19 Mayıs, Milli Mücadele’nin başladığı günün bayramı.
19 Mayıs 2021 günü Akbük Atatürk Anıtı önünde 11 kişi vardı.
“Kim vardı, kim yoktu” sorusunu sormak işi kişiselleştirmek olur, geçiyoruz.
30 Ağustos Milli Mücadele’nin zafere ulaşmasının bayramı.
Yani bu gün, yani 30 Ağustos 2021 saat 10…. Akbük Atatürk Anıtı önündeki insan kalabalığının yoğunluğu göğüsleri kabartıyor.
İşte bu noktada durup düşünmek gerek.
Çok kısa bir süre içinde gerçekleşen bu hızlı değişimi sorgulamak gerek…
Niçin 19 Mayıs’ta o meydanda olmayan kalabalık, çok büyük bir yoğunlukla –aynı meydanda- 30 Ağustos Zafer Bayramını kutladı?
Sorgulamak, aydın kişilerin temel işlevidir.
Sorgulamak, didişmek değil, geçmişten ve olup/bitenden dersler çıkartmak için bir fırsattır.
Bizce gerçek bir aydının böyle düşünmesi gerekir.
Gözü vitrinde, aklı koltukta olmamak böyle bir zihniyeti gerektirir.
Bu duruş aynı zamanda toplumsal sorumluluğun da bir göstergesidir.
Aynı zamanda kişisel erdemin ta kendisidir.
Bilinçtir.
Olgunluktur.
Kültürdür.
Ama…
Ama sorgulama edimi bir düşmanlık olarak algılanıyorsa, gelişmenin önü tıkanmış demektir.
Yani eğer tenekenin içi boşsa, isterse [kendisine göre] en tepeye tırmansın sesini gürültüden ayırabilmek imkansızdır.
Öyle demiş eski adamlar.
Bizce de doğru demişler.
Ama ne yazık ki, eski zamanlardan bugünlere varıncaya kadar bu yalın ve güzel tespitten fazla bir ders çıkartılmamış.
İşin özü bizce şudur:
Temeli sağlam olmayan bir bina yıkılmaya mahkumdur.
İçine girip oturmak risklidir.
Teknik alanda uzman inşaatçılar, sosyal alanda güngörmüş ermiş kişiler, bu tür “temel”i bozuk binaların tamamen yıkılıp, yerine sağlam, ferah, anlamlı yapıların inşa edilmesini öngörüyorlar.
Halk sağlığı için bu öngörü önemlidir.
Geleceğimizin aydınlanması  [ve temizlenmesi] için bu öngörü çok daha değerlidir…

Bilmem, tam olarak anlatabiliyor muyuz?