“Sistem birbiriyle madde, enerji veya bilgi alışversinde bulunan elemanlar veya parçaları anlamına gelir. Öğeler, ilişkiler ve faaliyet (eylem) ve amaç sistemlerin ortak noktalardır. Bu noktalardan hareketle, sistem öğelerden oluşmuştur. Bu öğeler arasında çeşitli boyutlarda ilişkiler vardır. Öğeler arasındaki ilişkiler ise belli bir amaca hizmet etmeye (faaliyete - eyleme) yönelmiştir. Bu durumda bu elemanlarını ve onların eylemlerini kapsayan matematiksel veya mantıksal bir model oluşturulabilir.”(VİKİPEDİ)
Vikipedi sistemi böyle anlamlandırıyor. Özellikle sorunların yoğun olarak yaşandığı bir süreç içindeyiz. Bu gidişten hoşnut olmayan bireyler, yönetim sistemi ile ilgili eleştirilerini sıraladıktan sonra, sistemin değişmesi gerektiğini söylüyorlar. Hiç kuşkusuz, bu onların en doğal hakkıdır.
Kendi sınırlarımız içinde, sistem nedir sorusunu yanıtlamaya çalışalım: Sistem, bilinçli olarak tasarlanan; bir takım istem ve beklentileri gerçekleştirmeyi amaçlayan ön kurgulardır. Bu tanımlama her koşulda sınıfsal bir karakteri yansıtır(!)  Bu belirgin niteliğinden ötürü de, ideoloji ile kesişir veya çakışır. Sisteme ilişkin ön kurgular yaşama geçirildiği an sistem olarak adlandırılabilir. Konuya ilişkin açımlamalarımızı sürdürmek için, Vikipediden alıntıyı izleyelim: 
  “Sistemde düzenli ve uyumlu bir işleyiş söz konusudur. Bilimsel bir kavram olarak ilk kez Eski Yunanca’da ortaya çıkan “Sistem” değişik alanlarda hatta günlük dilde kullanılan bir sözcük olarak değişik ama birbirine benzer ve bağlantılı anlamlar içermektedir ve bu anlamların farklı kullanımlar içerisinde öne çıktığı görülmektedir. Türkçede ilk kez “Sistem” sözcüğüne Mehmet Bahaettin’in “Yeni Türkçe Lugat” (1924) adlı eserinde rastlanır. Kelimenin anlam içerikleri başlıca şu şekildedir: 
Düzen: En genel ve en basit anlamıyla bir düzeni veya düzenli işleyişi, planlı, programlı ilerleyişi ifade eder. Örneğin: Sistemli çalışmak… Sistem kavramı çoğu zaman “düzen” ile ilişkilendirilir. “Dünyaya ve insanlara, çalışanlara, ekonomik faaliyetlere ve üretilen mallara baktığımızda ilk sorulacak soru şu olabilir: Bunun altındaki sistem ve düzen nedir?” (Walter Eucken, 1952). Bu bağlamda Türkçede bazen “Düzen” sözcüğünün Sistem manasında kullanıldığına da rastlanır. Örneğin: “Yeni Dünya Düzeni”.
Yöntem: Bir sonuç elde etmek için belirli bir plana göre önceden saptanan yol, usul, yordam. Örneğin: Merkez Bankası yanlış bir sistem uygulamaktadır.
Düzenek (Mekanizma): Bir aracı veya mekanik bir yapıyı oluşturan tertibat, tesisat, düzenek. Belirli bir amacı gerçekleştirmek üzere kompleks bir biçimde düzenlenmiş öğeler ya da parçalar bileşimi veya yapı. Örneğin: Fren sistemi, Arıtma sistemi.
Oluşum: Bir bütünü oluşturacak biçimde karşılıklı olarak birbirine bağlı öğelerin tümü, bütünleşik bir yapı veya kompleks yapılanma. Örneğin: Güneş sistemi, Solunum sistemi.”

Bedendeki sistemler adeta bedenin kurumları gibidirler. Bedensel sistemlerin uyumlu birlikteliği, sağlıklı yaşamın olmazsa olmazıdır. Bu sistemlerden herhangi birinde sorun olması sistem bütününün aksamasına(hastalık hali) neden olur.
Görebildiğimiz veya bilebildiğimiz her sistem, bir başka sistemin alt sistemidir. Bu sistem içermeleri şimdilik evrenle sınırlı gibi gözüküyor. Bir topluma baktığımızda, yönetim sisteminin altında doğal olarak birden çok sistemin olduğunu görürüz. Örneğin; eğitim sistemi, sağlık sistemi, sosyal güvenlik sistemi gibi alt sistemleri görürüz. Sistemleri görünür kılan kurumlardır. Kurumlar devletin omurgasını oluştururlar. Kurumlar, hukukun üstünlüğü temelinde oluşturulan ve yasal dayanağı, ilkeleri, olan kültürel varlıklara sahip olan yapılardır. Bu sistemler devletin alt sistemleridir. Devlet, meşruiyetini toplumdan alan(millet) bir yönetim sistemidir. Kurumlar yok edildiğinde veya işlevsizleştirildiğinde önce devlet çöker ve millet diye bir şey kalmaz! Bu nedenle kurumlar, demokratik ve laik bir devletin olmazsa olmazlarıdır. Demokratiklik ve laiklik vurgusu, söz konusu kurumların etkisiz kılındığı, içinin boşaltılarak işlevsizleştirildiği yönetimlerin olabileceğini hatırlatmak içindir.