As­ga­ri ücret açık­lan­dı. Şüp­he­siz, as­ga­ri üc­ret­li­ler se­vin­miş­tir; hiç 2800 TL ile 4250 TL bir olur mu? On­la­rın cüz­dan­la­rı bi­raz­cık ısı­na­cak.
Bu arada yeni bir as­ga­ri üc­ret­li sınıf or­ta­ya çıktı, emek­li­ler. 30 yılı aş­kın­dır emek­li­yim, hem de 1.sınıf; al­dı­ğım emek­li maaşı as­ga­ri üc­re­tin al­tın­da kaldı. Ka­de­rin cil­ve­si!
Ancak kay­gı­lı bir se­vinç bu. Mer­kez Ban­ka­sı faiz in­di­ri­mi ya­nı­sı­ra as­ga­ri ücret açık­lan­dı­ğın­da or­ta­mı bir te­laş­tır aldı. So­kak­ta­ki adama göre; as­ga­ri ücret ma­li­yet­le­re yan­sı­ya­cak, döviz ku­ru­nun yük­se­li­şiy­le bir­lik­te enf­lans­yon zirve ya­pa­cak. Daha çok yok­sul­luk, daha da bir geçim sı­kın­tı­sı yurt­taş­la­rı bek­le­yecek, genel kanı.
Şim­di­ye dek ra­kam­la­rı ko­nu­şan in­sa­nı­mız şimdi te­laş­la hay­kı­rı­yor:
-Fi­yat­lar sa­bit­len­sin!
-Dö­viz kuru yük­sel­me­sin!
-Ve­ri­len ücret eri­me­sin!

Buna da şükür, hal­kı­mız ni­ha­yet “ser­best pi­ya­sa” di­liy­le ko­nu­şur oldu. Ka­pi­ta­liz­min kriz­le­ri tü­ke­ti­ci­ye yük­le­me ni­te­li­ği ka­fa­la­ra dank etmiş; sö­mü­rü­nün ila­ni­ha­ye sis­tem­le sü­re­ce­ği kor­ku­su yü­rek­le­re sin­miş.
Ger­çek­te biz hiç­bir dönem ka­pi­ta­list sis­te­mi ya­şa­ma­dık, bi­zim­ki­si em­per­ya­list te­kel­le­rin açık pa­za­rı olmak. Cum­hu­ri­yet’in “sos­yal dev­let” ni­te­li­ği­ne dön­me­dik­çe biz –kriz san­cı­la­rı için­de- hem em­per­ya­list te­kel­le­re hem de yerli iş­bir­lik­çi­le­re ar­tı-de­ğer ya­rat­ma­ğa devam ede­ce­ğiz.
Cum­hu­ri­yet’in ayar­la­rı­na dön­me­dik­çe olası yeni hü­kü­met­le­rin de bir şansı yok. Çok çok gi­de­cek­le­ri kapı IMF ka­pı­sı­dır.
Çö­züm­le­ri sos­yal dev­let çer­çe­ve­si için­de dü­şün­me­li­yiz. Al­man­ya ör­ne­ği “sos­yal dev­let” öz­lem­le­ri bey­hu­de­dir, on­la­rın biz­de­ki sö­mü­rü kol­la­rı­nı kesin, ora­da­ki “sos­yal­lik”ten eser kal­maz.
Sos­yal dev­le­te ulaş­ma­nın ilk adımı; ma­aşın­dan öte başka bir öde­me­ye tamah et­me­yen, ken­di­si­ne ay­rı­lan öde­ne­ği ti­tiz­lik­le kul­la­nıp artan kıs­mı­nı Ha­zi­ne’ye dev­re­den, ken­di­ni yurt­ta­şıy­la eşit görüp hasta kuy­ru­ğu­na giren Ahmet Nec­det Sezer gibi dev­let adam­la­rı­nın yö­ne­tim ka­de­me­le­rin­de yer al­ma­sı­dır.
Tabii, on­la­rı seçme bi­lin­ci­ne ulaş­mış seç­men yurt­taş­la­ra da...