Dünlerde “büyük birader” diyorduk. Şimdi öyle tek bir abi/aga yok. Esas abi / aga; Google, Amazon, TikTok, Facebook, X, Z, W gibi ortamlarda...
İşte burada korkutucu olan şudur ki ne izlediğimizi seçmiyoruz; izlediğimiz şey, bizi seçiyor.
Dolayısıyla "güvenlikli, özgür platformlar" diye sunulan bu düzende; acaba neden güvensiz hissediyoruz ? Yaşadıkça, deneyimledikçe anlıyoruz ve öğreniyoruz ki gözetim huzur değil, yalnızca itaat üretiyor, dahası ne yazık ki çoğu kişi bu gözetimi “konfor” sanıyor ve diyor ki:
Dijital çağ öncesinde sansür açıkça yapılırdı; çoğunluğun çok iyi bildiği gibi kitaplar toplatılırdı, yazılar yasaklanırdı. Oysa şimdi içerik kaldırılmıyor; yalnızca kimseye gösterilmiyor. Bir başka anlatımla; sen bağırıyorsun ama yankı duvarına değil, algoritmik boşluğa konuşuyorsun, seni kimseler duymuyor.
Haydi açık konuşalım; hangimiz kendini “sistemin beğenisine göre” sansürlemiyor? Hangimiz “Bu sözcük yüzünden görünmem azalır” korkusuyla, endişesiyle tedirgin olup gerçek düşüncelerini özgürce yazmıyor ya da yazamıyor? Bir yanda devlet gözetimi, diğer yanda platformların algoritmik süzgeci yetmezmiş gibi üstüne bir de kendi otosansürümüz; sanki üç katmanlı gözetim çöreği gibi... Belki de tatlı gibi görünen, ama boğaza dizilen, boğazı "gerçekte beynimizi" yakan; bir tür dijital acılı yemek gibi...