Sözbirliği etmişcesine aynı kareyi aynı bakış açısıyla sunan Batı medyasından bir muhabir, sesine acıklı bir ton vererek ekrandan haykırıyor:
“....sarı saçlı mavi gözlü çocukların füzelerle vurulduğunu görür gibi oluyorum.”
Bir başkası;”... burası bir Afganistan değil, burası Avrupa, medeniyet...” diye mültecilerin sığındıkları ülke ayrıcalığına vurgu yaparak bildik Batı’lı insanın kibrini açığa vuruyor.
Onlar böbürlenedursun, Ukrayna’dan kaçıp Polonya sınırına dayanan sığınmacılara gösterilen çifte standart hiç de öyle uygar ölçülere sığmıyor.  Ukrayna asıllı olanlar/sarı saçlı mavi gözlüler hiç bekletilmeden sınırdan içeri alınıyor.  Diğerleri uzun süre açıkta bekletiliyor, esmer tenliler ise geri çevriliyor.
Şairimiz ışıklar içinde uyusun; yüzyıl öncesi Çanakkale önündeki Avrupalıyı bir mısrada özetlemiş:
“Nerde gösterdiği vahşetle bu bir “Avrupalı” ?”
Kapitalizm sermayenin olağanüstü büyümesiyle sömürü tüm dünya ülkelerini kapsadı. Emperyalizm çağı dediğimiz bu dönemde denizaşırı ülkelerden akan servetin bir kısmı “sus payı” olarak Batı ülke insanına akıtıldı. Asya’nın, Afrika’nın, Ortadoğu’nun emek sömürüsünden payını alan Avrupalı, daha yüksek yaşam düzeyine ulaştı.  Refaha alışan Avrupa insanı, sermayenin yol açtığı paylaşım savaşlarına, ülke yıkımlarına karşı çıkmadı, hatta taraftar oldu.  Komintern (Uluslararası işçi sınıfı örgütü) Avrupa yakası işçi sınıfı II.Paylaşım Savaşı’nda savaştan yana tavır aldılar.
Batı’lı insanın parıdayan yaldızının altında mazlumların emeği, göz yaşı ve kanı vardır.  Sömürü damarları bir bir kesilen günümüzde ABD ve Avrupalının yıldızları pul pul dökülmektedir, Ukrayna’da neden oldukları çirkinlikteki gibi.
Avrupalı, ABD’li hiçbir vakit “medeni” olmadı;göz kamaştırıcı zenginlik bir süre çirkinliği örttü.  Ancak devrim önderinin dediği salt gerçeklikti:
“İleri Asya, Geri  Avrupa!”