16 Ekim 2021 tarihinde yayınlanan yazımı, güncelliği ve gerekliliği nedeniyle yeniden paylaşıyorum. Ancak, öncelikle önemli bir noktayı vurgulamam gerek: Vakfın kullandığı kaynak kamuya ait ise, her bireyin soru sorma ve bilgilenme hakkı var. Bu sorulara, bağış yapan kaynakların dâhil oldu unutulmamalıdır.

“Normalde yaşama ilişkin tüm sorunları devletin çözmesi gerekir. Bu devletin asli görevidir. Devlet öncelikle sorunları çözmek veya onlara sorunlarını çözebilecekleri ortamları sunmakla yükümlüdür. Özgür iradi tercihler için, olanaklar yaratıp, tercihi vatandaşa bırakmalıdır. Karşısında seçenekler olmayan hiçbir şey tercih olamaz. 
Vakıflar ve kamu yararına olduğu varsayılan kurumlar tartışma gündeminde yerini almıştır. Normalde bu tür kuruluşlar devletin yükünü paylaşan gönüllü kuruluşlar olmalıdır. Söz konusu kuruluşların bir kısmı, devletin yükünü paylaşmak bir yana, devlet kaynaklarını kullanmaya başlamışsa; sorunların kaçınılmazlığından söz edilebilir. Eğitimci yazar Ünal Özmen’in konuya ilişkin görüşlerini paylaşalım: 
“Kaldı ki Kanun vakfı "gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle (bağış, tahsis) oluşan tüzel kişiliğe sahip mal toplulukları" olarak tanımlıyor. Özetle vakıf, sosyal bir problemin çözümüne katılmak üzere maddi kaynağı şahıslar olan organizasyondur ve hiçbir şekilde kar amacı güden faaliyetlerde bulunamaz. Peki, bizdeki vakıflar ne yapıyor dersiniz; sorun çözme dışında her şey: Otel, petrol, lokanta, okul, inşaat, market, mandıra aklınıza ne gelirse sayın; girmedikleri alan ticaretini yapmadıkları mal yok…” 


Devlet, özgür iradi katılımcıların sorunlarını çözme temelinde oluşturulan bir yapılanmadır. Bu konuda farklı grupların devreye girmesi, bir noktaya kadar olabilirlikler sınırı içindedir. Bu alanda STK’lardan söz edilebilir. STK’lar, sorun temelli oluşumlardır. Bu çözüm temelli yapılanmalar, devletin yükünü gücü oranında paylaşır. Bu işi yaparken de hiçbir kurum, kuruluş veya otoriteden emir, direktif veya yardım almamalıdır; aksi takdirde sivil olmaktan çıkar. Sivil oluşum, devlete rağmen vücut bulan yapılanmadır. 
Ünal Özmen’in saptamaları şöyle devam ediyor: 
“TÜGVA AKP gençlik kolları gibi çalışıyor da üniversitesi olan vakıflar başka bir şey mi yapıyor: Mesela İhsan Doğramacı Vakfının (Bilkent Üniversitesi), Haberal Eğitim Vakfının (Başkent Üniversitesi), Bahçeşehir-Uğur Eğitim Vakfının (Bahçeşehir Üniversitesi), Bezmialem Vakıf (Bezmialem Üniversitesi) ve diğer 74’ünün kaç şirketi var biliyor musunuz? Ben de bilmiyorum!” ( ÜNAL ÖZMEN) 
Toplumun özellikle belirlenmiş bir kesimine hizmet üretilirken, devlet olanakları kullanılıyor ise; demokratikliğe ve eşitliğe aykırı ayrıcalıklar(bölücülük, ötekileştirme) uygulanıyor demektir. Bu olumsuz yöntemle, özelleştirmenin farklı bir biçimi uygulanıyor denebilir. Kaynak devletten, hizmet vakıftan(!) Fakat hizmetin alanı yandaşlarla sınırlı! 
Yasalar, hukukun üstünlüğü temelinde ve halk için olandır. Kanun ise; egemenlerin ve güçlü kuruluşların çıkarlarını güvenceye alan düzenlemelerdir. Yasalar gönüllü katılımları, kanunlar ise; zora dayalı itaat ettirmeyi temel alır. Biri demokratikliği, öteki ise, otoriterliği işaret eder. 
Vakıf ve derneklere yapılan ayni ve nakdi yardımlar 10,6 milyar liraya ulaşmıştır. Özellikle bazı yerel yönetimler, yardımlara aracılık etmektedirler. Bir grubun çıkarlarını ülke çıkarlarının önüne geçirmek, eşitliğe ve demokratikliğe aykırıdır. Bu yaklaşım, belli bir ideolojinin yandaşlarını korumak ve kollamaktır(!) Yolu bu vakıflardan geçen kişilerin iş ve eğitim sorunlarına katkıda bulunmak, her koşulda ayrımcı bir yaklaşımdır. Fetö’de aynısını yapmıştı(!) Fetö yaptıklarının karşılığında, ülkenin içten işgal edilmesine katkıda bulunmalarını istemişti(!) Ve sonuç olarak, kanlı bir darbe girişimine tanık olmuştuk 
AKP’li Esenler Belediye Başkanı, Göksu; “TÜRGEV’i, TÜGVA’yı, Ensar’ı çatlasanız da, patlasanız da destekleyeceğiz” diyor. Kamuya ait varlıklar değerlendirildiğinde; kamunun tüm katılımcıları, getirilerden yararlanır olmalıdır. İdeolojik amaçlı girişimlerde kamu yararından söz etmek güçleşir; dahası haksızlık ve hukuksuzluk kaçınılmaz olur. Ayrımcılık, ötekileştirme ve bölücülük ülke bütünlüğüne zarar verir. 
Kaynak devletten(yani bizlerden) icraat vakıftan uygulaması haklı olarak tartışılacaktır! 
Kamu olanaklarıyla bir parti propagandası yapmak ahlaki değildir! 
Vakıflar, bir partinin yan kuruluşu veya arka bahçesi olamaz!”
Toplumsal sorunlara çözümler üretme temelinde oluşturulan vakıflar, temel işlevinden uzaklaştırılır ise; bölücü, ayrıştırıcı ve haksız kazanç sağlar hale dönüşür(!) İyi niyetlerle kurulan kurumlar temel amaçlarından uzaklaşırken, önce kendi güvenirliğini zedeler. Bunun için mutlaka ve titizlikle izlenerek denetlenmeleri sağlanmalıdır. Yani, demokratik bir devlet öncelikli olandır.