Miletos’un kumsalında 

Elinde bir zeytin dalı 

Durmadan bir şeyler çiziktiriyor bir çocuk… 

Latmos Körfezinden gelen gemilere bakarak… 

Uzaklıklarını ölçmeye çalışıyor merakla 

Ve yıldızları seyre dalıyor geceleri de… 

Bir anlam çıkarmaya çalışıyor her şeyden kendince… 

Zengin bir ailenin çocuğu olarak ilk gençliğe atarken adımını 

Nisan ayı da bir başka oluyor gençler için Miletos’da… 

Çiçeğe bürünüyor dağ taş, dile geliyor börtü böcek… 

Yürüyor yüreklere de aşkın ateşi… 

Bir hazırlık yapılıyor Miletos’da günlerce… 

En yeni giysilerini giymiş genç kızlar ve erkekler… 

Süslenip püsleniyorlar düşlere dalarcasına… 

Ve başlıyor bir kutsal yol yürüyüşü daha… 

Umudu, geleceği, aşkı bulmak umuduyla 

Miletos’tan Didyma’ya doğru… 

Öyle ya yol uzun, dilekler daha da uzun… 

Ve Genç Thales de yürüyor kutsal yolda ama aklı karışık… 

Umurunda değil ne Apollon ne de Medusa 

Bir ara takılıyor “kothurrnus’u” taşlara… 

Okşuyor taşı şefkatle özür dilercesine 

O biliyor ki; her şey canlıdır doğada… 

Keçiler de makiliklerde seyre dalıyorlar kutsal yolun yolcularını 

Ve Miletosluları karşılıyor kutsallığın biliciğin merkezi Didyma… 

Kıpır kıpır genç kızların, erkeklerin yürekleri… 

Uçuşuyor sevgi okları boşlukta, bulmak için eşini… 

Apollon, Nisan güneşiyle; ışınlıyor yüreklere yangıyı… 

Köşeleri tutmuş kâhinler ve kâhineler… 

Maskeleşmiş yüzleriyle korku ve heyecan salıyorlar yüzlere… 

Sunuyorlar Apollon’a adaklarını ve kahin(e)lere de hediyelerini… 

Kahinler, kahineler aldıkları uyuşturucularla transa geçmiş durumdalar 

Sıkılıyor Thales, tüm bu ayinlerden, kahin(e)lerin translarından da… 

Atıyor kendini Didyma sahiline… 

Altın gibi bir kumsalda düşlere dalıyor öylesine… 

Bakıyor Didyma sahilindeki teknelere, kumsala üçgenler çizerekten… 

Her şey oran ve orantı gibi gelmeye başlıyor ona… 

Anlıyor artık, Mitoslara bulaşmış Tanrılarla ulaşılamayacağını gerçeğe… 

Neydi ilk başlangıç, neydi ilk hareket ettiren güç evrende… 

Her şey bir şeyden oluşmuştu ona göre… 

Hep o şeyi düşünüyordu gündüz gece… 

Her şey, her sır doğanın kendisindeydi aslında… 

Devamlı kafa yoruyordu her şeyin sebebi olan arkhe’ye… 

Her şeyin ondan türediği ana maddeye… 

(Devam edecek)