İçerisinde bulunduğumuz zor ve anlaşılmaz durumu nasıl tarif edebileceğimiz ile ilgili en ufak bir fikrimizin olmadığı bir zaman diliminden geçiyoruz.

Türkiye çok partili siyasi hayata geçeli beri kabul etmek gerekir ki pek çok badire atlattı karşı karşıya kaldığımız bu zorluklar karşısında hatırı sayılır bir miktarda hırpalanmış olsak bile bir süre sonra düştüğümüz yerden kalkıp yolumuza devam edebildik.

Ancak en koyu partili vatandaşımızın bile kabul edebileceği gibi işimiz bu sefer gerçekten zor bir o kadarda içinden çıkılamaz durumda.

Sabah saatlerinde binlerce insan çalıştıran bir sanayi kuruluşunun yönetim kurulu başkanı aradı “-Hükümet asgari ücreti yükseltiyor arada biz gidiyoruz, Çalıştırdığımız arkadaşlarının daha iyi bir hayat yaşamasına hiçbir diyeceğimiz yok ancak zaten zor durumda olan sanayicilerin bu maliyetleri nasıl karşılayacakları ile ilgili nasıl bir çözüm üretilecek henüz bilen yok” diye başladı anlatmaya.

Sorunları anlatmaya başlayan sanayici dostumuz “-Biz yurt dışına mamul ihraç ediyoruz ürettiğimiz mamullerin tamamlayıcısı olan ara ürünlerin nerede şse tamamı yurt dışından geliyor yani bizim yerli üretimimiz yok yöneticilerimiz lazım olan ürünleri burada üretseler bizi dışarıdan mal almaya mecbur ve mahkum etmeseler dolar isterse yüz lira olsun, yükselen döviz dolayısı ile yurt dışından alığımız tamamlayıcı ürünler bizim sattığımız ana üründen daha pahalıya gelmeye başladı yarın sabah ne olacağı ile ilgili en ufak bir fikrimiz yok herkes gibi bizde olup bitenleri medya kuruluşlarından öğreniyoruz” dedi.

Biz halkın ortalamasını yaşayan bir vatandaş olarak yıllar yılı zaten sıkıntı çekiyoruz, iş başına gelen hükümetler sıkıştıkları daha doğrusu ekonomi yönetiminde zorlandıkları an zaten bize sormadan danışmadan başta kullandığımız temel ihtiyaç maddeleri olmak üzere iğneden ipliğe zam yapıyorlar vergi oranlarını yükseltiyorlar vs.vs.

Böyle bir noktada bizi yönetenlerin “-biraz daha kemer sıkacağız, lütfen biraz daha fazla fedakarlık yapın” şeklindeki çağrıları doğrusunu söylemek gerekirse hiçbir anlam ifade etmiyor, sadece tebessüm edip geçiyoruz.

Bu memlekette para sahibi olmak için tek ve en geçerli yol siyasettir bir şekilde iktidar olan siyasi partide yer alan bakan-milletvekili-belediye başkanı-meclis üyesi olanlar anlaşılmaz bir şekilde kısa bir zamanda para paraya bağlı olarak mülk sahibi oluyorlar.

Biz hayatımızın hiçbir bölümünde iktidar yüzü göremeyenlerdeniz, iktidar yüzü göremeyince ve iktidardaki siyasi partinin önemli bir yerinde olamayınca sözünü ettiğimiz para ile hele hele çok para ile hiçbir tanışıklığımız olmadı.

Ömrümüzün nerede ise tamamı

-Elektrik parası

-Su parası

-Doğalgaz parası

-Telefon –internet parası

-Vergi ve SGK primi vs.

Ödemekle büyük oranda da ödemeye çalışmakla geçti gitti.

Herkes bulunduğu bölgede kafasını şöyle bir kaldırıp etrafına göz gezdirdiğinde aslında kimlerin fedakarlık etmesi gerektiğini çok net bir şekilde görebiliyor, Bizde çok net bir şekilde fark ediyoruz ki son 20 yılda 30 yılda iktidar partisinin saflarında kim yer almışsa parayı ve zenginliği bulanlar da onlardır

Fedakarlık yapması gerekenlerin bir kısmı

"-Simit yiyeceğiz bu zorlu süreci aşacağız

-Domates ekmek yiyeceğiz bu zorluğun üstesinden geleceğiz.

-Gerekirse iki ekmek yerine bir ekmek alıp bu mücadeleyi kazanacağız"

Şeklinde saçma sapan ifadeler kullandıktan sonra ultra lüks hayatlarına kaldıkları yerden devam ediyorlar.

Tabi Devlet yönetiminde bu tür bahaneler arkasına sığınmak yoktur, kimin ne yiyeceği kimin bankadaki hesabında ne kadar paranın olduğu bizim derdimizde değil

Bizim istediğimiz sınırları içerisinde yaşadığımız ülkenin sosyal bir devlet olması ve en azından evimize ekmek götürebileceğimiz çocuklarımızın geleceğini inşa edebileceğimiz bir hayatı bize sağlaması.

Bir simit fiyatının 3 lira olduğu ülkede yaşıyoruz..