Kıbrıs Barış Harekâtının 51. Yılında Unutulmaz Bir Destan
Tarih 20 Temmuz 1974. Saatler sabahı gösterirken Türk Silahlı Kuvvetleri, “Ayşe tatile çıksın” parolasıyla Akdeniz’in mavi sularını yara yara Kıbrıs’a doğru ilerliyordu. Bu harekât, sadece bir askeri çıkartma değil, bir milletin tarih sahnesine yeniden şeref ve haysiyetle çıkışıydı.
Kıbrıs Barış Harekâtı’nın arkasında sadece silahlı güçler değil, büyük devlet adamları da vardı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, hem hukukuyla hem liderliğiyle Türk milletinin Kıbrıs’taki sesi oldu. Denktaş, inancı, dirayeti ve diplomatik ustalığıyla Kıbrıs Türk halkının var olma mücadelesinin sembol ismiydi.
Ankara’da ise bir başka büyük kararlılık vardı. Başbakan Bülent Ecevit ve Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan, siyaset üstü bir duruşla milletin kaderini omuzlayarak tarihe geçtiler. Ecevit’in şu sözü hafızalara kazındı:
“Biz aslında savaş için değil, barış için gidiyoruz.”
Bu, bir işgal değil, bir barış harekâtıydı. Yıllardır Rum çetelerinin, EOKA terörünün, ENOSİS hayallerinin kıskacında kalan Kıbrıs Türkü için adaletin tecellisiydi.
1974’te Türk askeri, tarihten aldığı güçle, Fatih’ten, Atatürk’ten devraldığı sorumlulukla Kıbrıs’a çıktı. Çünkü Kıbrıs Türkü, anavatanına güvenmişti. Ve Türkiye, tarihin hiçbir döneminde mazlumun çağrısına kulak tıkamamıştı.
Bir millet daha neyle övünebilir?
Bu harekât sayesinde sadece toprak değil, onur kurtarıldı. Binlerce insanın hayatı güvence altına alındı. Ve en önemlisi, Kıbrıs’ta Türk varlığı kalıcı hale geldi.
Bugün 51 yıl sonra hâlâ dimdik ayakta duran bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti varsa, bunun temelinde o gün gösterilen cesaret, birlik ve fedakârlık vardır.
Bu destansı harekâtı planlayan, yöneten ve yürüten başta Rauf Denktaş, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan olmak üzere Bütün devlet büyüklerimizi ve kahraman Mehmetçiklerimizi rahmetle, minnetle ve şükranla anıyoruz. Ruhları şad, makamları ali olsun.
Ve unutulmasın:
Kıbrıs sadece bir ada değil, Türk milletinin namusu, haysiyeti ve tarihsel sorumluluğudur.
Nice 20 Temmuz’lara, aynı inançla, aynı kararlılıkla…
Mavi Didim okuyucularına Sonsuz Sevgi ve Saygılarımla Rıza Karaymir.