Didim Belediyesi’nin Akbük’e yapıp-edip, armağan ettiği o güzelim plajdayım. Bir adam…
Her halde Akbüklüdür.
Kaşları yukarıya doğru kalkmış, alnı kırışık; belli ki iyiden iyiye öfkeli…
Bir elinde çalı süpürgesi, yerlerdeki çöpleri ve özellikle de sigara izmaritlerini temizlemeye çalışıyor.
Dudakları kıpır kıpır, sövüp saydıklarını bir yana koyuyoruz, ağzından öfke ile çıkan sözcükler özetle şöyle:
Nerede bu belediye?
Niçin süpürülmüyor oturma sıralarının altları?
Bir diğer Akbüklü yanıt veriyor öfkeli adama:
Belediye oturma sırasının yanına çöp sepetleri yerleştirmiş… Bu sepetler her sabah ve akşam boşaltılıyor, temizleniyor, bey kardeşim…
Öfkeli adamın kaşı gözü dans ediyor beşuş çehresinde. Ağzının içinden mırıldanıyor belli belirsiz. Anlayabildiklerimizi yazamıyoruz, sansür var, savcı beye ifade vermek var; bizim de çoluk çocuğumuz var… Geçiyoruz.
Ama bir yandan da sormadan edemiyoruz?
E be kardeşim… Seni anlıyoruz. Ama ne yapalım ki ev adresini bilemiyoruz. Edeceğiz bir telefon belediye başkanına, rica minnet edeceğiz: Tez günde sizin evin bahçesini, evin salonunu, yatak odalarını, hatta mutfaktaki geceden kalmış bulaşıkları da… Yıkayıversin belediyenin temizlik elemanları! Neden maaş alıyorlar ki… Sadece caddeleri temizlemek, çöpleri boşaltmak, oraya buraya çeki düzen vermek yeter mi bay başkan?.. Vatandaşların evleri ne olacak? Bahçeler, salon, türlü çeşitli müstehcen atık maddesi, hatta sandık odaları niçin bu faaliyetin dışında kalıyor; hesap verilmeli…
Sonra biz de dişlerimizin arasından, sakin sakin söyleniyoruz:
Hey gidinin bey amcası… Bilmiyor musun ki, çevreyi temiz tutmak öncelikle insanların görevidir. Ancak… Çevre bilinci olan, böyle bir bilinci yaşamına geçiren kişiler gerçekten “vatandaş” sayılabilir. Ötesi ahalinin sıradan bir ferdi olmaktan öteye geçemez. 
Yani… Önce kirletmeyeceğiz!
O sigara izmaritlerini oralara atmayacağız!
Sonra… Bu kirliliğin gerçek sorumlusunu doğru tespit edecek… Eleştirilerimizin faturasını onun/onların önüne koyacağız.
Bizim öfkeli amca bu sözlerimizi duymadı tabii…

Hala söyleniyordu.
Ne yazık ki, biz de öyle.
Söyleniyoruz, söyleneceğiz, söylenmekteyiz.
Ama sahillerimiz yine de pis.
Üstelik sürekli olarak temizlenmekte olmasına rağmen, o zümrüt plaj… İşte böyle!