kuyusunu kazarsın? Neden kötülük düşünürsün? Ey insanoğlu kendi öz benliğine dön. Yaratan’ın sesine kulak ver. Kendi içini dinle, kendi vicdanını dinle. Dünya malı dünyada kalır. Kendini boşuna heder etme.
    Sevgili insan kardeşim, hem kendini hem de başkalarını mutlu etmek istersen, Kendi öz benliğine dön. Huzur senin içindedir. İslam’ın ilk emri olan okumaktan asla vazgeçme. Okuyarak tekamül et. Her şey sende başlayıp sende bitiyor. İçinden gelen sesi duyabilirsen ölmek diye bir şey yoktur, başka bir aleme doğuştur ölüm.  

---------- ŞİİR KÖŞESİ-------------     

DAHA KAÇ BAHAR, KAÇ YAZ 
        SÖYLE ARKADAŞ..!

Savrulan umutlar, savrulan sevdalar
Sarı sarı yapraklar tozlu ömürden
Sevdalar türkü oldu, sel oldu dillerde
Gülüşümler don oldu, buz oldu
"Acı oldu, sel oldu, taş oldu, yordu"        
Şarkılar dost , sırdaş, arkadaş oldu..

Ağladıkça taşlaşan, ağladıkça yığılan
Yürek yakan, acıtan,  tufan, bora 
Yok olduk,  buz olduk , hiç olduk...
Daha kaç bahar, kaç yaz
Söyle arkadaş..!

Ne yaş kaldı, ne umut, ne de takat
Kar yağdı saçlara, çığ oldu  yok oldu
Yürekler pür gam, pür nem arkadaş
Gecelerde yağan, acılı özlemler
Yağan, yanık, yanık türküler, sevdam
Bir parça umut, bir parça hüzzam
Kırıntılarda umut, kırıntılarda uykular...

Çığ altında yürekler, üşür arkadaş 
Çok üşür, sarılacak kol, dal arar.
Ne hal kaldı, ne de takat
Daha kaç bahar, kaç yaz...
Söyle arkadaş...
Melek (MERAL) GÜLER - AYDIN

-------------------------------------

       AĞLAYACAKSIN 

 Dolup taşacaksın kimse bilmeden 
Gizliden gizliye ağlayacaksın 
Hıçkırıklar boğar daha gülmeden 
Gizliden gizliye ağlayacaksın. 

Gittiğim yönlerde gözün kalacak 
İçine tarifsiz hüzün dolacak 
Güneş de batacak akşam olacak            
Gizliden gizliye ağlayacaksın. 

Ne yana bakarsan anılarım var 
Üstüne gelecek dört yanın duvar 
Uyanıp, uyanıp sabaha kadar 
Gizliden gizliye ağlayacaksın. 

Gözyaşın içine her gün akacak 
Her damla içini nasıl yakacak 
Bir anda beyninde şimşek çakacak 
Gizliden gizliye ağlayacaksın. 
      
Savaş SARIKAYA - AYDIN

--------------------------------------------

  ÖZLEDİM GÜZELİM

Yüreğime aşkın dolduğu için
Uzaktan, yakından gözledim seni
Görmeyeli aylar olduğu için
Özledim güzelim özledim seni. 
 
Girdabın içine battığım için
Hayli zaman ayrı yattığım için
Ayrılık acısı tattığım için
Özledim güzelim özledim seni.     
Bir hatıran bile yok ki düğünden
Yaktığın tüm mumlar hep söndüğünden
Hayalin gözümde dört döndüğünden
Özledim güzelim özledim seni. 

Bir türlü murada ermediğinden
Baharda gonca gül dermediğinden
Gelme tarihini vermediğinden
Özledim güzelim özledim seni. 

Hayalleri gerçek sandığım için
Aşkınla tutuşup yandığım için
Gün boyu adını andığım için
Özledim güzelim özledim seni. 

Yıllardır canımı sıkmadığından
Bu Öksüz Aşık’tan bıkmadığından
Bir türlü içimden çıkmadığından
Özledim güzelim özledim seni.    
        Şükrü ÖKSÜZ

---------------------------------------------

 BIRAKIR DA GİDERİM

Hekim derman bulmaz sızıma
Hatıralarımı kaleme alırda giderim
Küser darılırım dermansız acıma
Kadehleri yere çarpar giderim.

Acı hatıralarımın son çıkmazında
Yaralarımı sarar sarmalarda giderim
Gönlümün gönlüne her düşüşünde
Akan gözyaşı mı siler de giderim.

Her kadeh doldurup içişimde
Damarlarım da her kan akışında
Ömrümü ilmek ilmek işleyişinde
Nazlı gülüşünü özlerde giderim.

Her sevdanın bir bitişi vardır
Gönül gül dalında ahu zardır
Bu gönül sana hardır
Gönlümü sana bırakırda giderim.

Hüseyin ZEYBEK – DİDİM 

*--------------------------------------*

GİTTİN GURBET ELLERE

Ne istediysem senden diklenmedin, eğildin
İşte sen bu halinle olmuştun bana özel
Ne oldu birden bire hiç de böyle değildin
Gittin gurbet ellere unuttun beni güzel.  

Her zaman aşk ve sevgi; dürüstlük oldu konun
Bundan sonra ne olur bilemem artık sonun
Ne haberin geliyor ne de bir telefonun
Gittin gurbet ellere unuttun beni güzel.  

Üç öğün yemeğini hep benimle yemiştin
Ne zaman hakkım geçse anında ödemiştin        
“Kalbimin içindesin, unutamam” demiştin
Gittin gurbet ellere unuttun beni güzel.  

Yanındaydım her zaman neşende ve yaslında
Türk sanat müziğinin özünde ve faslında
Unutulacak adam değildim ben aslında
Gittin gurbet ellere unuttun beni güzel.  

Senin üzerine ben hayaller kuruyorken
Bilmediğin ne varsa hep bana soruyorken
Sen benim yüreğimin içinde duruyorken
Gittin gurbet ellere unuttun beni güzel.  

Her zaman aşktan yana gittiğim doğru yoldu
Kalbim hâlâ sendedir gözlerim yaşla doldu
Canı gönülden seni ben sevdim de ne oldu 
Gittin gurbet ellere unuttun beni güzel.  
           
    Albeni AKÇAY – NAZİLLİ

-------------------------------------------

      SANA GELDİM
Yakın kıldım uzakları, 
Geldim işte, sana geldim. 
Kırdım bağlı zincirleri, 
Geldim işte, sana geldim. 

Sildim gündüzü geceyi, 
Aldım içimdeki sevgiyi, 
Dünde koyup her şeyi, 
Geldim işte, sana geldim. 

Yollarım karlıdır ırak, 
Yağmur, çamur, suya batarak,             
Her engelleri aşarak, 
Geldim işte, sana geldim. 

Aç kapını, al koynuna, 
Dola kolların boynuma, 
Sar o yana, bir bu yana, 
Geldim işte, sana geldim. 

Kalmasın arada engel, 
Ara bul, sende bana gel. 
Aktım ırmaklar, oldum sel. 
Geldim işte, sana geldim. 

Kanadımı açtım uçtum. 
Sana gelmek için koştum. 
Sevdamla yoluna düştüm, 
Geldim işte, sana geldim. 

Tut kalbimi ellerinle. 
Bütünleşelim seninle. 
Ruhum, kanım, bedenimle, 
Geldim işte, sana geldim. 
Bolat ÜNSAL – ANTALYA