DEVLET…

Devlet oluşumunun evreleri sanatçılarla olan ilişkileri belirler. Kuruluş ve kurtuluşsüreçlerinde toplumun gerçek önderlere gereksinimi vardır. En geniş tabanı kavrama ihtiyacı nedeniyle sanatçısıyla birlikte olmak zorundadır devlet. Bu süreçler geçildikten sonra devlet gerek duyduğu sömürü düzenini kurar. Bu düzen insanlar tarafından kurulan ve insanları yok sayan insanlık dışı bir sistemdir. Sanatçı yeniliklerden, doğrulardan ve haklıdan yana tavır koyduğu için muhalif konumundadır. Muhaliflik sisteme karşılık vetemsilcilerine karşı oluşla devam eder. Bu nedenle sanatçı ile kurulu düzen temsilcilerinin uzlaşmaları olası değildir! Mevcut düzenler, sanatçılarının olduğunu iddia ettiklerinde ya duyarsız döneklerden ya da sadece görüntü verebilen tükenmişlerden söz ediyor demektir!

AYDINLIK.
Karanlık sadece gün batımından sonra ortaya çıkan bir doğa olayı değildir. Karanlık yaşama, gerçeğe, geleceğe, olaylara gölge düşüren haller, tutumlar, eylemler ve çabalardır. Bu kapsamda en masum olan karanlık, nedeni ve süresi bilindiği için gerekli önlemlere olanaklar sunan doğal karanlıktır.
Karartmaların amacı; pis kokuların, kirli çıkarların, inançları kişisel çıkarları için kullananların, kendi çıkarlarını ülke çıkarı gibi göstermenin ve yolsuzlukların, usulsüzlüklerin, haksızlıkların, kanunsuzlukların örtülmesi eylemidir karartma. Bu kapsamda yayın yasağı mevcut otoritenin; görülmesini, duyulmasını, bilinmesini, öğrenilmesini istemediği konu ve olaylarda toplumun bilgilenme akışının engellenmesidir.

SUÇLAMAK.
Suçu karartmak için suçlamak ne insani ne de ahlakidir. Bu eylem veya girişim özünde suçun şahsiliği ilkesini görmezden gelmektir. Bir kişinin suçlanan yakınından dolayı suçlanması hukuka aykırıdır. Üstelik suçlanan kişi ile ilgili bir mahkûmiyet kararı ortada yok ise(!)


TAYAT’lı ailelerine eylemine destek veren Merve Demirel (babası KHK ile görevden alınmış) ; “Polisin haysiyetsizce yaptığı muamelenin yarattığı utanç k4esinlikle polise aittir. Bu utanç bana yüklenemez.” Polisin açıklaması akıl alır gibi değil ve suçlama da hukuka uygun değil. Bilinmesi gereken şey şu; suçlamak, suç işlemeye vize vermez!
Geçmişte tanık olduğumuz hiç yaşanmamış bir kurgu üzerinden insanların suçlanmış olmasıdır. Kabataş yalanı böyle bir suçlama idi. O zaman; “türbanlı bacım…” savı ortaya atılmıştı

HUKUK.
Turgut Kazan hukuki güvenceyi şöyle vurguluyor: “İnsanlığın yüzyıllarca korkusuz yaşama mücadelesinde kazanmış olduğu değerlerdir hukuk. Bu nedenle hukuk, insanlık kültürüdür. En kısa tanımıyla kültür bir yaşama biçimidir. Hukukun gerektirdiği gibi yaşamak ve yaşamlara bu olanağı tanımak insanlar için onurdur. Aslında hukuk tüm varlıklar için dikkate alınması gerekendir. Tür ayrımcı vurgunun nedeni insanların konumu ile ilgilidir. İnsanlar doğaya ve öteki varlıklara karşı saygılı davrandıklarında daha bir kendilerini onurlandırırlar. Çünkü varlıkların devamı, insan varlığını sürdürmenin güvencesidir.

EYT.
Emeklilikte yaşa takılanların haklarının verilmesi her şeyden önce bir yasal zorunluluktur. İktidara yakın bazı iş adamlarının vergi borçları siliniyor fakat, hak eden vatandaşlarımıza hakları verilmiyor. Durumu şöyle özetlemek mümkün: Adam genç diye emekli etmiyorlar, yaşlısın diyerek başka işe almıyorlar(!) Öne çıkanların kafasına, geride kalanların sırtına vuruyorlar!
Onlar güneşe vurgun iken güneşlerinden vuruldular!
Döküldü yaprakları çınarların, öksüz kaldı dallar.
Aldatma şampiyonları kullanarak asırlık silahlarını, Maneviyatın mirasçılarını inançlarından vurdular!

Not: Eski bir yazımı (2019) okurlarımla paylaşmak istiyorum. Depremde kaybettiklerimize Allah’tan rahmet, yaralılara şifa ve zor durumda olanlara da kolaylıklar diliyorum. İnsanlar neden isyan etmiyor diye soruyorlar; can güvenliği ve hukuki güvencesi olmayan zor konuşu!