“Felsefe tarihinin en eski ve köklü tartışması bu gerçek kavramı üzerinde yürümüştür. Tasarım ve imgelemden bağımsız olarak var olanlar gerçek olarak ileri sürüldüğü gibi, bunu olanaksız gören ve gerçekliği bir tür tasarımların parçası olarak değerlendirilen eğilimler de vardır.
Ontoloji ve epistemoloji alanında, bazen bu alanları birbiriyle ilişkilendiren bazen ayrıştıran anlam katmanlarıyla kullanılan bir kavramdır gerçek. Gerçeklik kavramı da buradaki gerçek kavramından hareketle kullanılan, gerçek olarak var olan şeylerin tümünü ifade eden bir kavramdır. Tarih boyunca bu kavram üzerinden birçok farklı ya da karşıt felsefe akımları ve okulları ortaya çıkmıştır.” (Vikipedi)
Gerçek bir olgudur ve algılarla anlamlandırılır. Bu anlamlandırmalar görecedir. Gerçeğin iyi, güzel ve yararlı olmak gibi bir iddiası yoktur. Sebepleri üreterek sonuçları belirleyen doğa, gerçeğin somut halidir. Gerçek, mevcut koşulların sonucudur ve onay almadan yürürlüğe girer.
“Medya, iktidarın elindeki en önemli manipülasyon araçlarından birisidir. Althusser’in belirttiği gibi, devletin ideolojik aygıtlarından birisidir. Küreselleşme ile birlikte dünyanın her yerinde ana akım medyada yer alan haberler de tek tipleşmiştir. Örneğin sistemin çıkarına denk düşen silahlı gruplar “özgürlük savaşçısı”, sisteme aykırı olanlar ise “terörist” ilan edilir. Her şey, tek merkezden ilan edilir ve dünyanın dört bir yanındaki medyada aynı haber ve yorumlar yer alır. Burada ölçü gerçek veya doğru değil, sistemin çıkarlarıdır; bunun için gerçek ve hakikat manipüle edilir.
Baudrillard, bu manipülasyonu ve yanılsamayı çok güzel açıklayarak şöyle der: “Gündelik haberler, tarihin yok olmasına hizmet eden en önemli tezgâhtır.” (Baudrillard, 2005: 120)”
Güdülür toplum, çarpıtılmış inançların arkasına takılır. Burada belirleyici olan sistemler ve sistemleri inşa edenler de egemenlerdir. Özünde yaşama ve varlıklara aykırı olan çıkarlarını güvenceye almak için; adaletsiz paylaşımları dokunulmaz kılmak amacıyla tanrılar yaratmaktan geri durmadıklarını görürüz(!)
“Resmi ideolojinin egemen olduğu ülkelerde, gerçek tamamen tersine çevrilmiştir. Resmi tarih kitapları, egemen ideolojinin sanal kahramanlık ve zafer öyküleriyle doludur. Gerçek artık “gerçek olmayan”dır. İnsanlar küçük yaştan itibaren okulda ve her yerde, toplum içinde buna inandırılır.” “ https://t24.com.tr/yazarlar/erol-anar/gercek-nedir-ya-da-gercek-gercek-midir”
Doğal olguların kaçınılamaz sonuçları gerçektir. Bu yanıyla doğanın doğal akışlarındaki duraklardır gerçek. Yani, yalın gerçek, doğanın iradesidir. Bireylerin olguları oluşturmadaki iradi müdahaleleri, istenir kurguların yaşam bulmasına neden olur. Kurgu olgular, iradi gerçeklerdir. İradi gerçekler, özgür bireylerin doğaya egemen olması yönünde olanaklar sunar. Bilimsel üretiler bu kapsamdadır. Yaşam mücadelesine olumlu ve yadsınamayacak katkılar sunabilir. Silahların üretimi için aynı şeyi söylemek mümkün değildir!
“Gerçek: var olan, doğal olan anlamında kullanılır. Farklı anlamları içinde barındırır. Varlığı inkâr edilemeyen, olgu durumunda olana gerçek denir. Yan anlam olarak: yalan olmayan, doğru olan, aslına uygun olan, sahici, temel, başlıca, doğal anlamlarında da kullanılır. Realite, hakikat, aktüel, sahi, asıl sözcükleriyle yakın anlama sahiptir. Günlük dilde var olanı nitelemek için kullanılır.(Gerçek nedir, dmy. info Felsefe 11 Eylül 2014)”
Sav gerçekle somut gerçekler uyuşmayabilir. Burada bakılması gereken, ileri sürülen savın dayanaklarıdır. İnanç temelli savlar(din ve milliyetçilik) bu gruba dâhildir. Bilimsel gerçekler deney ve gözlemlere dayanan olgulardır. Aynı koşullarda aynı sonuçlar alınır. Deniz kıyısında su 100 derecede kaynar.
Sav gerçeklerin doğruluğu tartışmalıdır. Varlığı ispat edilemeyen veya yokluğu kanıtlanamayan savlardır(!) Koşullar değiştirilmedikçe gerçekler değişmez!
NOT: Ontoloji: Varlık felsefesi. Epistemoloji: Bilginin dayanaklarını irdeleyen bilim.