Geceki çağrısız gelendir hanelere; Tarumar olmuş yüreklerin kapısını çalmadan. Duyarsızdır boşaltırken acı yükünü, Ya ayrılığı önceler ya da onunla birliktir. Solan güllerin çığlığı sönerken aydınlığa… Kapatır yolları, tüketir kördüğümle geleceği! Olmazların pimini en olmaz zamanda çeker! Yaraya tuz basarken yol verir ayrılığa. Dondurur alevli düşleri, zamana saplanır hançeri. Sorumsuzca diz çöker acının omurgasına; Güven uğunur, umut çözülür ve inanç tökezler!
Ama yine de geceyi yaran bir kıvılcım vardır: Bir çocuğun gülüşünde saklı kalan sabah, Bir işçinin nasırlı ellerinde filizlenen yarın, Bir kadının direnişinde büyüyen umut. Gece ne kadar ağırsa, gündüz o kadar inatçı doğar; Karanlık ne kadar bastırırsa, ışık o kadar çoğalır.
Gece yıkar, sabah kurar. Gece alır, sabah verir. Gece çöker, sabah doğrulur. Her yıkımın içinde bir filiz, Her karanlığın ardında bir ışık saklıdır.
Gece yıkar, sabah kurar. Acının omuzlarında büyüyen direniş, Umudun damarlarında çoğalan yarın… Gece ne kadar ağırsa, Sabah o kadar inatla doğar.
“Gece yıkar emeği, sabah kurar özgürlüğü.” Gece alır, sabah verir. Gece çöker, sabah doğrulur.
Ama sabahın doğuşu kendiliğinden değildir: Kurucu kolektif direnişin sesidir, Örgütlü duyarlığın nefesidir. Bir halkın omuz omuza yürüyüşünde, Bir işçinin alın terinde, Bir kadının haykırışında filizlenir.
Gece yıkar, sabah kurar. Ve biz biliriz: Sabahı kuran, örgütlü ellerin direncidir. Karanlığı delen, ortak umudun ateşidir.
Karanlığın ve çıkarcıların beslemesi ise gece, emek şafağın aydınlığında gül açar...
Gece yıkar, sabah kurar. Karanlığın ve çıkarcıların beslemesidir gece. Emek şafağın aydınlığında gül açar.
Gece alır, sabah verir. Gece çöker, sabah doğrulur. Ama sabahın doğuşu kendiliğinden değildir: Örgütlü duyarlığın ürünüdür, Kurucu kolektif direnişin nefesidir.
Gece yıkar, sabah kurar. Ve biz biliriz: Sabahı kuran, emeğin örgütlü elleridir. Karanlığı delen, ortak umudun ateşidir.
“Gece yıkar, sabah kurar; sabahı kuran biziz!”
Biz ki, sabahı kuracak olanız…