Sürekli olarak şikâyet etmek “bazı” insanlarımız için karakter halini almış…
Şikayet et… Ve bir köşede otur, sadece seyret!
Sorunlara çözüm arama.
Bulunan çözümleri sorgulama.
Ama önüne çıkan her türlü sonucu; karala, yırt, çöpe at…
Bu huzursuz bir kişilik yapısının dışa vurum biçimidir.
Tatminsizliğin kronik bir versiyonudur.
Hırsın, tırmanma isteğinin tökezlenmesinden doğan alelade bir yan tesirdir.
İlacı var mıdır?
Bilemiyoruz. Konumuz değil.
Ama gerçektir.
Her an karşımıza çıkabilecek, 4. safhasına ulaşmış habis bir ruh halidir…
Çok mu soyut bu yazdıklarımız?
Türlü çeşitli genellemelerden mi ibaret?
Hayır, değil.
O zaman somuta indirgeyelim:
Akbük’ün en önemli çevre sorunu neydi?
Fosseptikler.
Ama kanalizasyon projesi tamamlanmak üzere…
Bir diğer önemli sorun neydi?
Deniz kirliliği.
Herhalde bu yaz denize girmişsinizdir. Durum nasıl? Pırıl pırıl mı?
Bir turizm beldesi olarak Akbük’ün doğru/dürüst bir plajı var mıydı?
Yoktu!
Peki şimdi var mı?
Hem de kumu, iskeleleri ve şemsiyeleri ile tertemiz bir sahil plajı var.
Sigara izmaritleri yerlere atılmasa daha da güzel olacak.
En önemli sorunlardan bir tanesi de neydi?
Su meselesi…
Bu yıl ülkenin en kurak bölgesinde yer alınmasına rağmen…
Biraz tuzlu da olsa…
Zaman zaman kesilmek zorunda kalınsa da… Yine de suyumuz var…
İşte size somut bir Akbük çerçevesi…
Ama biz kendimizi gerçekçi olmak zorunda hissettiğimiz için, bu aynı çerçevenin içine yukarıda hasletlerinden biraz da olsa söz ettiğimiz o kronik huzursuz tipi de yerleştirmek zorundayız. 
Yani tırnak içine aldığımız o “bazı” tipleri…
Akbük onlarsız olamıyor nedense.
Hem o zaman biz kimden söz edeceğiz?