03 Kasım 2002 tarihinde yapılan genel seçimi takip eden günleri hatırlayın,

Yapılan seçimde AK Parti tek başına iktidara gelecek milletvekili sayısına ulaşmış,

CHP sandıktan ikinci parti olarak çıkmış,

Bu iki, partinin dışında bulunan tüm siyasi organizasyonlar seçim barajının altında kalmışlardı.

Takip eden seçimlerde de fazla bir şey değişmedi,

Sağda kendisini Milliyetçi-Muhafazakar olarak tanımlayan hangi parti ve lider varsa fazla dayanamayıp kısa bir zamanda AK Partiye katıldı,

Sandıktan ikinci parti olarak çıkan CHP’de solda kendisinden başka bir siyasi oluşuma izin vermeyince iki kutuplu siyaset sürdü gitti.

Böyle bir durumda siyaset yapmak isteyenlere de alan kalmadı,

Lider endeksli olan AK partide zaten yeni bir siyasetçiye ihtiyaç yoktu

CHP’de kendi ekseni üzerinde siyaset yapınca gönlünden mebusluk geçen binlerce insanın hevesi kursağında kaldı.

Herkesin kabul edeceği gibi AK Parti artık eski gücünde değil bu güç zayıflığından olsa gerek Ali Babacan öncülüğünde DEVA partisi, Ahmet Davutoğlu başkanlığında da Gelecek Partisi siyasete “Merhaba” dedi.

Yapılamayan Kurultay sonrası Meral Akşener başkanlığında kurulan İYİ Parti bilindiği gibi siyasette var olan tüm dengeleri değiştirdi, Her gün biraz daha fazla yükselme trendine giren İYİ partiye tüm siyasi partilerden isimler katılıyor, Edirne’den, Kars’a kadar ayak basmadık yer bırakmayan Akşener bu gayreti ile çekim merkezi oluyor.

MHP’den ayrılarak İYİ Partiye katılan oradan da istifa ederek Zafer partisini kuran Ümit Özdağ, CHP’den istifa ederek Memleket Partisini Kuran Muharrem ince, kendisini SP’ye alternatif gören Fatih Erbakan liderliğindeki YRP siyasetin tüm yelpazelerini bir uçtan bir uca renklendirmiş durumda.

Siyasette bu kadar fazla partinin olması beraberinde

-daha çok genel merkez binası,

-daha fazla il başkanlığı binası,

-daha fazla ilçe teşkilat binası

-daha fazla belde başkanlığı binasını

mecbur kılıyor..

Bugün Türkiye’nin herhangi bir yerleşim merkezinde mesela Ankara’da Vali, özel kalem müdürüne “ Şu an yurt genelinde var olan siyasi partilerin il başkanlarına bir yemek daveti yapalım, bir masa etrafında toplanıp Ankara’nın sorunlarını tartışalım” dese işin doğrusu katılacak olan il başkanlarının sayısının ne kadar olduğunu bizde tahmin edemiyoruz.

Parti sayısı çoğalınca ister istemez bu parti teşkilatlarında görev yapacak yöneticilerde ihtiyaç olacak, Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi bundan çok değil on yıl önce siyaset yapacak alan bulamayan insanlar bugün tamda kendi dünya görüşlerine hitap eden çok sayıda parti bulacaklardır.

Partiler kuruluş aşamasında “Bize daha önce siyaset yapmamış insanlar lazım” diyorlarsa da işin öyle olmadığı yani her noktada deneyimli siyasetçilere ihtiyaç olduğu anlaşılınca kurulan her siyasi parti başlıyor daha önce siyaset yapmış yada şu an başka bir partide siyaset yapanları transfer etme çalışmalarına.

Şu sıra ismi cismi pek bilinmeyen ancak son dönemlerde kurulan bir siyasi partiye katılması söz konusu olunca kendisi ile ilgili tanımlamalara kendisi bile şaşan isimler “Aslansın-kaplansın” muamelesi görüyorlar.

Bu durum siyasette yeni alan açılması noktasına fena bir durum değil,

Neticede partileri siyasetçiler kuruyor ancak devam edip etmeyeceklerine halk karar veriyor.

Burada temel mesele siyaset yapmayı seven insanların kapısını çalacağı bir parti olması..