Üstteki başlık Mahir İrfan Benliye ait.Kendisinden ödünç almamda mümkün değil.Çünkü, 28 Ağustos 2011 Pazar günü onu kaybettik!!! 

İnsanları kaybettik, iyi insanları kaybettik, hep en iyi insanları kaybettik!..Kaybettiklerimiz gencecik insanlardı; insanlık yararına çok önemli işler yapabilecek insanlardı!..Üstelik bu insanlar, yaşamları pahasına insanlık için iyi şeyler yapmak isteyen insanlardı.Hiç bir karşılık beklemeden çok şeyler vermeyi göze alan insanlardı!.. 

Ben İfan’ı Sanat kahvesini çalıştırdığı sırada tanıdım.Gencecik bir insan olmasına karşın, olgun bir insan görüntüsü yansıtıyordu.Çünkü duyguları ve yaşadıkları nedeniyle çok erken olgunlaşmıştı!.. 

Kanlı elleriyle çektiler yaşamın  üstünden umudun perdesini.O iğrenç ve kokutucu karanlıklarıyla dalga dalga saldırdılar sinsice.Kurtarıcılar yılan sessizliğinde geldiler…Yaşamak oldum olası üryan ve savunmasızdı.Vakitli, vakitsiz saldırdılar hep emeğin akasızlarınaydı!.. 

Toplumcu şairler kategorisinde yer alan İrfan, bu saldırılan kesimde, emeğin yanında yer aldı.İrfan’ı anlatırken sadece toplumcu demek yetmez; çünkü o,kavgada bir şiir militanı olarak yer aldı. “Kıpırdayan her şeyi vuruyorlardı” adlı şiirinde şöyle diyordu: 

Kıpırdayan her şeyi vuruyorlardı 

Ayaza barikat kuranları 

Bahara sızanları 

Repliğini şaşırmıyordu ihanet 

Evet, ihanet hiçbir dönem repliğini şaşırmadı. Çünkü karşısında hep emekçiler vardı. Emekçilere ve baharlara barikatlar kurmaktaydılar! Bahara sızmak ise, en çok istedikleri…Bu nedenle repliğini şaşırmadı ihanet! Ve bu ihanetin adı, sınıf ihanetiydi ki; sınıf şaşkınlarını hep yanında ve hizmetinde buldu.Copu kavrayan el, tetikteki parmak, dipçiği savuran kol, hep aynı kökenden gelmekteydi. 

İnsanları öldürmek için sadece üç ayaklı sehpalar yada adres sormayan kör kurşunlar kullanılmıyor…Öldürmenin bin türlü yolu var.Onu görmezden gelmek  yada yok saymak, veya işsiz bırakmak!..Hele üretememek ki; üretmeyi yaşama nedeni olarak algılayanları yok etmeğe yeter!.. 

Umutsuzluğa esti rüzgarlar… 

Güneşler hep erken battı! 

Oysa yaşamak direnmekti; 

Ama önce direnenler çekip gitti!.. 

İrfan, yaşamın her alanında ve her mevsim çiçek açabilenlerdendi.Şiir,öykü,deneme resim ve heykelin yanı sıra, genç yeteneklerin de elinden tuttu.Serkan Engin bunlardan biriydi.Bunun için Serkan yürek yangınını  haykırdı çığlık çığlığa! İrfan için şunları yazdı: “…  şiirin gizli gerillası öldü... mahir irfan benli adını çoğunuz bilmez, şiir ile iç içe olsanız da, çoğu şairden iyi yazmış olsa da irfan abi. edebiyat dergilerinin erkini beslememek adına dergilere şiir yollamaz, jürilerin erkini beslememek adına yarışmalara katılmazdı. şiir ve deneme kitaplarını kendi basar, ama bu coğrafyada şair-yazar geçinen çoğu kişiden daha nitelikli yazardı. sadece bu da değildi içinde olduğu sanat eylemi. mahir irfan benli ressam, heykeltıraş, tiyatro oyunu yazarı ve oyuncusu, deneme yazarıydı ve sapına kadar dik duruşlu bir devrimciydi, tikko geleneğinden gelen. 98'de özgür kocaeli gazetesi'nin sanat sayfasında ilk şiirimi yayımlamış, bendeniz daha acemi bir yazarken sayfasında bana bir köşe verip destek olmuştu. şiirin gizli gerillasıydı, bugün öldü. bari ölümünden sonra badem gözlerinin hakkı verile... “ 

Umut en iyi, yaşama olanaklar sunan özgürlükler ortamında yeşerir.  Buna karşın, umut yaşam var olduğu sürece varlığını sürdürür.Ölüm yaşamın en aykırılığıdır!..Nereden, kimden ve nasıl ve ne zaman gelirse gelsin!..Ölüm hak edilmeyendir, ölümlere gelesice ölüm hiç istenmeyendir!..Bunun için hep puşt zulasında gizlenir ölüm!!! 

Acı yalınkat yalnızlıktı koynunda gecenin 

Sırtında unutulmuşluğu solgun bir giysi 

Gözlerinde ayak izleri bir başınalığın 

Savruldu karanlığın kör kuytularına 

İrfan’ın ölümü tam “bir garip öldü diyeler örneği. Bir gece, hiç beklemediği bir anda ve zirvesindeyken yalnızlığın…Ölümünü yaşadı ama,kendisi anlatamadı.Zaten ölen hiçbir birey de bunu yapamadı…Ama İrfan şu dizeleri yazmıştı: 

Karanlık bir tüneldi geçilmiyordu 

Seçilmiyordu kötü bir gece gibi 

Ölümse bir dumanlık düzeydi 

Şiirin hukukuyla yaklaşmaktı bir cesede 

Ve söz nefti bir cehennemdi 

Yüzümün yanlış imlasında 

Genç ölümleri, insanlığın silinemeyen ayıplarındandır.Aynı zamanda, dünya insanlık ailesinin en büyük kaybı!..Her erken ölümde ya ihanetin ya da ihmalin parmağı var! 

Umut tutunur çaresizliğine yaşamın 

Ve yürek her atımında kana belenir 

Ayrılık bir okun ucunda zamansız gelir 

Ama o ok giderken yürek delinir 

İrfan’ın ölümü yürek delen ölümlerdendi. Onu tanıyanlar ve dostları acılarını dillendirdiler. Bunlardan biri, Uğur Ulusoy Engin, İrfan için şöyle diyor: “ …ülkemiz ve kentimiz gerçek anlamda çok değerli bir sanatçısını kaybetti.paraya pula önem vermeyen,mütevazi bir hayat yaşayan hatta deprem anıtını ücretsiz yaparak ölüler üzerinden rant sağlamayan ama haksızlıklara uğrayan bir adamdı irfan abi. ne yazık ki bu kent onun değerini bilemedi. merak etme irfan abi ben ve eşim seni çok iyi anladık ve yaşadığımız sürece de anlatacağız.”  

Sınıfsal kavga çok yönlü bir neferini yitirdi. İrfan, on parmağında on hüner olan bir insandı.İnsanlık ve insanlığın geleceği için yaşamını hiç çekinmeden ve gözünü kırpmadan ortaya koydu! 

Dumanı tüten namlu aymazlığında 

Sabahlara çözülmez saçları yaşamın 

İnadına bir koşunun son deparıdır 

Ama çalınır yaşamı canın teninden 

Yaşam canın teninden çalındı, MAHİR İRFAN BENLİ ürettikleriyle, insanlık var olduğu sürece varlığını sürdürecektir! Şafağı bekleseydik adlı şiirinin şu dizeleri bu savı kanıtlamaktadır: 

“Şafağı bekleseydik 

 Bu kadar ölü vermezdik 

Yüzyıllık açıkla böyle yanmazdı deniz 

Çirkin bir çocuk gibi saldırmazdık 

Yüzümüzde acı 

 Yüzümüzde azar 

 O ayetin vadisinde 

 Ölçüsüz bir unutuşun” 

Unutmak; bilinç, algı ve duygu yoksunları içindir. Sevgili İrfan…seni tanıyanlar seni unutabilir mi? Sen gidince, unutulmazlığın bizde kaldı! Paylaşamadıkların, yaşamla buluşmanın bir yolunu bulur umarım…